metrika yandex
  • $32.68
  • 35.21
  • GA17940

Haberler / Yazı Dizisi

Hayata Dair Güzelleme-2/Abdulaziz Tantik

04.03.2022

Hayatın bütün sorunlarına rağmen

Dimdik ayakta duran adama: Turan Kışlakçı

 

Hayat, coşkun bir nehir gibi akar ve önündeki her şeyi kendi mecrasında sürükleyerek kendi yoluna eklemler… Atılgan, durağan, solgun, parlak, hüzünlü ve sevinçli halleri ile hayat insana acı, tatlı, sükûnetli, cerbezeli, edilgen ve etken olabilme özelikleri sağlar

Hayatın debisi bazen yükselir bazen de düşer, hayata oradan müdahil olma imkânı tanınır. Hayata müdahil olmak hayat ile hemhal olma ve onu doğru bir duruşla yakalama arzusuna bağlıdır.

Hayat ve insan çok katmanlı bir dünya… Geçişken ve üretken iki yapı… Birbirini bütünleyen ve tamamlayan iki varlık… Birer ayet, birer mucize ve birer bildiridirler…

Olağanlığın içinde olağanüstüyü taşıyan hayat, ilahi bir mizaç ile beslenerek varlığını her türlü katkıya açık hale getirir. Fakat her katkı hayatın tadını, rengini ve debisini etkileyeceği gibi katkının kendisi de etkilenmeye açık hale gelir; çift yönlü bir etkileşim söz konusu…

İnsan ve hayat, birbirinin içinden geçen varlıklar.. iki dost, yeri geldiğinde iki düşman olan kardeşler… Aynı ruhun ikizleri gibi açık ve etkilenim ile etkileme gücünü içinde taşıyan ve aynı özün hamurundan yoğrulmuş olan hayat ve insan; insana münhasır kılınan hayat ile varlığını sürdürme imkânı bulurlar…

Hayat bir mucize, ayet ve bildiri olarak insana yol göstericiliği ile yardımcı olur. Tanrısal bir edim olan hayat, fıtraten mucizedir. Çünkü yaratıcısı taklit edilemez olandır. Bir benzeri ortaya konamadığı için mülkün ve iktidarın yegane sahibi O’dur. Bir ayettir... Her tanrısal edim aynı zamanda ilahi bir işaret taşır. Hayat böylece bir mucize olduğu içinde bir ayettir. Her tanrısal işaret aynı zamanda bir bildiri taşır. Böylece hayat bir ilahi bildiri olur, insana yolun işaretlerini anlatır, hatırlatır ve uyarır…

İnsanoğlu kendini hayatın kucağına terk ederek varlığını teslim eder ve böylece hayatın akışına göre bir yaşama tabi olur, ancak insan sürekli şikayetlenerek bu durumu hayatın üzerine bir yük olarak atar. Kendi sorumluluğunu unutarak hayatın sillesini yediğinde de sızlanması ayyuka çıkar. Hayat bu anlamı ile bir cezalandırıcı özellik taşır.

Hayat, nesnel ve öznel karakteri ile hayata aktardığınızla yüzleşmenizi sağlar. Böylece hayatı yaşarken yaşadığınız tecrübe ile gönderilen vahyin doğruluğu ile yüzleşirsiniz…

Hayat bir bileşkeler ve çatışmalar arenasıdır…

Gerilim hayatın vazgeçilmezidir. İnsan bu gerilim içinde hayatın varlığını sürekli hatırlayarak emanetle yüklü olduğunu anımsar ve bir imtihan ile yüz yüze olduğunu unutkanlığa terk etmez…

