metrika yandex
  • $34.33
  • 37.24
  • GA21970

Haberler / Yorum - Analiz

Edebiyat ve 15 Temmuz darbe girişimi / Naman BAKAÇ

20.07.2022

Edebiyatın salt eko-politik damarını işleyen veya temsil eden edebi mahfiller ile dergiler kadar, edebiyatın estetik ve bireysel damarını işleyen ve temsil eden kimi edebi mahfilleri ve dergileri dünyada olduğu gibi Türkiye'de de varlığını icra etmiştir.
 
Edebiyatın eko-politik damarını işleyen dergiler, kendi devrinin toplumsal, siyasal şartlarına karşı bazen misyon bazen de belirleyici ya da etkileyici duruşuyla takdir toplarken, eleştiri oklarından da kendini azade tutamamışlardır.
 
Nitekim kimi edebiyat mahfilleri ve dergileri, 27 Mayıs darbesini desteklerken kimileri de 12 Eylül darbesine karşıt bir duruş sergilemişlerdir.
 
Cemil Meriç dergilerin bu boyutunu "Devrin çehresini, makyajsız olarak dergiler de bulursunuz" sözüyle vurucu bir şekilde ortaya koymuş bir düşünürdür.
 
Edebiyatın eko-politik damarını temsil eden kimi edebiyat dergileri, iktidarlar karşısında bazen cılız bazen cevval duruşları kadar, darbeler karşısında da aynı pozisyonu korumaya çalışmışlardır.
 
Türkiye'de medya, sivil toplum kuruluşları, akademya ve siyasi elitler kadar edebiyat dergileri de darbeler karşısında bazen sicili bozuk bazen de sicili temiz duruşlarıyla anılmışlardır.
 
Edebiyat dergileri içinde sağcı, milliyetçi, İslamcı, liberal ve solcu olarak nitelendirilebilecek politik eğilimleri taşıyanların Türkiye'deki darbeler karşısında pozisyonlarını anlamak için çıkardıkları sayılarındaki konuyu ele alış tarzları bize bunu gösterir.
 
Darbeler karşısında meseleyi ele alış tarzları açısından, biz burada sol veya seküler eğilimli edebiyat dergilerinin duruşlarını hepsi olmasa da en popüler ve en çok okunan kimi edebiyat dergileri açısından tahlil ederek, Cemil Meriç'in ifadesiyle kendi devrinin çehresini makyajlı mı makyajsız mı işlediklerini anla(t)maya çalışacağız.
 
Bunlar ise; Varlık, Notos Öykü, Kitap-lık ve Yasak Meyve dergileri.
 
 
Varlık dergisinin duruşu
 
Türkiye'de Cumhuriyet döneminden (15 Temmuz 1933'ten) günümüze kadar yayımlanan tek edebiyat dergisi olma özelliğiyle öne çıkmış olan Varlık dergisinin kurucusu Yaşar Nabi Nayır olup, dergi ilkin 15 günlük ardından aylık periyodlarla yayımlanır.
 
İlk dönemlerinde Öz Türkçeci anlayışı ve Cumhuriyet(çi) paradigmasını savunan bir edebiyat dergisi olarak "misyon"lu bir dergi hüviyetine sahip olduğu rahatlıkla görülen dergi, Temmuz 2022 sayısıyla 89'uncu yaşını kutladığını son sayısıyla okuyucularına duyurur.
 
 
Varlık dergisinin 15 Temmuz darbe girişimi karşısındaki pozisyonunu ele veren sayısı Eylül 2016 tarihinde yayımlanan sayı olup, burada "Olağanüstü Koşullarda Edebiyat, Sanat…"  dosyası ile çıktığı görülür.
 
Derginin editörü Enver Ercan'ın mezkûr sayıdaki yazısında, 17-25 Aralık 2013 öncesi AKPARTİ-FETÖ ilişkisi ve darbe girişimini eleştirdiği görülür.
 
Yazıda ibrenin yönü daha çok, İktidar-FETÖ ilişkisi üzerine oturmuştur.
 
