Öyle görülüyor ki, Osmanlı sonrası ulusal kurtuluş savaşı veren tüm ülkelerin sınırları, bir anlamda Batılı emperyalist devletlerin onayı ile oluşmuştur. Şimdi bu sınırlar da, bölge sosyolojisine uygun olmadığından dolayı sorun oluşturmaya devam ediyor.
Batı, Osmanlı gibi güçlü ve kendini yenen, emperyalist siyasetlerine set olan bir devletten korkuyordu. Onu milliyetçilik hareketlerini kışkırtarak tarih sahnesinden sildi. Ondan sonra görece bağımsız, ancak Batı'ya bağımlı ulusal devletler ortaya çıktı. Milliyetçiliği temel alan ulus devletler Batı için bir tehdit değildir. Çünkü milliyetçiliğin Batı direnişi sahte bir direniştir.
Batı için milliyetçilik, Osmanlı gibi bir gücü ortadan kaldıran, sonraki devletlerin resmi ideolojisi oldu. Milliyetçilik üzerinden devletlerin bir araya gelmesi mümkün değildir. Batı, İslam ülkelerinin görece bağımsızlığı onların Batıyı düşman olarak görmemeleri, İslam inancına karşı laik ve seküler bir sistem kabul etmeleri karşılığında onaylandı. Böylece iki farklı toplumsal grup ortaya çıktı. İlki Batı’ya bağımlı siyasi elitler, ikincisi kültürel olarak geleneği oluşturan inanca bağlı halk.
Türkiye'deki ulusalcı milliyetçilerin Arap karşıtlığı ile Arap milliyetçilerin savunduğu Türk karşıtlığı doğru olmayan iki önermeye dayanıyor.
1- Araplar bizi arkadan vurdu.
2- Türkler bizi sömürdü.
İki önerme de modern ulus devletlerin kendini meşrulaştıracak ideoloji arayışına bağlı olarak ortaya çıktı. Türkiye ulus devleti kendini meşrulaştırmak ve kendini Osmanlı'dan farklılaştırmak, Araplarda kurdukları ulus devletlerinin meşrulaştırmak için bu söylemlere muhtaçtırlar. Asıl büyük sorun birbirini düşmanlaştıran ve ötekileştiren Türk ve Arap milliyetçilikleridir.
"Araplar bizi arkadan vurdu" söyleminin tarihsel doğruluğunun hiçbir önemi yoktur. Bu söylem, yönünü İslam'dan Batıya dönmüş bir tarih tasavvurun, bu yönelmeyi meşrulaştırmak için kullandığı bir argümandır. Aslında yapılmak istenen dinin negatif Arap algısı üzerinden dışlanmak istenmesidir. Cumhuriyet modernleşmesinin ilk dönemlerinde ortaya çıkan tarih anlayışı İslam paranteze ayrılarak inşa edilmiştir. Türk tarihini Eti ve Sümer uygarlıklarına dayandırmak, İslam dışı bir tarih anlayışına temellendirmek içindir. Modernistlerin bu anlayışına karşı Türklük ve İslam’ı sentezleyen anlayışlar ortaya çıkmıştır. Bu anlayışın daha yüzeysel olanı reddedilen Osmanlıyı yüceleştiren Necip Fazıl ile bin yıllık tarih anlayışıyla tarihi 1071 yılından başlatan Nurettin Topçu'dur.
Milliyetçiliğin dine bakışı araçsaldır. Tarih, kültür, gelenek ve dil milliyetçilik açısından temel değerlerdir. Öte yandan milliyetçilik modern ulus devletin temel ideolojisidir ve kaçınılmaz olarak bir etnisiteye dayanır. Ulus devletler ve onun temel ideolojisi olan milliyetçilik dini, bu değerlere destek sağlayacak şekilde araçsallaştırır. Türkiye modernleşmesi sürecinde oluşturulan DİB'nın temel fonksiyonu budur. Peki, neden Türkiye modernleşmesi, Sünni ve Hanefi yorumu tercih etmiştir? Kuşkusuz bu tercihte Alevilerin Şia'ya yakınlığı( Yavuz döneminde Aleviler Şah İsmail'e destek vermişlerdir) ve Kürtlerin büyük oranda Şafi olmasının rolü vardır.
Bütün milliyetçilikler ümmet kavramına karşıdır. Çünkü ümmet kavramı değişik etnisiteleri eşitleyen, ulus üstü bir kavramdır. Etnisiteler arasında bir hiyerarşi kabul eden kimsenin ümmet kavramını kabul etmesi imkansızdır. Yakup Kadri'nin "Yaban" romanında geçen " Biz Türk değiliz, Müslümanız" ifadesi, Cumhuriyet modernleşmesinin temel sorunudur. Türk modernleşmesinin asırlık sorunu ümmetten ulus çıkarmaktır. Türk, Türkçe, Türk dili, Türk tarihi gibi çabalar, müslüman kimliğe karşı Türk kimliği yaratmanın araçlarıdır. Bugün yaşanan "biz kimiz" tartışmasının temelinde bu gerilimin sonuçlarıdır.
Milli kimliklerin icadının yaklaşık üç yüz yıllık bir tarihi var. Dolayısıyla milli kimlikler tarihseldir. Tarihin farklı dönemlerinde farklı kimlik tanımlamaları olmuştur. Bundan dolayı kimliklerin tarih üstü, değişmez, ezeli ve ebedi kavramlar olarak algılamak doğru değildir.
İktidarın milliyetçi ortağının söylemlerini meşrulaştırmaya çalışan Serkan Toper ile ulusalcı milliyetçi anlayışı savunan Ersan Şen üzerinden Türkiye sosyolojisi okunamaz. Türkiye'nin milliyetçiliği aşan, toplumun değişik kesimlerini kucaklayan kuşatıcı bir bakış açısına, yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var.
Büyük Direnişci Cevher Dudayev
22.04.2025
Mustafa Ökkeş Evren ile Derkenar..
20.04.2025
Boykotlu işletme önünde Gazze protestosu..
20.04.2025
Güven ve Adalet Toplumu |HAMZA ER
28.03.2025
UMRAN SORUYOR: DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
29.03.2025
ah örgütçü kafa ah! MUSTAFA AKMEŞE 25.04.2025
Sorular YUSUF YAVUZYILMAZ 19.04.2025