ne mi derim?
“tek sermayesi buz olan ve
güneşli günlerde elindeki her an eriyen buzu
bir an önce satmaya çalışan adamın telaşıdır bu dünya".
bir varmış bir yokmuş derler ya!
böyledir hayat.
su gibi akar ve gider
yıllar yılları kovalar, tüketilen bir ömürdür işte...
hani, uyanınca hatırlanmayan rüyalarımız olur
bilirsiniz değil mi?
zorlarsınız, bir ucundan tutsanız sanki arkası gelecek,
hatırlayacak gibi olur ama denk getiremezsiniz işte...
sonra boş verir, altı üstü rüya değil mi der
esas gerçek olan hayat diye yaşadığımız güne döner
ve
sahil boyunca gelecek bir dalgaya bakan kumdan kaleler inşa ederiz.
rüyalar ne kadar gerçekse,
kumdan inşaa ettiğimiz kalelerimiz de o kadar sahicidir.
kalelerimizin kumdan ve
yaptığımız yerin sahil olduğunu sanki bilmiyor gibi davranır
gelecek yeni bir dalgaya kadar
bozulan kaleleri çocuklar gibi yeniden yaparız.
ta ki yeni bir dalga gelinceye kadar...
sürüp gider öylece hayat...
ve daha can sıkıntısı
öyle sahipleniriz ki yaptıklarımızı
sanki denizler dalgasız gibi kendimizi inandırır
bir büyük yalana kaptırır gideriz.
yıllarca üst üste emek emek koyduğunuz
ne varsa
bir bakarsınız, yangında, selde, depremde,
dünyayı veya ülkeyi saran ekonomik bir buhranda yıkılır, bozulur,
elimiz arasından kayar gider…
mesela
evden uzakta
çocukların büyüdüğünü görmeden geçen yıllar vardır ve
karşılığında büyük bir iş sahibi olursunuz.
tecrübeli iş adamı olmamız
büyük özveriyle kurulan işletmenin
dünyayı saran ekonomik kriz nedeniyle sarsılmasına engel olmaz.
hesaplar tutmaz
binbir emekle taş üzerine taş konarak büyütülen şirket
dolar dalgasıyla boğulur gider.
veya
ne bileyim hayat işte
bir daha benzerini yan yana getiremeyeceğimiz kelimeleri uç uca ekler
sonra tamam bu işte
bu hikaye güzel oldu dediğimiz anda
evin yaramaz çocuğunun masa üzerinde duran tek nüshayı yakması gibi…
bizden bir iz kalsın geriye diye yapılan,
büyük emekler çekilerek inşaa edilen,
yükseltilen, biriktirilen
çok zaman hayatın gelecek bir dalgasına bakar dost, onu derim...
kumsalda çocukların emek emek yaptıkları kumdan kaleler misali
gelen ama mutlaka gelecek olan bir dalga alır götürür ne varsa...
ve daha önemlisi
insanın sırası gelmişse eğer
hiç beklenmeyen bir yerden
göklerden!
akıp gelen bir dalga
alır çeker “kendi katına!”
ölüm gibi.!
sonra unutulur gideriz
işte yaşanan hayat
sahilde kum üzerinde bıraktığın ayak izleri gibidir…
ah bir bilsek!
ey yolcu
her an eriyen
tek sermayesi buz olan
adamlarız biz
sabırla
rabbini an ve
hayatı sadece “ona’’ ada.
kurban et işte
ki
silinmeyen izlerin olsun dünyada
gerisine de aldırma…
not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Muhittin Özdemir vefat etti
02.08.2022
Paylaşma ve körlük / Ümit Aktaş
03.08.2022
Keskin Bir Elveda / M. Mücahid SAĞMAN
07.08.2022
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Sabır Üzerine Güzelleme-18/Abdulaziz Tantik
24.07.2022
Mesajı Anlamamak Bir Özürdür Enes TARIM 01.08.2022
Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 03.08.2022
TÜRKiYE GÖRÜNÜM Vedat KAHYALAR 04.08.2022
Orta Asya'da diplomasi atağı Mehmet BEYHAN 04.08.2022
Ankara Siyaha Karşı.. Mehmet Yavuz AY 23.07.2022
Gül Yetiştiren Adam Ali KADERCAN 30.07.2022
Düşüncesiz Hayatlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 14.07.2022
Ey Kavmim! Yusuf YAVUZYILMAZ 24.07.2022
"Ben Bir İnsanım" Ya Siz? Kadir ÇİÇEK 23.07.2022