80’lerin, 90’ların İslamcı kuşakları bugün artık torun torba sahibi dedeler nineler oldular. Bir kısmı evrildikleri bugünkü hallerinin farkında bile değilken, bir kısmı da derin hayıflanmalar içindeler. Halleri ile barışık olanlara sözüm yok ! Ama benim de içinde olduğum hayıflananların haline bir göz atayım dedim.
Seyyid Kutub, Mevdudi, Ai Şeriati gibi öncülerden beslenen bu kitle, bir yandan İslam diye muhtelif dar yorumların, örfi yaklaşımların etkisinde bir din anlayışı şekillendirirken, diğer yandan bu isimlerden ciddi bir mücadele ruhu da devşirdiler. Gelinen noktada, sahip oldukları entelektüel birikim, onları belki dar / örfi / yerel İslam yorumlarından kurtardı ama, bu esnada çok az sayıda insan hariç, mücadele ruhu denen şeyin de öldüğü apaçık ortada. Hayıflanmalar düzeyinde bir refleksle meşrulaştırılan bu büyük kaybın nedeni, belki ruhların, post modern dünyanın kuşatması altında can vermesi, belki büyük ümitler beslenerek sahip olunan iktidara havale edilmiş salih kul olma görevlerinden sıyrılmanın yol açtığı nihilist rehavet, belki de ikisi birden…
Bu bahis ayrıca incelenebilir. Ben bu bedbaht dostlarımın evlatlarının durumuna daha yakından bakmak, ‘’eski İslamcıların kayıp çocuklarını’’ değerlendirmek istiyorum bir parça.
Genel olarak 20’li yaşlarında olan bu gençler, iki ana gruba ayrılarak ailelerini üzmekteler. Anne – Babalarının Tevhidi / Kur’ani bakımdan inanılmaz tutarsızlıklarla yaşadıkları İslam anlayışı ve bu anlayışın iktidara taşıdığı siyaset mantığının pek çok kurum ve temsilcisi eliyle sergilenen ikiyüzlülük, kayırmacılık, adaletsizlik, hırsızlık, ve benzeri uygulamalarına lanet ederek seçtikleri agnostik, deist, nihilist, apolitik hayat tercihleri daha pek çok post modern seçenekle şekillenen birinci grup, bu tepkiselliğin bir cephesini oluşturuyor.
Diğer cephede ise yine çok çok benzer gerekçelerle şekillenen ikinci bir grup ‘’ kayıp gençlik’’ daha var. Onlarsa nihilizmi değil, yeniden var olmayı seçmişler ve adeta ailelerine kafa tutarak ‘’sizi rahatsız etmeye geldik" diyorlar. Bu gençler ana babalarına yeni bir tevhidi tasavvurla adeta İslam’ı silbaştan öğretmeye çalışıyorlar. Kur’an’ı geçmiş ulemanın dar imkanlı / kalıplı yorumlarının dışına taşırarak harf harf, kelime kelime analiz ederek, kendi iç ve özgün dinamikleriyle anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya çalışıyorlar.
Iskalanan / unutulan saf adalet kavramını, ‘’gerçekten’’ Allah’tan başka ilah tanımamanın ne demek olduğunu, Ermenisiyle, Kürdüyle, Komünistiyle, Ulusalcısıyla, fahişesiyle, lgbtcisiyle… ‘’öteki’’ diye, anlama çabası içinde olunması gereken birileri olduğunu, emekçinin emeğinin ne kadar kutsal olduğunu, emeğin nasıl gözümüzün önünde bizim müslüman bildiklerimiz, vakti zamanında ‘’emekçinin hakkını alnının teri kurumadan ver ! ‘’ sloganını dilinden düşürmeyenlerimizce ihanete uğradığını, yerinden yurdundan edilen milyonlarca mültecinin zavallı birer siyaset meta’ı olarak kullanılmasının iğrençliğini… ve daha yüzleşmekten deliler gibi korktuğumuz pek çok gerçeğimizi büyük bir cesaret ve dürüstlükle yüzümüze çarpıyorlar. Bizi gerçekten ‘’ rahatsız ediyorlar ‘’.
Elbette bu gençlerin de desteğe, yardıma, bizlerin tecrübesine, bir zamanlar sahip olduğumuz ama pek çoğumuzun artık kaybettiği güzel hasletlere ve güzel amellere dair daha duyarlı hale gelmesine de ihtiyaç var. Ama artık teheccüde kalkıp gözyaşı dökmeyen, ruhları olgunlaştıran nafile oruçlar tutmayan, namazlar kılmayan, şüpheli olandan uzak durmayı unutan bizlerin çocuklarımızdan bunları beklemesinin de tuhaf bir durum olduğunu görüyoruz değil mi ? Eğer bir yandan da böyle bir zaaf görüyorsak (ki var bence de) önce kendimize çeki düzen vermemiz gerektiği ortada değil mi ?
Şahsen ben pek çok ebeveyn tarafından diğer bir ‘’kayıp gençlik’’ grubu olarak görülen bu yiğitlerden İslam’ın bu yeni (gibi gözüken ama aslında ta kendisi olan ) yorumunu dinlememize ve öğrenmemize çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ama bu tercihin rahatımızı çok kaçıracağına, kafamızı kuma gömmekten vazgeçmenin çok ızdırap vereceğine de şüphe yok.
Rahatsız edilmeye kendinizi açmaya var mısınız ?
Çarpık uygulamanın itirafı 25.12.2020 Ahmet TAŞGETİREN
SON PEYGAMBER JAPON OLSAYDI 28.12.2020 Ayten DURMUŞ
Köprülü Melih’ten Heykelci Mansur’a 28.12.2020 Ahmet GÜRBÜZ
Kıymetini bilin 29.12.2020 Kemal Öztürk
Savcı Sayan’a Tehdit 02.01.2021 Ferman KARAÇAM