Derginin bir başka yazarı olan Gökhan Yavuz Demir, Türkiye'nin her on yolda bir yenilenen olağanüstü hal koşullarında edebiyat ve sanatı değerlendirdiği yazısında, sanat-edebiyat ortamının kriz içinde olduğunu belirtir.
 
Edebiyatın bu kriz ortamında "kendi gölgesine güven içinde saklandığını" dile getirir.
 
Selçuk Orhan, Fethullah Gülen'in dinî ve örgütsel tavrının üzerinde durduğu yazısında, yazılan metinlerin edebîlikten uzak, "kitsch" ve sığ olduğunu işler.
 
Fethullah Gülen'in pek çok yönüyle Necip Fazıl'ın kötü bir taklidi olduğunu dile getirerek, "Cemaat aslında hakikat dünyası diyerek mensuplarını bayağılıklarla bezenmiş alelâde bir kurmaca dünyasına çekmiştir" tespitinde bulunur.
 
Selçuk Orhan, cemaatin mensuplarına okuttuğu metinlerin sığ olduğunu söyleyerek, insanlara edebiyatın okutulması halinde bu tip suiistimallerin engellenebileceği de yazının savunuları arasında yer alır.  
 
Şeref Bilsel dergideki söz konusu yazısında, edebiyat ve baskıdan dem vurduktan sonra, sanat ve edebiyatın zor zamanlarda gelişen bir karaktere sahip olduğunu anlatır.
 
Olağanüstü dönemlerin; sanatçı ve aydınlar üzerinde belirlediği bir durumun da sürgün olduğunu ifade eden Bilsel, Türk edebiyatında sürgüne gönderilen sanatçılardan söz eder.  
 
Yazar Korkmaz Alemdar "Kim Ne Anlatacak?" adlı yazısında 15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların aşikâr olduğu ve bunun Amerika'ya hizmet eden FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini açıkça yazdığını görüyoruz.
 
Alemdar, Türkiye'deki askerî darbelerin en yıkıcı etkilerinin sanat ve bilim üzerinde gerçekleştiğini ifade etmekten de geri durmaz mezkûr yazısında. 
 
Varlık dergisinin darbeyle dolaylı ilişkili olarak Kasım 2016 sayısında "Olağanüstü Karşısında Otosansür" başlıklı bir dosya ile çıkar.
 
Bu dosyada Süreyya Evren, Rober Koptaş ve Mehmet Said Aydın'ın birer yazıları bulunmaktadır.
 
Süreyya Evren'in; Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay'ın tutuklanmasını Türkçenin saldırı altında olmasıyla eş tutan yazısını görmekteyiz.
 
Otosansürün baskı dönemlerinde öne çıktığını savunan Evren, otosansürle mücadele etmek gerektiğini de mezkûr yazısında işler.
 
Rober Koptaş ise, yazar ve aydınların olağanüstü dönemlerde gördüğü baskıyı işlerken, şair Mehmet Sait Aydın, Yeorgios Vizionis'in bir öyküsünden hareketle olağanüstü dönemlerde oto sansürden söz eden bir yazı kaleme alır.
 
Son tahlilde Varlık dergisi, 15 Temmuz darbesi karşısında Korkmaz Alemdar'ın darbenin failini ve işbirlikçilerini açıkça ortaya koyan yazısının varlığı kadar, editörün yazısında da görüleceği üzere adeta "darbeye giden yol AKPARTİ-FETÖ ilişkisindendir, desteğindendir" imasıyla darbenin etrafında dolandığı da dikkatlerden kaçmaz.
 
Notos Öykü dergisinin duruşu
 
Notos Kitap'ın bünyesinde çıkan tematik bir dergi olan Notos Öykü dergisi, 2006 yılından itibaren iki ayda bir çıkan süreli bir yayın olup, en son Temmuz-Ağustos 2022 tarihli 92'nci sayısı ile yoluna devam etmektedir.
 
Editörlüğünü Semih Gümüş'ün yaptığı dergi, dünyadan sunduğu edebiyat haberleriyle beraber, edebiyat teorisi ve genç öykücülere sayfalarında yer vermesiyle de öne çıkan bir edebiyat dergisidir.
 
Derginin 59'uncu sayısı olan Ağustos-Eylül 2016'daki kapağı "Edebiyat ve eleştiri nasıl okunur?" üzerine ve muhtemelen dergi içeriği 15 Temmuz darbesi öncesi hazırlandığından ne editör bölümünde ne de derginin diğer bölümlerinde darbeye dair bir yazı veya haber yer almaz.
 
Ekim-Kasım 2016 Tarihli 60'ıncı sayısı ise; Halid Ziya Uşaklıgil özel dosyasıyla çıkar.
 
Bu sayıda Semih Gümüş, "Yaşadığımız Yer" başlıklı editör yazısında, 15 Temmuz darbe sonrası cezaevine gönderilen yazar Aslı Erdoğan ile Necmiye Alpay üzerinden darbe ortamını eleştirir.
 
Ülkedeki çatışmaların çözülemeyeceğine olan inancını yansıtır. "Havası kirli, ekmeği tuzlu ve bulanık bir gökyüzünde bulunuyor olmanın" getirdiği ıztırabı da ekler satırlarına.
 
Ülkedeki baskıcı ortamı, ruhları ve bedenleri satılan insanları anlatır. 15 Temmuz darbesine yönelik direkt bir karşıtlık ve rahatsızlık satırlarında belirgin değildir.
 
 
Derginin 61'inci sayısı "Edebiyat Ne İşe Yarar?" kapağıyla çıkar. Bu sayı da Semih Gümüş "Bir Belleği Olsa" başlıklı editör yazısında, 15 Temmuz darbesi sonrası cezaevine atılan Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan'ın fotoğraflarının arasında, toplumun belleğini yitirdiğini, edebiyatın ne işe yaradığı sorusunu gündeme getirerek, yaralarının iyileşmesine aracı olunmak istediğini ele alır.
 
Bu bağlamda, ülkeyi akıldışı bir ülke olarak resmeder ve memleketin önünün tuzaklarla dolu olduğunu, çokça acıların yaşandığı bir felakete doğru gidildiğinden bahseder.
 
15 Temmuz darbe sonrası oluşan iklime yönelik eleştirilerini dizerken, darbeyi yapanlara yönelik veya darbenin getirdiği acılara yönelik en ufak bir değini de bulunmaz.
 
Dergide, romancı Latife Tekin ile yapılmış uzun bir söyleşi de yer alır. Bu söyleşi de, Orhan Pamuk, Hasan Ali Topbaş, 12 Eylül darbesi ve sonradan yaşadığı değişimi ve çok okunan Sevgili Arsız Ölüm adlı romanı üzerine akan söyleşi, 15 Temmuz darbesine gelir.
 
Latife Tekin (Aralık 2016), 15 Temmuz darbesine olan tepkisini, yoksulların olduğu bir yerde beş gün kalarak, onlarla olan birlikteliğini ve deneyimini anlatarak ortaya koyduğunu dile getirir.
 
Şöyle ki; 12 Eylül darbe sonrası ayakta kalmak ve bitmemek için nasıl anneye ve eve dönüş yaşadıysa sol kimlikli insanlar, 15 Temmuz'da da ayakta kalmak ve iddialarından vazgeçmemek için anneye değil de, bu sefer yoksulların yanına giderek bunu atlatmaya çalıştığını yani sol kimliğini pekiştirdiğini, boğulma ve yalnızlık hissini bu şekilde atlattığını anlatır.
 
15 Temmuz darbesi karşısında Notos Öykü dergisinin, direkt darbe karşıtlığından çok darbenin kendi "mahallesine" dönük tutuklamalarına, etkilerine karşı eleştirel yazılarının olduğu görülmektedir.
 
Darbenin kendisinden ve faillerinden çok, mahallerine yönelik bu olumsuz etkiden dem vurmasını en hafif deyimle ilkesellikten çok bencillikle belki açıklanabilir. 
 
Kitap-lık dergisinin duruşu
 
Yapı Kredi Yayınları'nın ücretsiz kitap tanıtım dergisi olarak 1993 Eylül'ünde çıkmaya başladı.
 
Sonraları üç aylık, aylık ve 2012 yılından itibaren de iki aylık periyotlarla çıkan, Türkiye'nin en popüler dergilerindendir.
 
Enis Batur'un editörlüğü döneminde belirgin bir şekilde Avrupa/Fransız çizgisi üzerinde yayınını sürdüren dergi, liberal/sol ve modernist bir çizgide en son 222'nci sayısı olan Temmuz-Ağustos 2022 nüshasıyla halen yayınını sürdürmektedir.
 
Kitap-lık dergisinin 15 Temmuz'dan sonra yayımlanan ilk sayısı olan Eylül-Ekim 2016 nüshasında, ne editör ne de başka yazarları tabiri caizse darbe bağlamında "sanki hiçbir yaşanmamış" havası verdikleri görülmektedir. 
 
 
Kitap-lık dergisinin Kasım-Aralık 2016 tarihli sayısının editör yazısında ise 15 Temmuz sonrası, Türkiye'deki basın üzerindeki sınırlamalardan yakındığını belirten bir yazı yayımlanır.
 
Bunun üzerine, Kasım-Aralık sayısında "Sansür: yasaklama, denetleme, toplatma" dosyası yayımlanır.
 
Darbenin kendisi ve failleri değil de, darbe sonrası gelen -ki bu eleştiri de yapılmalıdır gereğince- baskı ve sansürleme üzerine değinmeyi tercih ettikleri görülür. 
 
Robert Darnton, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı öncesi farklı ülkelerdeki sansür uygulamalarını; Sevengül Sönmez, İnönü ve Menderes dönemi sansür uygulamaları ve yazarların sansüre karşı çözümlerini; Deniz Aktan Küçük, Servet-i Fünûn dönemi sansür uygulamalarını; Hande Sonsöz, Türkiye'de roman türüne yönelik sansür konusunu; İrfan Karakoç, Nazım Hikmet ve sansür konusunu; Yalçın Armağan Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinde sansür konusunu ve son olarak Sami Akbıyık ise Cumhuriyet'in ilk döneminde kitap ve alfabe sansürü konusunu ele alan yazıları görülmektedir.
 
Yani sansür, baskı, yasaklama kavramlarını hakkını veren yazı demeti kadar, darbenin kendisi, failleri, acılarını ve tahribatını ele alan hiçbir yazının olmaması oldukça düşündürücü görülmektedir. 
 
Yasak Meyve dergisinin duruşu
 
Varlık dergisinin editörü de olan Enver Ercan tarafından 2003 yılında iki ayda bir çıkarılan tematik şiir dergisi olan Yasak Meyve dergisi, en son Enver Ercan'ın vefatı dolayısıyla Ocak-Şubat 2018 yılındaki 90'ıncı sayısıyla yayın hayatını sonlandırmış salt şiir eksenli bir dergiydi.  
 
 
Yasak Meyve dergisinin 15 Temmuz darbesinden sonra yayımlanan Eylül-Ekim 2016 tarihli sayısında 15 Temmuz darbe girişiminden yalnızca bir yazıda söz edildiği görülür.
 
Sabit Kemal Bayıldıran'ın, Hilmi Yavuz'un gözaltına alınması nedeniyle kaleme aldığı bu yazıda, İslamcılık-Demokratlık-Entelektüellik ekseninde bir değerlendirme yaptığı görülür.
 
Bayıldıran, Hilmi Yavuz'un demokrat İslamcı kimliğiyle, darbeyle ve FETÖ ile bir ilişkisinin olmadığını ve gözaltına alınmasının haksızlık olduğunu mezkûr yazıda işler.
 
Yasak Meyve'nin Kasım-Aralık 2016 tarihli sayısında da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin herhangi bir yazı veya şiir bulunmamakta olup, derginin açık ve net bir şekilde darbe karşıtlığı sayfalarında görülmez.
 
Kaynak: İndependent Türkçe

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş