metrika yandex
  • $32.61
  • 34.71
  • GA18500

Haberler / Yazı Dizisi

CEMAATTEN TERÖR ÖRGÜTÜNE FETÖ VE 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ ÜZERİNE SOSYOLOJİK DÜŞÜNCELER-2- / Yusuf Yavuzyılmaz

05.09.2021

FETÖ KARŞISINDA TUTUMLAR

1- Hiç bir zaman bu yapıya sempati ile bakmamış olanlar
2- Önceleri bu yapının içinde şu veya bu şekilde bulunmuş olup, 15 Temmuz sonrası yapıyı terk edenler
3- 15 Temmuz sonrasında bile yapının içinde kalıp asla terk etmeyenler.

Yoğunlaşmamız ve mücadele etmemiz gerekenler üçüncü grupta yer alanlardır.

***

DİB'nın "Süleymancılarda FETÖ gibi tehlike" belirlemesi doğrudur. Tasavvufun irfan ve ahlaki yaşantının ilerisine geçerek, rüya, sezgi ve ilham gibi denetlenmesi asla mümkün olmayan ve doğruluğundan kuşku duyulmadığı iddia edilen, bu yollarla elde edilen bilgiyi meşru sayan bilgi sistemi üzerine kurulu her kuruluş bu tehlikeyi barındırır.

***

Militarizmin, elitizmin, darbecilerin, halk iradesine müdahaleyi meşrulaştıranların, 27 Mayıs darbesini demokrasi bayramı olarak kutlayanların, 28 Şubat'ın arkasında duranların, 15 Temmuz direnişini küçümseyenlerin, İlk defa sivil asker ilişkilerini demokratik bir zemine oturmasından rahatsız olanların, 15 Temmuz'u destekleyen, onaylayan ve sessiz kalanların sloganı: "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz."

***

FETÖ, hakikati kendi tekeline almıştı. Bu anlayışın yarattığı mankurtlaşmayı gördük, yaşadık. Ne yazık ki, kendi yorumunu hakikatin yerine koyma ve bu yorumu beğenmeyip başka yorum yapanlara düşmanlık ve tekfir başta Cübbeli Ahmet ekolü olmak üzere dindar camiada bir hayli yaygın.
Eğer hakikat senin yorumladığın gibiyse herkes onu kabul edip ona uyacak. Uymayan tekfir edilecek kafir olacak. Sonuç; İŞİD sosyolojisi. Müslüman’ın hedefi kendi gibi düşünmeyen diğer Müslümanlar. Kafir, İslam’ın temel parametrelerini kabul etmeyen kişidir; herhangi bir mezhep veya cemaatin görüşlerini kabul etmeyen değil. Kimse kendi görüşünü İslam’la eşitleyip onun yerine koyamaz.

***

Ulusalcı Kemalistlerin en temel yanılgısı şu; Kendilerini yanılmaz hakikatin sahibi ve temsilcisi olarak görüyorlar. Bu nedenle müzakere ve tartışmaya açık değiller. Bu nokta niçin demokrasiye açık bir zihin yapısına sahip olmadıklarını gösterir. 27 Mayıs'tan 28 Şubat ve hatta 15 Temmuz'a kadar darbeci geleneği desteklemeleri bu zihniyetin ürünüdür. 15 Temmuz'a halkın muazzam direnişini küçük görme anlayışı da bu zihin yapısının uzantısıdır.

***

İslam dünyasında bazı aydınların (laik ya da dindar) merkezi iktidar güçlerine olan öfkesi, onları çok daha sorunlu olan yapıları savunma ya ve yüceltmeye itmiştir. Bu yüceltilen hareketler genellikle heretik/batini/ heterodoks hareketlerdir. Geçmiş dönemlerde sosyalist terminolojiyi kullanarak Hariciler, Haşhaşiler, Hasan Sabbah, Şeyh Bedrettin gibi figür ve akımlar gerçek direnişçileri ve dindarlar olarak tanımlandılar.

***

Kuşkusuz merkezi iktidarlar eleştirilmelidir. Ama bunun yolu, kendine özgü, semantik bir müdahale ile dönüştürülmüş bir dini öğretiye yaslanarak tekfir, cinayet ve terör yaratan şebekelerini savunmak değildir.

***

Batıni tarikatların çoğu özü öne çıkararak, formu tümden ihmal ederler. Şeriat kurallarının sadece sıradan insanlar için geçerli olduğunu savunurlar. Şeriat, tarikat, hakikat, marifet sıralamasında yukarı doğru çıktıkça form silikleşir ve ortadan kalkar.

***

Türkiye'de İslami cemaatleri, partileri, Kürt kanaat önderlerini ikili bir dil geliştirdiklerinden dolayı suçlayamayız. Onların devlete ve halka dönük yüzleri vardır. Bir taraftan temsil ettikleri halkın dilini diğer taraftan devletin soğuk ve resmi dilini kullanmak zorunda kalmışlardır. Bu durum değerlendirmelerini bir hayli zorlaştırmaktadır.

***

Cemaat başlangıçta uzun bir süre, kendisine mesafeli davranan bürokrasi ve iktidarların baskısı altında kaldı. Hoşgörü ve diyalog söylemi bu baskıdan kurtulmanın ve devlet katında kabul görmenin bir aracıydı. Özellikle "Türkçe Olimpiyatları " ve yurt dışındaki okullar cemaati kurulu düzenin gözünde meşrulaştırdı. Bürokrasideki örgütlenmesini tamamlayan cemaat, Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde kendi karşıtlarını da cezalandırma yoluna gitmiştir. Bu nedenle Hanefi Avcı, Nedim Şener ve Ahmet Şık cemaat üzerinden yaptıkları eleştiriler yüzünden tutuklanmışlardı. Neredeyse cemaat, polis ve yargıdaki gücünü kullanarak kendine muhalif olan herkesi yargılama yoluna gitmişti.

***

Cemaat vakıf ve derneklerin sivil alanda kalması ve siyasetle ilişkilerinin sınırının ne olması gerektiği konusu üzerinde düşünülmelidir. Türkiye’de cemaatler siyasetle iç içe girdiklerinde sivil olma özelliğini kaybetmekte, siyasal mücadelenin araçları arasına girmekte ve asli fonksiyonlarından uzaklaşmaktadırlar. Siyasi mücadeleye girildiğinde siyasetin dilini kullanmakta ve geleneksel olarak savunduğu değerlere ters düşebilmektedir.

***

Gerçekten de Gülen tipi yapılar, Türkiye’de uygulanan baskıcı laikliğin ürettiği bir yönüyle sorunlu yapılardır. Kişi ve grupların kendini açıkça ifade edemediği baskıcı yapılar ikiyüzlü insanlar üretmeye zemin hazırlarlar. Öyle zaman gelir ki, kişilerin ne zaman doğru ne zaman yanlış davrandığı anlaşılmaz hale gelir. Burada baskıcı laiklik uygulamaları ve bunun doğurduğu hastalıklı zemin asla tartışma dışı tutulmamalıdır.

***

Siyasal iktidarın önemli bir kısmı devlet içine uzanmış yapılarla mücadele etmesi oldukça zordur. Üstelik bu konuda mücadelenin yürütüleceği güvenlik güçleri ve yargı konusunda mücadele edilen yapının (paralel yapının) etkin olması önemli bir zorluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Paralel yapıyla mücadele edeceğiniz güvenlik güçlerinin yıllar boyunca cemaatin örgütlenme alanı olması kuşkusuz mücadeleyi aksatmaktadır. Bu noktada paralel yapının gizlice devlet içinde örgütlenmesi ve ölümüne lidere mistik bağlılığı göz önüne alındığında, dönemin Başbakan Erdoğan’ın Haşhaşi benzetmesi son derece yerinde olduğu görülecektir. Paralel yapıyla mücadele konusunda dikkat edilmesi gereken bir nokta da, kamu görevlilerinin ölümüne içinde bulundukları cemaatin ilkelerine bağlı kalmalarıdır. Bir davaya ki, dava ne kadar sorunlu olursa olsun, ölümüne inanmış kesin inançlılarla mücadele oldukça zordur.

***

Öyle görülüyor ki, paralel akademisyenliğin temel amacı din, devlet, toplum ve cemaat ilişkilerinin bilimsel ve tarafsız analizini yapmak değil, cemaat yapılanmasına meşruiyet sağlamak için misyoner mantığıyla propaganda yapmaktır.

***

Erdoğan'ın İslam dünyasına bakışı ile Gülenin bakış farkı arasında bulunan uzaklık tartışmanın temelini oluşturmaktadır. Gülen Ortadoğu'da İsrail ve Amerika'yı tedirgin edecek adımlara ve politik hamlelere sıcak bakmamaktadır. Erdoğan'ın Hamas ve Mursi'nin yanında duran tavrı Gülen ile arasında mesafe oluşturmuştur. Gülen İle Erdoğan’ın arasını açan meseleler iç ve dış faktörlere bağlıdır. İç faktörlerin başında çözüm süreci gelmektedir. Dış faktörlerin başında ise Suriye, Filistin, Mısır konusundaki farklılık gelmektedir.

***

Gülen'in din algısı hoşgörü ve diyalog kavramsallaştırmasıyla belirginleşen, Arap dünyası ve Türkiye arasında bir bütünlük sağlama algısına değil; Türkiye ve Türk dünyasına dönük bir algılamayı barındırmaktadır. Bundan dolayı Gülen’in zihnindeki İslam kavramı,28 Şubat döneminde dillendirilen “Türk İslamı” kavramına denk düşmektedir.

***

Cemaat son süreçte kendini tartışmaya açacak ve toplumsal meşruiyetini zedeleyecek  kritik hatalar yapmıştır:

1- Genel anlamda sivil alanda kalması gerekirken siyasal zemini düzenlemeye kalkmıştır.
2- Bu düzenlemeyi yapmak için meşruiyeti olmadığı halde varmış gibi davranmıştır.
3- Bu anlamda hiç yapılmamış bir şeyi yapıp açıkça siyasal taraf olmuştur.
4- Siyasal tasarrufta bulunurken, siyasal yarışla hiç alakası olmayan yöntemleri kullanmaktan çekinmemiştir.

***

Boğazına kadar şantaj, kumpas, yalan, adam kayırma ve tehdide bulaşmış bir cemaatin hırsızlık ve yolsuzluk üzerinden yürüttüğü propaganda hem inandırıcı hem de ahlaki değildir. Çünkü cemaat eleştirdiği her şeyin çok daha fazlasını cemaat çıkarları perdesi altında yapmaya devam etmektedir. Cemaatin sorunu inandırıcılığını ve toplumsal sermayesini büyük ölçüde kaybetmiş olmasıdır.

Devam Edecek..

1. Bölüm İçin Tıklayınız:
 

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş