metrika yandex
  • $32.24
  • 34.74
  • GA17500

Bir Ayet ve Bir Kavramlaştırma Denemesi

OSMAN KAYAER
01.10.2018

“Ve te’kulunet-turase eklel-lemma” (Turas’ı pervasızca tüketiyorsunuz)

           (Fecr 19)

 

Her cümlenin bir ana fikri ve bunu ifade etmek üzere bir temel kelimesi vardır. Cümle, bu temel kelime üzerine bina edilir. Diğer kelimeler anlamı pekiştirmek içindir. Sözünü ettiğimiz bu durum, birer sözden ibaret olan Kur'an ayetleri için de geçerlidir. Her ayetin bir ana fikri ve bu ana fikrin üzerine bina edildiği temel bir kelimesi bulunur. Yukarıda zikrettiğimiz ayetin bize göre temel kelimesi “Turas” tır. Diğerleri turas’ın anlaşılabilmesi için vardır ve  turas’ın etrafında dönmektedirler.  Bu bakımdan bizim yazımızın merkezini de “Turas” oluşturacak ve biz  onu sadece bir “kelime” olarak değil bilakis bir “kavram” (ıstılah) olarak ele alacak ve ayetin dikkat çekmek istediği şeyin meallerdekilerden farklı olduğunu göstermeye çalışacağız.

Turas, kelime olarak mirasla aynı kökten “v-r-s” den türetilmiş bir kelimedir ve öncekinin sonrakine bıraktığı mirası ifade etmektedir. Ancak bu miras, herhangi bir şahsın geriye bıraktığı “tereke” (yani varisin geriye bıraktığı mal) değil “nesilden nesile tevarüs” eden birikimdir. Türkçe’de biz bunu “gelenek” kelimesi ile ifade ediyoruz.

Bahsi geçen ayetin tefsirinde Elmalılı, “Turas” ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “Turas”, aslı “viras” olup miras demektir. “vav” mazmum olmağla “ta” ya kalb olmuştur. “Lemm” iyisine kötüsüne bakmayıp cem etmek, derip toplamak, bir yere inip konmak. Burada eklin sıfatı olmak hasebiyle haramına helaline bakmayıp yiyişte toplamak, toptan yemek yahut hazıra konarak nereden geldiğini düşünmeksizin acımadan yemek manalarını ifade eder ki ikisi de hak ve hukuku gözetmeyerek şiddetli hırs ve iştiha ile oburcasına yemek demek olur.” (Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Cilt:8, Sayfa:5810)

Öyle anlaşılmaktadır ki ayet i kerime Mekkeli müşriklerin kendilerine bırakılan “Turas”ı gözetmediklerinden söz etmektedir. Akla: “Mekkelilerin sahip oldukları “Turas” nedir ki onu tüketmeleri Allah tarafından zemmedilmiş olsun?” diye bir soru gelebilir. Bunun cevabı kendilerinin de ifade ettiği gibi Hz. İbrahim’in onlara bıraktığı dini mirastır. Kur'an-ı Kerim’in de belirttiği gibi Hz. İbrahim müşrik değildir, o bir “Hanif”tir. Mekkeli müşrikler Hz. Muhammed (sav) ile giriştikleri her münazarada kendilerinin İbrahim soyundan ve yolundan geldiklerini ifade etmektedirler. Ama onlar aynı zamanda Hz. İbrahim’in (as) bıraktığı mirası şirke bulaştırmışlar onun bin bir zorlukla inşa ettiği Kabe’yi putlarla doldurma betbahtlığına düşmüşlerdir.

Ayette geçen turas kelimesinin ferdi mirasa değil de ictimai mirasa delalet ettiğine dair en önemli delillerden biri de ayetin bağlamıdır. “siz, yetime ikram etmiyorsunuz, miskine yemek vermiyorsunuz, turasın nimetlerini yiyorsunuz ve malı pek çok seviyorsunuz.” (Fecr 17-20) Dikkat edilecek olursa ayetlerdeki hitap umumidir ve Mekkelilerin genel özelliklerini tasvir etmektedir. Onların mala düşkünlükleri bunun sonucu olarak Hz. İbrahim’den kalan “tevhid”, “risalet”, “ahiret” ve “adalet” gibi değerlere sahip çıkmadıkları, onun kendisinden sonra gelecek olan nesilleri bile düşünerek Rabbine dua etmesinin aksine, yetim ve miskinlere yardım etmedikleri bilakis mirasını tükettikleri anlatılmaktadır.

Allah, insanı yeryüzüne gönderdikten sonra ona vahiy etmiş, buradaki hayatını nasıl geçirmesi gerektiğini ve yaşayacağı yeni mekanı nasıl mamur hale getireceğini öğretmiştir. Gerçekten de insan, sürekli gönderilen peygamberler vasıtası ile yeryüzünde tevhidi bir medeniyet inşa etmiştir. İşte ayette turas kelimesi ile ifade edilen miras peygamberlerin ve onların yolundan gidenlerin geriye bıraktıklarıdır. Mekke müşrikleri gibi toplumlar ise kendilerine bırakılan bu mirasın nimetlerinden faydalanmakta ancak onu korumaya yönelik hiçbir gayret sarf etmemektedirler. Elmalılı’nın: “hazıra konarak nereden geldiğini düşünmeksizin acımadan yemek” biçiminde tasvir ettiği gibi Mekkeliler kendilerine bırakılan turası  tüketmektedirler.

Çölün ortasında ve dağlık bir arazide bulanan Mekke’nin çevre şehirlerle kıyaslanmayacak kadar çok mal, mülk ve itibara sahip olmasının tek bir nedeni vardır; o da Hz. İbrahim’in el ve dil emeğidir. Yani elleri ile yeniden inşa ettiği “Kabe” ve oğlunu buraya bırakıp dönerken ettiği “dua”sıdır. Mekkeliler, kendilerine bırakılan bu taş yapının ve duanın nimetini yemektedirler. Ancak onlar kendilerine bırakılan “Turası” hızla tüketmekte ve ona bulaşmaması gereken bir çok çirkin adeti bulaştırmaktadırlar. Hz. İbrahim’den kalan “Haniflik” ise sadece birkaç duyarlı insanın ferdi hayatına mahkum edilmiştir.

Peygamberlerin bir ömür vererek ortaya çıkardıkları turasın sonraki nesiller tarafından fütursuzca harcanması elbet kınamayı, hatta cezalandırılmayı hak eden bir durumdur. Ümmetler, turası terk etmenin cezasını yok oluşla ödemektedirler. O halde “Turas”, bizatihi korunması gereken “nebevi gelenek”tir denebilir.

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Hüseyin Şaşmaz*Uzun | 03.10.2018 08:15
Peygamberlerin bir ömür vererek ortaya çıkardıkları turasın sonraki nesiller tarafından fütursuzca harcanması elbet kınamayı, hatta cezalandırılmayı hak eden bir durumdur. Ümmetler, turası terk etmenin cezasını yok oluşla ödemektedirler. O halde “Turas”, bizatihi korunması gereken “nebevi gelenek”tir denebilir. https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=525744657876940&id=100013242319421