metrika yandex
  • $32.65
  • 35.29
  • GA17640

Batı İslâmı nasıl görmek istiyor? -3-

MUSTAFA YILDIZ
25.01.2023

Bugün İslâm dünyasının ürettiği bir medeniyet projesi var mı? sorusu ile yazmaya başlarsak şayet, o zaman şöyle bir soruyu sormamız daha doğru olur kanaatindeyim. Acaba, İslâm dünyasının taraf olduğu, yahut temsil ettiği ve kendine ait bir medeniyeti var mı? gibi sorulara olumlu ve gönül rahatlığı ile tatmin olabileceğimiz bir cevap vermek gerçekten oldukça zor görünüyor.

Eğer durum böyle kabül edilirse şayet, o zaman ‘’Medeniyetler ittifakında’’ taraf olmak veya herhangi bir tarafta yer almak, yahut kendi tarafını seçmek, veya bize en yakın bir tercihte bulunmak nasıl mümkün olacak? Acaba, geçmişte var olmuş ve zaman zamanda göz kamaştıracak bir şekilde bütün dünyayı etkileyebilmiş, görenleri de etkisi altına alabilmiş İslâm medeniyeti acaba yeniden dirilip ayağa kalkamaz mı?

Yahut bunu mümkün kılma imkanı yok mudur? gibi sorulara verilecek bir cevabımızın olması gerekmez mi? 

Oysa medeniyetler geliştikçe ortak bir dili kullanmaya başlarlar. Zira insan haklarının, hukukun ve demokrasinin yürürlüğe koyduğu ortak bir dili kullanarak ancak dünyadaki yerinizi alabilirsiniz. 

Şayet kendi toplumunuzu medeniyetler ittifakında saygın bir aktör haline getirdiğiniz zaman ancak o zaman küresel barıştan payınıza düşecek olan hakları işte o zaman peşinen elde etmiş olursunuz.

11 Eylül saldırıları ile Madrid ve Londra’da gerçekleşen terörist saldırılarından beri Avrupa ve ABD genelinde Müslümanlara karşı artan bir güvensizlik ve kin tutma duygusu oluşmaya başladı maalesef.

En azından yöneticiler bazında. O tarihten sonra bir çok Avrupa ülkesinin aldıkları göç dalgaları bütün kültür ve dinler için sorunlar oluşturmasına rağmen, sadece İslâm dini için genellemeler, ağır eleştiriler ve reddetme ifadelerini kullanmaya başladılar. Bu da çoğunlukla kitle iletişim araçları tarafından İslâm’a karşı yapılan yanlış ve yanlı yapılan bilgilendirmelerden kaynaklandığını görüyoruz.

Mesela; daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse şayet, dünyada Müslümanlara karşı bir korku ve reddetme, hatta ‘’Arap’’ kelimesi bile terörizm ve şiddet çağrışımı yaparken, özellikle de bir çok mahfilde ‘’İslâm’’ kelimesini bile asi ve problematik kişilerle birlikte eşit anlamlarda rahatlıkla kullandıklarını görüyoruz.

Medeniyetler çatışması son yıllarda kısmen de olsa hızı kesilmesine rağmen, karşıt kültürler arasında(İslâm ve diğerleri) hala adeta güçlü bir yüzleşme beklentisi hissi var. Batıda İslâm kültürü; geri kalmışlık, uzlaşmazlık olarak algılanmış, oysa batı kültürü ise, medeniliğin ve özgürlüğün örneği olarak dünyaya sunularak lanse edilmiştir. Ve halen de dünyaya görmek istedikleri şekliyle böyle sunmaktadırlar.

Büyük Britanya’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde zaman camilere yapılan sadırılar, Belçika’da tesettürlü kadınların toplum içinde taciz edilmeleri, çalışan müslüman işçilere karşı bazan açıktan yapılan ayırımcılık, batıda bir çok yetkili insanın Müslümanlara karşı bilerek ve isteyerek yapılan haksız ve kibirli muameleler sadece yapılanların görünen kısımlarıdırlar.

Fransızların; müslümanların ‘’Fransa’da Tanrı kadar rahat yaşadıkları’’ sözleri mesaj olarak, Fransa’da müslümanların avrupada en rahat yaşadıkları bir ülke olduğu ve diğer ülkelere nispeten daha özgür yaşadıklarının anlaşılması için söylenmiş bir tabir olarak kullanılır.Bu şunu da gösteriyor; demek ki, batıda bir ayırımcılığın olduğunu Fransa bile zımnen kabul ediyor.

Dünyada adeta bilinçli ve kasıtlı olarak; bazı korkuların hakim kılındığı, güvenlik endişesinin yaşatıldığı, bir arada yaşama kültürünün yok edilmek istendiği bir dünya haline getirilmek istenmesinden kaynaklanlandığı artık bilinen bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünyada hakim güçlerin çıkar odaklı, hukuku ve insan haklarını hiçe sayan politikaları insanlığın huzur ve barışını tehdit ettikleri artık saklanamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık alenen haksızlıkların yapıldığı, gücü üstün tutanların hak sahibi olduğu/olabildiği bir dünyada yaşadığımızın saklanamaz bir şekilde ortaya çıktığı gerçeği ile karşı karşıya kaldığımızın ispatı olarak karşımızda duruyor.

Avrupada Müslümanların maruz kaldığı ayırımcı uygulamalar, dindar kişi ve gruplara karşı takınılan olumsuz tavırlar, zaman zaman müslümanların ibadet mekanlarına yönelik yapılan sözlü ve fiili saldırılar, müslümanların kimi temel haklardan mahrum bırakılmaları, İslâmi değerler ile mukaddes sayılan kimi değerlere karşı yapılan tahkir edici yayınlar ve kullanılan ifadeler, en azında yakın zamana kadar Avrupada müslümanlara karşı bir muhabbetin olmadığı/olmayacağı görüntüsü vermektedir.

Bunun elbette haklı olan tarafları var. Oralarda yaşayan müslüman ülkelerden gidenlerin büyük oranda suçları olduklarını da biliyoruz. Ancak; müslümanların bu yapılan muamelelere reva görülmeleri kendilerini medeni gören Avrupa’ya yakışıyor mu? diye sorulmalı diye düşünüyorum. 

Mustafa YILDIZ/ANKARA

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Mehmet coşkun | 28.01.2023 08:33
Elhak kardeşim yazdıkların doğru fakat eksik . 2. Dünya savaşından sonra dağılan islâm coğrafyasına birer kukla yerleştirip o kuklalarla müslüman halkı önce dinden uzaklaştırdılar yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çaldılar istedikleri şuursuz ve taklidi müslüman kitleler yetiştirmek ti bunu da başardılar. Şimdi paramparça bir islâm alemi değerini yitirmiş ismiyle müslüman hayatıyla dinsiz guruplar ve bunların sırtından lüks hayat yaşayan avrupa hala doymuyor doymaz da . Ümmet şuurunu yeniden kazanmadan daha çoook yorumlar yazarız. Vesselâm .