Gençlik, toplumların "her zaman yapılaşabilme gücüne sahip olup ancak her zaman yapılaşmış bir halde bulunmayan" kesimidir. "Genç" kelimesi bizatihi kendi içinde taşıdığı anlamla siyasal bir içerik de kazanmıştır. Taşıdığı bu anlam kapsamı üzerinden değerlendirmek istersek şüphesiz Türk siyasi tarihi içinde gelmiş geçmiş bütün partilerin Türkiye siyasi gençlik yapılanmasına eğrisi veya doğrusu ile katkı yaptığı su götürmez bir gerçektir. Yalnız son 16 yıllık Türkiye siyasetine bakarsak Türkiye’nin en çok genç üyeye sahip, güçlü bir teşkilat nüfusunu içinde barındıran Ak Parti’nin Ak Gençlik hareketine ayrı bir parantez açmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle son dönemde sosyal medyada çıkan görüntülerden sonra bu yazımı kaleme almanın bir görev olduğu kanaati bende daha çok yer etti.
Peki, AK Parti gençliği inandıkları davaları için nasıl hareket ediyor? Katıldıkları çalışmalar gençlik hareketleri gençler üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? Bir şuur bir dert bırakıyor mu? Teşkilat veya yönetim yapısında karşılık buluyor mu? Üst yönetimin gençliğe bakış açısı hangi yönde değişiyor? Bu gençlik hareketi bilinçsiz, dertten yoksun bir yapılaşmaya doğru gitmektedir. Bu hareketin bu hali alması teşkilatların yanlış yöntem ve davranışsal hatalarından dolayı olduğu su götürmez bir gerçektir. Yapılan yanlış hareketler örnekleriyle önümüzde durmaktadır. Peki, hiç kendilerine sordular mı nelerdir bu yanlış davranışlar, cefa çeken gençlikten sefa süren gençliğe nasıl geçildi, nasıl düzeltilir, neler yapılabilir? Sorularını sorabildik mi, sordurtabildik mi gençlerimize isterseniz ilk başta bunu sorgulayalım. Bu konu ile ilgili vereceğimiz misaller ile konuyu biraz daha şekillendirmek isterim.
Mesela genç kardeşimize; “hadi anlat siyasette, teşkilat içinde neler yapıyorsunuz, neler öğrendiniz” denildiğinde “başkanlarımız bayrağa çağırıyor gidiyoruz. Taşımaya, toplamaya, alkışa, bağırışa, çağırışa, temizliğe… Kısacası başkanların veya başkalarının yapmadığı işlere gidiyoruz”. Olsun ne güzel, dava, millet için çalışıyorsunuz devlet için inandığınız davanın ülkeyi temsil etmesi için çabalıyorsunuz ne hoş.
Peki, bana bu girdiğin yol arkadaşlığı yaptığın teşkilatın sivil toplum kuruluşunun vâkıfın, derneğin adı her neyse bizlere davanızı anlatabilir misin, ümmet için projeleriniz nelerdir? Tarzı sorusuna ezberden öteye gitmeyen kalıplaşmış cümleler ile sınırlı cevaplar vermekle yetiniliyor.
Şimdi soruyorum size dava için kendini adayan bu gençlerin, dava adamı olacak, davası için can atacak bu gençlerin tek anlatacak anıları, dertleri, yukarıda saydığım misaller mi olmalı?
Tabii ki bunlarda yapılacak yapılması da gerekiyor. Biz zaten bunlar gereksiz demiyoruz ki ama siyasete gönül vermiş gençler için ilerdeki hayaliniz, gelecekteki beklentiniz, siyaset yapma nedeniniz, v.b gibi sorularına cevap olarak “falanca kurumda alım var, mülakatlarda referans olsun, atamam için gerekli, bizim müdürlüğün odası küçük geldi üst kattaki makam daha geniş oraya geçmeliyim” gibi maneviyata yönelik değil genellikle maddiyata yönelik, uhreviyet için değil dünyeviyat kokan, çıkar ilişkilerinin olduğu cevapları bulursunuz söylemlerinde, hareketlerinde, dertlerinde… Kısacası bu gençlik hareketi “Ben kendimi bir kurtarayım da gerisi teferruat” sözlerini akıllarında geçiren bir genç zihniyet ile dolmasın .
Uzayan toplantıların ve kürsülerde atılan şatafatlı sözlerin, sosyal medya platformlarında yazılan süslü yazıların fiiliyata geçişi var mı? Maalesef, çünkü son zamanlarda artık kürsülerde “Ömer’in adaletinden bahsedip Ebu Cehil ’in siyasetini yapmaya kalkışanlar çoğaldı” ne yazık ki. Bunlara fırsat verenlerin arttığı ve bunların önünü açanların kazandığı bir gençlik dünyası ister istemez oluştu, peki nasıl bir gençlik için yola çıkılmalı? Bizim muhafazakâr siyasi gençliğin de bir Rabia’sı olmalı. Peki, bunlar neler olmalı;
“Ebubekir-i Sıddık gibi SADIK bir gençlik,
Ömer bin Hattab gibi ADİL bir gençlik,
Osman-ı Zi'nnureyn gibi MÜEDDEP bir gençlik,
Aliyyül Mürteza gibi ÂLİM bir gençlik.
Niyet böyle olursa akıbette hayır olur. Kısacası samimiyet dil ile sınırlı kalmamalı kalplerde filizlenip fiiliyata dökülmeli.
Öyle olmalı ki samimi Yusuflar varken samimiyetsiz insanların çoğaldığı ve değer gördüğü bir gençlik oluşmasın, gayemiz bu vesselam..
‘Ayasofya' hep sembol idi; şimdi de uyanışın sembolü olmalı.. 2021-04-09 09:58:27 Selahaddin E. Çakırgil
Sahte Varoluşlar 2021-04-09 10:21:54 Atasoy MÜFTÜOĞLU
bir öfkeye mahkum ettik her şeyi, ramazan ayı, tam zamanı 2021-04-09 20:49:12 Mustafa AKMEŞE
İnsan Hasleti -4- / (Unutkanlık, İhmalkârlık Hali) 2021-04-09 21:04:07 Mustafa YILDIZ
Rahmet 2021-04-10 19:41:24 Orhan DOĞANGÜNEŞ
KİFAYETSİZ BİR MUHTERİS: REŞİT GALİP 2021-04-10 23:55:56 Üstün BOL
28 Şubat Hikâyeleri / Bu Benim Hikâyem 2021-04-11 01:29:44 Mehmet Yavuz AY
HİÇBİR ERKEK HİÇBİR KADINI HİÇBİR SEBEPLE DÖVEMEZ! 2021-03-16 10:24:10 Ayten DURMUŞ
Tarihe, bir ‘hikâye' değil, ‘ibret aynası' olarak bakılmalı.. 2021-03-16 13:41:35 Selahaddin E. Çakırgil
Lavrov Neden Körfezi Ziyaret Etti? 2021-03-17 11:12:26 Mehmet BEYHAN
GELİŞİM SÜRECİNDE AKRABALIK İLİŞKİLERİNİN ÖNEMİ 2021-03-17 11:14:47 Feyzullah AKDAĞ
Papa’yı, Hem ‘Tel’in’, Hem De ‘Tebrik..’ 2021-03-17 16:08:30 Selahaddin E. Çakırgil
Papa'nın Irak Ziyareti 2021-03-18 12:07:04 Talip ÖZÇELİK
ah zahide 2021-03-19 10:13:01 Mustafa AKMEŞE