İnsan, hayatın hangi düzeyde yaşanılacağını belirleyen önemli etkenlerden biridir. İnsan imtihan ile yüz yüze olduğu her dem, hayatın kendisine sunduğu bir durumla karşılaşmış olmaktadır. İnsan, bu duruma gösterdiği tepki ile kendi durumunu belirleme özgürlüğünü elinde tutmaktadır. Bu insanın özgürlük algısının hangi dayanağa bağlı olduğunu bize gösterir. İnsan sorumluluğunu kuşanır ve karşı karşıya kaldığı duruma ilahi bilginin ışığında bir davranış gösterirse özgürlüğünü de kavileştirmiş olur. Her sorumlu davranış özgürlüğün yolunu açık kılan bir etkene dönüştürür…

Hayat, fark edildikçe insanda bir farkındalık oluşturur…

Her farkındalık insanı biraz daha insan kılmaya yarar ve hayat karşısında doğru bir duruş sergilemesine imkân tanıyarak onun mucizevî karakteri ile uyumlu, işaretlerini doğru algılayan ve bildirisini yüreğinden kavrayan biri haline dönüştürür. İşte size insan ve hayatın en otantik macerası…

İnsan sadece bir farkındalık sahibi olabilir.

Farkındalık ve insan olmaklık aynı düzlemi inşa eder, birbirini besler ve bir bütünlüğe doğru koşar… İnsan, farkındalık için; yaşadığı her demi hissederek, duygularında betimleyerek zihninde algılayarak kalbinde tanımlayarak onun sahibi olur… İşte bu farkındalık sayesinde insan hayatın ilahi karakterini doğru anlamlandırabilir ve kendi ilahi karakteri ile bağdaştırarak varlığına derin bir anlam katarak özgürlüğünü ve sorumluluğunu kuşanacak bir zemin oluşturabilir…

Gerilim ve çatışmaların hayatta revaç bulması, insanın hayat karşısında yanlış bir konum tercih etmesiyle ilgili olmalıdır. Hayat acımasızdır, yumuşaktır, merhametlidir, kabadır, serttir gibi insani duygularla tanımlanması bizzat insana dair bir yanılsamadır. Fakat hayat bütün bu insani hasletleri çok üst düzey bir yansıtmaya tabi tutar. İnsanın yanılgısı burada yatmaktadır. Hayata dair gerilim ve çatışmaların insandan neşet ettiği de ortaya çıkmış oluyor.

Tevhidi bir dünya görüşü çerçevesinde hayatı anlamlandırdığımızda Allah, insan ve tabiat bütünlüğünün yaratılış üzerinden tanımlanması gerektiği ve böylece her edimin veya hareketin ancak ilahi bir izinle gerçekleştiği ilkesi göz ardı edilemezdir. Hayatta meydana gelen her durum ve fiil ancak ilahi bir izinle meydana geldiği bilinmelidir. Böylece insan ve tabiat ve bu durumdan neşet eden hayat, ancak ilahi yardımla yaşam alanı bulur. Bu ilke göz ardı edilmeden hayat olgusunun ilkeler üzerinden hareketle anlaşılması önemlidir. Hayatın insani karakterinin insan tercihleri ile belirleniyor oluşu ve sürekli insanın bir imtihan öğesinin öznesi olduğu gerçeğini unutmadan bir bütünlüğün parçaları olduğu gerçeğini kavramış oluruz.

İlahi izinle insani tercihlerin belirlediği hayatın yegâne sorumlusu insandır. Ve insan bu yapıp etmelerinin karşılığını bu hayatın devamı olan öbür hayatta bulacaktır. O yüzden insan attığı her adımda sorumlu olduğunu ve karşı karşıya kaldığı her durumun bir imtihan öğesi olabileceği gerçeğini unutmadan tercihlerde bulunmalı ve adımlarını atmalıdır ki yarın ruz-i mahşerde yüzü aydınlık olanların saflarına katılsın…

Farkındalık ise insanın her adımda sorumlu olduğu, her durumda imtihana tabi tutulduğu bilincini diri tutmasıyla ilişkilidir. Bu durumu süreklileştirdiği zaman insan farkındalığa sahip olur…

Devam Edecek..

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş