metrika yandex
  • $32.19
  • 34.99
  • GA17650

Bir daha ayağa nasıl kalkarsın Sakarya

MEHMET YAVUZ AY
15.07.2017

“Kalkınma”, “İlerleme”, “Başarı” odaklı bir hayat tarzı mutlaklaştırılıp kutsandığında itiraz edilmemişti.

 

Sahte güneşin ışıkları, beynimizi kalbimizi alabildiğine karartıyordu ve bu durumdan rahatsız olan ne kadar azdı.

 

Modernitenin ikonları, üç tarz-ı siyasetin de işaret taşları olmuş, yüzyıl öncesinden.

 

Zihnimiz kalbimiz ve ellerimiz, dur durak bilmeden dünyasını mamur etmenin peşinde dörtnala.

 

Modernite dininin tanrısı “Akıl”, ayetlerini Belkıs’ın tahtını getiren ecinni gibi, siber atlarla uzak doğudan uzak batıya anlık dokunuşlarla iletiyor…

 

Evet… İnsanlık tarihi Rahman’a isyanla başladı.

 

Daha çoğunu istemenin baş döndürücü tutkusu insanı şeytanlaştırdı.

 

Acı, otağını kurdu dünyaya. Görüyor ve hissediyoruz : “Ne çok acı var”.

 

Kâbil’in kanlı elleri, yeryüzünün dört bir köşesine silinmez izler bıraktı.

 

Temmuz 2017’de Kâbil’in nevzuhur iki çocuğu kızıla boyadı Sakarya’yı.

 

Anadolu, bin yıla yaklaşan zaman diliminde İslâm ümmetinin sığınağı, barınağı olmuştu.

 

Gayrîmüslim mazlumlara da kucak açılmıştı tereddüt edilmeden.

 

Suriye zaliminin kana ve gözyaşına doymayan canavarlığından kaçıp, ülkemize sığınan milyonlarca Suriyeli aileden biri de  Halid el-Rahmun, eşi Emani el-Rahmun, on aylık bebekleriHalaf el-Rahmun idi.Emani hanım aynı zamanda ikinci çocuğuna hamile.

 

Kapı komşusu, iş arkadaşı Kâbil’in karanlık çocuğu ve arkadaşı, Sakarya’ya sığınmış, hayata tutunmaya çalışan bu muhacir ailenin evini basıp, levyeyle kapıyı kırıyor.

 

Emani hanım, gökleri titreten melekleri ağlatanbir iğrençliğe muhatap edilip, doğmamış bebeğiyle öldürülüyor. Halaf bebek, kirli kanlı aşağıların aşağısı ellerin arasında son nefesini veriyor.

 

Ormanda bulunan cesetlerin, Suriye’de” İdlib” ili “Maared en-Numan” ilçesi “Cibale” köyüne defnedildiğini açıklıyor haber kaynakları.

 

Bize ne oldu? Söyleyin Allah aşkına!

 

Kendilerinden başkasını insan yerine koymayan Batılılar gibi vicdanımız nasıl karardı.

 

İnsana, mazluma, hayata, tabiata, yüce Yaratıcıya hangi gözlerle bakar olduk?

 

Temizlenmesi mümkün olmayan canavarlıkların özneleri bu toprakların çocuğu mu?

 

İnsanlığın vicdanı olma hasletini yitiren Müslümanlar olarak kendimizi Müslüman gibi hissediyor muyuz?

 

Vicdanımıza, insanlığa, Rabbimize ne anlatacağız?

 

“Yakın olanı isteyip uzak olandan ayrılmayı” Müslümanlığımıza nasıl sığdıracağız?

 

Batı uygarlığına ulaşmayı cennete varmak gibi görenler ne düşünüyorsunuz?

 

Parayı, silahı, enerji kaynaklarını, üretim araçlarını ellerinde tutanlara söyleyecek sözlerimiz var mı?

 

Yazının başında ilgisiz gibi görünen bir girişle “Kalkınma”, “İlerleme”, “Başarı” odaklı hayat tarzından bahsetmiştik.

 

Modernite dininin ikonları ruhumuzu esir aldığından beri, konuşamaz olduk.

 

“Madem İslâm gelmiyor, para kazanalım, güçlü olalım”der olduk.

 

Ne çok yalan, ne çok ikiyüzlülük sardı dört yanımızı.

 

Güç sahipleri, acı çekenin kıtlık yaşayanın horlananın halinden nasıl anlar?

 

Despotların gücüne ulaşmak için canhıraş haddi aşma şehveti niye?

 

Güç zehirlenmesi önce bizi zehirleyecek, kimyamızı bozmayacak mı?

 

Kalkınıyoruz, gözle görülür ekonomik ilerlemeler kaydediyoruz. Başarı için yapmayacağımız fedakârlık yok.

 

Havaalanları, otobanlar, tüpgeçitler yapıyoruz.

 

 Döviz kazanma adına inancımıza, değerlerimize saldırı niteliğindeki “Turizm” ikonu önünde mum yakıyoruz.

 

 Modern davetler yapıyoruz, Rabbimizi hiçe sayan.

 

Yollarımız yolsuzluğumuzu arttırıyor, zenginliğimiz hırsızlıkları.

 

Zengin ve güçlü olanlarımız Yaratıcıya ihtiyaçları olmadığını düşünüyor. İbadetlere fakirlerin ihtiyacı var deniyor.

 

Modern devlet Yaratıcının fonksiyonlarını gaspediyor. İtiraz eden kimse yok gibi.

 

Değer odaklı bir hayattan hızla uzaklaşıyor, dünyevî başarıya dönük koşuşturmacaya katılıyoruz.

 

Ruhumuz kirlendi, kalbimiz katılaştı, sevgi ve merhamet Kaf dağının ardında kaldı. Utanma duygusu saflık diye nitelenir oldu.

 

Hayatında kendinden başkasına yer olmayan bencillik heykellerine dönüştük.

 

Mültecilere insan gözüyle bakmayan Batılılara benzedik.

 

Merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğine inanmaz bir hâle geldik.

 

Muhacirlere “Ensar” olmak bir yana, Nazi kafasıyla ülkemize sığınan kardeşlerimize karşı başlatılan cadı avına şahit olduk.

 

Kardeşim Emani hanım!

 

Ne söyleyebilirim. Bu utancı bu karayı nasıl temizleriz bilemiyorum.

 

Senin ve bebeğin Halaf’ın uğradığı zulmün kara ve onulmaz yükü bizim de omuzlarımızda.

 

Allah yokmuş gibi yaşayan ama her türlü maddî zenginliğe sahip, şımarık,azgın ve asi insan topluluğu ile birlikte yok edilmemiz her an mümkün.

 

Rabbim hakiki yurtta sizi en güzel biçimde nimetlendirsin.

 

Bize de ruhumuzu esaretten kurtarmayı nasip etsin.

 

Tüm insanlığa; Allah’a hakikaten inanarak, güvenerek, hüsn-ü zan ederek, hükümlerine sabrederek, çağın öğrettiği çaresizliklere karşı durarak sözler söyleme gücü versin.

 

Allah’ın sözlerini…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş