metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Oraya dilim dönmüyor oğul

OSMAN KAYAER
02.07.2019

Halk TV. Deniz Baykal ile yapılmış bir röportaj yayınladı. Sol Kemalizm’in önemli isimlerinden biri olan Baykal, 28 şubat süresince laiklik vurgusu ile siyaset yapmış ve Deniz Feneri davasında koltuğunun altındaki boş dosyalar ile kapı kapı dolaşmıştı. Bu üstün gayreti sonrasında binlerce başörtüsü mağdurunun ortaya çıkmasında ve binlerce insana uzanan yardım edilin kesilmesinde bir pay sahibi olma şerefine ulaşmıştı!? Dürüstlük abidesi Baykal!, gayri meşru bir ilişki kasetinin internete düşmesi ile herkesi sükutu hayale uğratmıştı. Bunun üzerine görevinden istifa etmiş ve ardından da felç geçirerek uzun süre gözden ırak kalmıştı. İşte Baykal’ın röportajından bir bölüm.

“Müthiş bir deneyim oldu benim bu sağlık sorunum. Ondan önce -sen yakından tanırsın- sağlıklı beslenme ve spor bir çeşit saplantı idi bende. Sağlıklı beslenmeye, düzgün yaşamaya, spor yapmaya çok önem verdim. Ankara'da Oran’da otuz yıl yaşadım. Her gün saat 06:30’da sabahleyin arkadaşlarımla buluşup, -evin dışında bir sağlık merkezi vardı onun önünde buluşur- yürüyüşe çıkardık. Saat sekize kadar yedi kilometrelik bir parkurda ormanın içinde, -şahane bir güzellik- spor yapardık, otuz yıl. 2005'te  Angora’ya geçtim. Angora’ya geçtikten sonra, o zamanda yazları Konyaaltı Sahili’nde her sabah saatlerce kulaç atarak yüzmek ve düzenli spor yapmak başlıca meşgalem oldu. Sağlıklı beslenmeye çalıştım, sigara yok, içki yok. Yani bir çeşit sağlık takıntısı içerisinde yıllarımı, on yıllarımı geçirdim.

Sonra çok ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kaldık. Pıhtı attı, bütün dolaşım sistemi, kalp, beyin, hepsi eskidendi. Şimdi onunla uğraşıyorum, mücadele ediyorum. Yani bu kadar sağlık takıntısı olan bir adam olarak, bunca yıl yaşadıktan sonra şimdi yürümeyi, oturmayı, kalkmayı yeniden keşfeder gibi bir çalışma içindeyim. Elbette herkes sağlıklı beslenmelidir, spor yapmalıdır ama şunu bileceğiz ki hiçbir şey ebedi değil, her şey bir anda var, bir anda yok. Hayatımızın geçiciliği duygusunu içimize yerleştirmeniz lazım. Ne zenginlik, ne mevki-makam, ne şan-şöhret hiç birisinin bir kalıcılığı, bir değeri yok. Yaşarken görüp geçtiklerin işte o kadar.

Bütün bunların ötesinde bir dayanak arama ihtiyacımız var. Yani bu tecrübeleri yaşayınca insan, böyle bir iç sorgulamayı, iç muhasebeyi yapıyor. Önemli olan iyi insan olmak ve çevresiyle başta ailesiyle iyi ilişkiler içinde olmak. Çevresini sevmek, çevresi tarafından sevilmek. Arkadaşlarıyla, dostlarıyla, toplumla barışık olmak, bunun için de iyi olmak, elden geldiğince insanın iyi olmaya çalışması sonra da herkesin iyi olmasına yardımcı olması katkı yapması, dünyada gerçek liderlik bu, başka hiçbir şey yok.”

Bu röportajı dinleyince babamın bize anlattığı Hristiyan Rum Kadın’ın hikayesini hatırladım. İşte o hikaye:

Rahmetli babam askerliğini Trabzon'da yapmış. O zamanlar babamın kaldığı kışlanın yakınında doksan küsur yaşlarında ihtiyar olduğu için uzun yolculuğu gözü almadığından Trabzon'da kalmış bir Hristiyan Rum kadın varmış. Askerler zaman zaman onunla muhabbet eder, “Nene artık ihtiyarladın gel Müslüman ol da sorgusuz sualsiz cennete gir. Allah, yeni Müslüman olmuş herkesin geçmiş bütün günahlarını affeder, anasından yeni doğmuş gibi olur.” derlermiş. Kadın da “olayım oğlum” dermiş, itiraz etmezmiş. Askerler “O zaman, hadi birlikte kelime-i şehadet getirelim” dediklerinde kadın, “getirelim oğlum” dermiş. Askerler onun önüne düşüp: “Eşhedü en-Lailahe illallah” dediklerinde kadın da aynısını tekrar edermiş. Sonra sıra “Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh” demeye gelince kadın “oraya dilim dönmüyor oğul” dermiş.

İkisi arasındaki benzerliği bulamadınız ise ben size yardımcı olayım. Tıpkı Rum kanının “ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluh” demeye dili dönmediği gibi, her şeyin geçici olduğunu ikrar eden Baykal’ın da dili “Allah” demeye bir türlü varmıyor.

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş