metrika yandex
  • $32.68
  • 35.21
  • GA17940

DEĞER EĞİTİMİ VE OKULLARIMIZ

AYTEN DURMUŞ
30.05.2021

Değer Nedir: İnsanlığın yüzyıllar içinde oluşturduğu bireysel, toplumsal, evrensel ilke ve ölçülere değer denir. Bunlar insanlar için bilmeye, inanmaya, yaşanmaya, savunmaya değecek olan düşünce ve davranış ilkeleridir. Değer, bir varlığın önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, karşılıktır. Toplum söz konusu olduğunda değer; bir toplumda bulunan toplumsal, kültürel, ekonomik, bilimsel değerleri kapsayan soyut ve somut ögelerin bütünüdür. Bu nedenle değer, yalnızca ahlâk ile ilgili bir konu değildir. Ahlâk değerleri, ilke koymak ve tüm toplumu zorlayıcı bir güce sahip olması bakımından daha farklıdır. Genel olarak kişiyi erdemli, üstün, olgun kılan her tavır ve davranış değerler başlığı altında ele alınır. Erdem, kişide bulunan tüm duygu ve düşüncelerin iki aşırı uçtan uzak kalan denge halidir.

Değer sözcüğü ‘ahlâk, norm, etik’ kavramları ile ilişkilidir.

Ahlâk: 1. Toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları kurallar, ilkelerdir. Bu kural ve ilkeler belli bir kültür içinde oluşmuş, tarihsel süreç boyunca inançların etkisiyle belirlenmiş, tanımlanmış, düzenlenmiş, töreleşmiş, gelenekleşmiş toplumsal kurallar bütünüdür. 2. Bireydeki huy, karakter, yaratılış, yapı; kişide yerleşik toplam özellikler ve bu özellikler sonucu olarak bireyin ortaya koyduğu davranışlardır. 3. Ahlak üzerinde araştırma yapan bilim dalıdır.

Bu tanımlardan hareketle ahlâk bireyin davranışlarının toplumsal kural ve beklentilerle ve kendisinin sahip olduğu istek ve ilkelerle uyumlu olması; bireyin yeni durumlarda ilkeleri doğrultusunda karar alarak davranışa dönüştürebilmesi yeteneğidir. Bu durumdaki kişi, içinde yaşadığı toplumla uyumlu, kendi ilkeleriyle tutarlı ve barışık, özgür ve bilinçli karar verebilme yeteneğine sahip olmuş olur.

Norm: Yargılama ve değerlendirme yapabilmek için gereken ölçüt ve kurallardır. Toplumsal kurallar anlamında kullanılırsa hem ahlâk kuralları karşılığı olarak hem de bir davranışın ahlâkî olup olmadığını ortaya koyan ölçüt anlamında kullanılmış olur.

Etik: Çeşitli meslek kolları arasında tarafların göstermesi gereken davranışlar bütünüdür. Töre bilimi, ahlakî anlamlarına da gelir. Etik kavramı daha çok ahlâk kavramı ve ahlaklılık konusunda düşünce üretme anlamını içerir.

DEĞER EĞİTİMİ KONUSU NEDEN ORTAYA ÇIKTI?

Her toplum bugününü olduğu gibi geleceğini de korumaya almak ister. Toplumların varlıkları değerlerinin var ve güçlü olmasıyla yakından ilgilidir. ‘Değer nedir?’ tanımı yapıldığında insan ve toplum için ‘Hangi değerlerin eğitimi-öğretimi yapılmalıdır?’ sorusu gündeme gelmiştir. Bu soru aynı zamanda ‘Hangi değerlerin eğitimi ve öğretimi öncelenmelidir?’, ‘Değer eğitimi nasıl ve kim/kimler tarafından yapılmalıdır?’ gibi soruları da gündeme getirmiştir. Çünkü insanlar düşünmeye başladıkları anda ‘yaratılış’ soruları üzerinde düşünür ve bilgilenmek isterler. Bunun hemen ardından ise ‘Nasıl bir insan olmalıyım?’, ‘Nasıl bir hayat yaşamalıyım?’ sorularını sorarlar. Bu sorular her kişiyi ‘Doğru olan nedir?’, ‘Gerçek nedir?’, ‘Evrensel doğrular var mıdır varsa nedir?’ gibi yeni sorulara götürür. İşte bu sorular, bireylerin özelliklerini biçimlendiren bireysel ve toplumsal bazı kural ve ilkeleri ortaya çıkarmıştır. Bunların hepsi birden ‘değerler’ adı altında incelenmektedir.

Değerlerin oluşumu, kültür, din, coğrafya, ekonomik durum, bilgi düzeyi, yaşanan zaman ve olaylar gibi birden çok etkenin sonucu olduğundan, bir toplumda aynı konuda birbirinden farklı değer ilkeleri bulunması söz konusu olabilmektedir. Bu durum, belli değer ilkelerine sahip aile ve aile çevresi için değer aktarımı yaparken sorun oluşturmayabilir. Ancak farklı değer ilkelerine sahip toplumsal grupların bir arada yaşaması, devletin dayandığı ilkeler ve temel değerleri kazandırması gereken temel eğitim açısından birtakım zorluklara sebep olabilir. Bu durum, ‘Değer eğitimini kim, hangi ilkeler çerçevesinde, nasıl yapmalıdır?’ sorularının sorulmasına temel oluşturmaktadır. Bu bağlamda aile, okul, genişleyen toplumsal çevre, sivil toplum kuruluşlarının değer eğitim-öğretimindeki sorumluluk sınırlarının neresi olması gerektiği de ele alınması gereken bir konudur.

DEĞER EĞİTİMİ NEDEN GEREKLİDİR?

Değer eğitimi, ilk olarak kişilerin hangi tavır ve davranışların doğru ve kişiyi üstün kılan erdemlilik olduğunun bilinmesi için gereklidir. Bu konudaki eğitim genel anlamda insanlara içinde bulundukları toplumun değerlerini kazandırmayı amaçlar. Bu toplumsal çaba ‘Doğru nedir?’ sorusuna verilmiş toplumsal bir cevaptır. Kişilere ise onların erdemli ve üstün olmalarını sağlayacak özellikleri kazandırmayı amaçlar. Bu çabaya yön veren toplumsal ve bireysel ilkeler, kişinin ‘Doğru nedir?’ sorusundan sonra ‘Nasıl davranmalıyım?’ sorusuna bilgi, birikim, düşünce sonucu vicdanından aldığı daha çok bireysel bir cevaptır.

Toplumsal ve bireysel cevapları bilmek, o değerlerin kazanıldığı anlamına gelmez. Toplumdan edinilen ve vicdandan alınan bu cevaplar, kişi tarafından onaylanarak bilinçli eylemleri doğal olarak ortaya çıkardığında o kişinin özelliği olmuş, kişi de o değeri kazanmış olur.

Bireysel ve toplumsal cevaplar birbiriyle uyumlu bir bütünlük içinde olduğunda, toplumda ve bireyde denge, mutluluk, huzur daha kolay, daha çabuk ulaşılabilen bir durum olur. Bunun için de toplumu oluşturan kişilerin milli, manevi, toplumsal, ahlâkî, kültürel ortak bazı değerlere sahip olması gereklidir. Bunlar, insanların birlikte yaşayabilmesi için de gereklidir.

DEĞER EĞİTİMİNİ KİMLER YAPMAKTADIR?

Değerler, daha çok yaşanılarak öğrenilir. Bu öğretim ‘doğru ve gerekli’ sözcükleriyle tanımlanmış davranışların yapılmasının alışkanlık olmasını sağlamaya yöneliktir. Değer öğretiminin bitirildiği bir yaş yoktur, bu öğretim ömür boyu sürer. Her kişi bireysel değer eğitimini; aile, yakın çevre, okul, toplumsal çevre başta olmak üzere ömür boyu bulunduğu her yerde farkında olarak veya olmayarak sürdürür. Bu yerlerin etki oranı kişiden kişiye değişebilir. Bunlardan okulda verilmesi gereken değer eğitimi üzerinde duralım.

Okulda Değer Eğitimi: Okullar, yetişmekte olan kuşakların eğitim öğretimden geçirilmesi için oluşturulmuş kurumlardır. Bu kurumlar, öğrencileri yetenek, ilgi ve gereksinimleri doğrultusunda bilgi, duygu, beceri bakımından gerekli kazanımlarla donatmayı amaçlar. Bunun sonucu olarak öğrenciler, toplumsal, akademik, politik, ekonomik, kültürel yeterliliğe sahip kılınmaya çalışılır. Bu eğitimle öğrencinin; toplumsal açıdan iyi, akademik açıdan bilgili, politik açıdan yurttaşlık bilincine sahip, ekonomik açıdan meslekî yeterliliği olan, kültürel açıdan toplumsal değerlerine bağlılık bilinci bulunan bir kişi olması amaçlanır.

Okullarda bu eğitim doğrudan ve dolaylı olarak dersler ve ders dışı çalışmalarla verilmeye çalışılır. Değer eğitimi doğruyu öğreterek, gerekliyi göstererek ve yaşayarak, yaşatılarak yapılması gereken bir eğitim olduğundan, öğretmenlerin kişilik özelliklerinin sonucu olarak ortaya çıkan ‘örtük öğrenme’ son derece önemlidir. Bu nedenle okul içi ve okulla ilgili her kurumdaki insan ilişkileri ve davranışları süreci etkiler. Bu etkinin düzeyini yükseltmek ve artırmak için öğretmen öncelikli ‘değer eğitimi’ yapılmalı ve bu eğitime gereken önem verilmelidir. Çünkü değer eğitimi olmayan bir kişi, en fazla kendisini sahiplenen için çalışan bir köle olur, kişilik olamaz. Toplumun bu şekilde yetişmiş kişilerini başka toplumlar sahiplendiğinde, bu durum o toplum için yetiştirilen ‘beyin göçü’ ve nitelikli ‘iş gücü kaybı’ olur ki bu tüm toplumun kaybetmesi anlamına gelir. Bu nedenle değer eğitimi olmayan eğitim sistemi, başka devlet ve toplumlara, eğitimine masraf etmedikleri nitelikli-hazır ‘beyin ve beden işçisi’ yetiştirme eylemi olarak kalır.

Değer eğitimin düzeyini yükseltmek için ders kitaplarından başlamak üzere iyi bir ön hazırlığın yapılması gereklidir. Edebiyat ve tarih derslerinin içeriği ve kapsamı bu amaç doğrultusunda yeniden oluşturulmalıdır. Bu dersler; antlaşma maddeleri, olay tarihleri, kişi ve kitap adları ezberletmeden ibaret ‘düşünme, değerlendirme, sonuca ulaşma’ yöntemi öğretmeyen mevcut durumundan kurtarılarak gözetilen amaçlar doğrultusunda yeniden hazırlanmalıdır. Her dersin her konusunda, konuyla ilgili bir ‘değer’ bölümü oluşturulmalıdır. Öğrencilik ‘testlerle tostlar arasında’, ‘beş seçenekli’ sorularla kuşatılmış, x+y=z ise diye başlayan ve ‘insan olmak eğitimi’ basamaklarında nereye konumlanacağı belli olmayan ansiklopedik bilgi yüklemesinden ibaret olmaktan kurtarılmalıdır.

Toplumsal duruma bakıldığında, doğru değerlerin temel kaynağı olan dinin yalnızca ‘sözlü birtakım bilgilerin aktarıldığı kültürel bir ders konusu’ olarak görülmesinin sonucunda doğru ve yeterli şekilde öğretilmemesi, ahlâki değerlerin yokluğuna ya da ahlâki değer adına yanlışların yerleşmesine neden olmuştur. Hiçbir değer dinden bağımsız değildir ancak mevcut din öğretiminin/öğretilerinin de ne kadar bozulmamış ve doğru olduğu, başka bir değerlendirme konusudur. Din adına yapılan eğitim-öğretimin de bilinç düzeyi yüksek kişilerce yeniden biçimlendirilmesi gereklidir.

Resmi ve gayrı resmi tüm eğitim-öğretim eylemlerinde ‘vizyon, misyon, amaç’ belirlenmelidir. Bu çerçevede ‘Okullarda hangi yaşta hangi değerler öğretilmelidir?’, ‘Bu değerler hangi ölçüye göre belirlenecektir?’, ‘Belirlenen değerler nasıl öğretilecektir?’ konularında sonuç alıcı çalışmalar ‘ilke ve uygulama/teori ve pratik’ temelleri belirlenmiş biçimde kapsamlı olarak yapılmalıdır.

Okuldaki değer eğitiminde, ‘müfredat, kitaplar, insan unsuru, ortam ve içerik’ kaynaklı riskler her zaman olabileceğinden, değer eğitimi birkaç derse ve birkaç kişiye bırakılmamalı, genel bir çerçeve içerisinde tüm derslere dâhil edilerek eğitimin ana amaçlarından birisi olması sağlanmalıdır. Bu amaç, ailenin çocuğunu yetiştirirken yüklediği değerlere ve beklediği sonuçlara uygun olmalıdır. Bu anlamda farklı toplum gruplarını barındıran eğitim kurumları, her öğrencinin ailesinden devralarak sahip olduğu değerlere de saygı göstermelidir. Böyle ortamlarda, her insan için söz konusu olan ‘evrensel doğrular’ denilebilecek ‘insanî değerler’ çerçevesinde eğitim-öğretim yapılmalıdır. Çünkü okul çağına gelen her öğrenci birtakım değerlere sahip olarak okula gelir. Okulların bunlar yokmuş gibi hareket etmesi yanlıştır. Bunun yerine öğrencinin sahip olduğu değerlere ek olarak yeni değerler kazandırılması amaçlanmalıdır. Bu nedenle eğitime ait tüm ilkeler, toplumun sahip olduğu milli ve manevi değerlere yaslanmalı; okul eğitimi aile ve toplumsal değerlerle çatışmamalıdır. ‘Ben’liği beslenerek üstün bir ‘kişilik’ olması istenen her öğrencinin içinde yaşadığı toplumuyla birlikte olduğunu hissedeceği ‘Biz’ duygusunu kazanması sağlanmalıdır. Bunun için temel değer olarak tüm öğrencilerin ‘Yaratıcı’ya karşı saygı ve sevgi, kendine saygı, insan onuruna saygı, sorumluluk duygusu, doğru olanı kabul bilinci, doğaya ve tüm varlıklara saygı bilinci’ kazanması sağlanmalıdır.  

Bireyde ve toplumda değer bozulması söz konusu ise değer aktarımı ve eğitimi yapması gereken kişi ve kurumlar bu görevlerini gereğince yapmamışlar, kişiler kendileri de bu eksikliklerini doğru şekilde tamamlamamışlar demektir.

---

NOT: Değerler, yapılması ve kaçınılması istenilen ‘Buyruklar’ ve ‘Yasaklar’ başlıkları altında ele alınabilir. Bunlardan eğitim sürecine dâhil edilmesi öncelikle gerekli olanlar şunlardır:

Buyruklar: Adillik, yiğitlik, cömertlik, doğruluk, iyimserlik, vefakârlık, kardeşlik, alçak gönüllülük, bağımsızlık, bağışlayıcılık, saygılılık, çalışkanlık, dayanışmacılık, arkadaşlık, özveri, görgülülük, güvenirlik, hakseverlik, değerbilirlik, konukseverlik, namusluluk, naziklik, ölçülülük, dengelilik, paylaşımcılık, dayanıklılık, sadelik, içtenlik, sorumluluk, temizlik, tutumluluk, yardımseverlik, yumuşak huyluluk, güler yüzlülük, tarihe ve tarihsel mirasa duyarlılık, çevreye duyarlılık, kararlılık, ağırbaşlılık, hoşgörü, sevgi, kanaat, vatan ve millet sevgisi, milli birlik bilinci, utanma duygusu, mabetlere saygı, iyi niyet, sağlıklı olmaya önem vermek, sözünde durmak, acımak, aileye önem vermek,  doğayı sevmek, emaneti korumak, dile hâkim olmak, sır saklamak, danışmak, teşekkür etmek, insanlarla iyi geçinmek, çalmamak, öldürmemek, aldatmamak, bedeni örtmek…

Yasaklar: Buyrukların tersidir: Adaletsizlik, korkaklık, cimrilik, yalancılık, kötümserlik, vefasızlık, düşmanlık, burnu büyüklük, bağımlılık, kindarlık, saygısızlık, tembellik, parçalanma, arkadaşsızlık, bencillik, görgüsüzlük, güvenilmezlik, hak düşmanlığı, değerbilmezlik, konuk sevmezlik, namussuzluk, kabalık, ölçüsüzlük, dengesizlik, paylaşmazlık, dayanıksızlık, gösterişçilik, ikiyüzlülük, sorumsuzluk, kirlilik, tutumsuzluk, yardım etmemek, sert huyluluk, suratsızlık, tarihe ve tarihsel mirasa duyarsızlık, çevreye duyarsızlık, kararsızlık, hafiflik, hoşgörüsüzlük, sevgisizlik, kanaatsızlık, vatan ve milletini sevmemek, milli birliğe önem vermemek, utanmazlık, mabetlere saygısızlık, kötü niyetlilik, sağlıklı olmaya önem vermemek, sözünde durmamak, acımasızlık, aileye önem vermemek, doğaya zarar vermek, emanete sahip çıkmamak, boş konuşmak, sır saklamamak, danışmamak, teşekkür etmemek, insanlarla sürekli kavga etmek, çalmak, öldürmek, aldatmak, çıplaklık…

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Çiğdem yalcin | 03.06.2021 19:42
Sayın hocam aynı bilgisayara yüklemen programlara gore bilgisayarın çalışması gibi, yüklediğiniz değerlere gore erdemli dürüst adil insanlar oluyoruz.. ne yüklediğinizi biliyor muyuz.. bu konuda bilinçli miyiz..sorguladım..
Erdağ Yıldırım | 31.05.2021 19:21
Mısır ve Pakistan'ın yetişmiş çocuklarının çoğu, İngiltere ve ABD'de ve diğer ülkelerde yaşıyor ve onlara hizmet ediyorlar. Bu ülkelerin insanları ise tüm alanlarda yetişmiş insan yokluğu çekiyor. Bizim ülkemiz de çoğu alanlarda yetişmiş insan yokluğu çekiyor ve beyin göçü her geçen gün artıyor. Bunun önüne geçilmesi lazım... Başka yerler bizim ülkemizden daha güzel değil, gidenlerin bildiği gibi ben de biliyorum... Kaleminize sağlık