metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Elmas Sömürge Türkiye Duruşmaları – 16

MEHMET YAVUZ AY
24.10.2021

Falih Rıfkı Atay,  kitabının ‘Ordu Devri’ bölümünde, Çerkes Ethem geriliminin geldiği son noktaya ilişkin şunları ifade eder:

“Sonunda Mustafa Kemal vekiller heyetinden bir türlü yola gelmeyen Kuvay_ı Seyyare’nin asker kuvveti ile serkeşliğini önleme kararını almış, çetin bir çarpışmadan sonra Ethem kuvvetleri bozguna uğratılmış ve kendisi de Yunanlılara sığınmıştır. Ethem’den orduyu gocunduran son vesika kendisi tarafından İstanbul’a çekilen bir telgraftır. Ethem “Kongre” adını verdiği  Büyük Millet Meclisini dağıtacağını bildiriyordu. Bursa taraflarında bir sınır istasyonundan çekilmek istenen telgraf memur tarafından İstanbul’a değil, İsmet Bey’e gönderilmiştir.(s. 282)

(…) Mustafa Kemal’in, iç kargaşalıklar arasında umutsuzluğu yenecek bir lider olmak için hep bildiğimiz vasıfları vardı. Fakat Türkiye’yi kurtarmak için bir ordusu olmalıydı. (…) Bu ordu, Ethem üzerine yürüyüşten Birinci İnönü zaferi kazanılıncaya kadar süren beş on kat’î çalışma günlerinin eseridir. (s. 285)

(…) Birinci İnönü ile Kuvay-ı Milliye’nin başı bozuk devri son bulduktan, Ordu ve Meclis otoritesi kurulduktan sonra, Mustafa Kemal, Saray ve Bab-ı Âli ile her türlü pazarlığı kesti. Artık hakiki Devlet Reisi idi. (s. 286)

Ordu gerilemektedir. Sakarya nehrinin doğusuna kadar çekilmesine karar verilmiştir.

(…) Meclis kaynaşmaktadır :

“Nerede o kahraman?”

Mustafa Kemal’in düşmanları, Mustafa Kemal’i sormaktadır:

Millet nereye götürülmektedir? Ordu nereye gitmektedir? Bu faciaların sorumlusu nerede? Onu cephenin başında görmek isteriz.”

(…) Nihayet Mustafa Kemal, Başkomutanlığı kabul eder.

(…) Yalnız Başkomutan olmak değil, Başkomutan oldukça Meclisin yetkilerini kullanmak hakkını ister. Bu, diktatörlük demektir.”

Meclis, istediği sıfatı da, yetkileri de kendisine vermiştir. Mustafa Kemal, Başkomutan.

Bilhassa cephe gerisi için pek kat’i tedbirlere başvurur. Asker toplamak, umutsuzluk yüzünden  artan kaçakçılığı önlemek, ayaklanmalara fırsat vermemek için İstiklâl Mahkemeleri kurulur. Milletin varından yoğundan ordu ihtiyaçlarının temin edilebilmesi için bir sürü emirler verir.(s. 291)

“Sakarya zaferi ile “gazi ve müşir” Mustafa Kemal Paşa tam otoritesini elde etmiştir. Biraz sonra Mecliste “Müdafaa-i Hukuk” grubu adı ile kendi partisini kuracaktır.

(…) Ordunun kuruluşu ile Sakarya zaferi arasındaki devir üzerine bir hayli hâtıra yazılmıştır. Bu hâtıralar birbiri ile ve hepsi Atatürk’ün nutku ile çatışıp durur. (s. 295)

(…) Fakat İnönü zaferleri üzerindeki emir ve komuta payı üzerinde anlaşmazlık büyüktür.Kendi kurmay başkanı Tevfik Bıyıklı’nın, “İnönü zaferlerini İsmet Paşa mı kazanmlıştı?” başlıklı uzun bir tenkit yazısı harp tarihi dosyaları içinde bulunsa gerek. Bir kopyesi bendedir. Bu tenkitlere göre “İnönü zaferlerinde İsmet Paşa’nın hiç hissesi yok gibidir.”

(…) Tevfik Bıyıklı’nın tenkit yazısına göre daha sonraki Kütahya, Eskişehir bozgunu ise İsmet Paşa’nın komuta yetersizliğini büsbütün açığa vurmuştur. Bıyıklı “Bu bozgun komutanları harp divanına götürür” diyordu.

Yetmiş bin askerden ancak otuz bin kadarı Sakarya’nın doğusuna çekilmişti. Onlar da bitkin bir halde idiler.(…) Vekiller heyeti ve Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak) bir gün gizli oturum istedi. (…) milletvekillerine: “Arkadaşlar, dedi, tarihî günler yaşıyoruz. (s. 297)  (…) Ağır kayıplara uğradık. (…) Ordumuz stratejik bakımdan en elverişli yerde harbe devam edecektir. Hükümetimiz adına Ankara’yı bu hafta içinde boşaltmıya, merkezi Kayseri’ye götürmeye karar verdik.”

Bir kıyamettir koptu. Kürsüden inen çıkana idi.

(…) Bu sırada bazı milletvekillerinin hatırlarına Mustafa Kemal’i başkomutan yapma fikri geldi.

(…) Bunun üzerine Mustafa Kemal, meclisin bütün yetkileri üç ay müddetle kendisine verilmek şartı ile, başkomutanlığı kabul edeceğini bildiren bir takrir verdi.” (s. 298)

Sakarya’dan Sonra

1921 Eylül’ündeyiz.

(…) Bugünkü Türkiye’nin doğuşu sözünü kullanmak için öteki Ağustos’u beklemiyorum. Çünkü biz Sakarya zaferi ile artık kurtulacağımıza inanmıştık. Avrupa devletleri için dahi başkent İstanbul değil, Ankara idi. İlk önce Fransa geldi, yeni Türkiye ile Ankara İtilâfnamesini imzaladı. Kilikya davasını hallettik. O Fransa ki, 1919’da Sivas dahi onun nüfuz bölgesinde idi. (s. 301)

(…) Mustafa Kemal, savaşın, gayesi makam-ı mukaddes-i hilâfeti kurtarmak olduğunu sık sık tekrarlamak zorunda kalırdı. Dehanın sabır niteliğine en iyi misal, büyük liderin gericiliğe karşı yıllar süren sessiz ve uysal katlanışıdır. (s. 303)

Zafer 

(…) 1914’teki Osmanlı İmparatorluğu, kapitülâsyon  rejimi altında bir yarı sömürge idi.(…) Halbuki millî kurtuluş savaşından, Lausanne’da İngiltere kadar bağımsız bir yeni Türkiye doğdu. (s. 307)

(…) Bu zafer millet meclisine, hükümete, ordu komutanlarına rağmen Başkomutan Mustafa Kemal tarafından kazanılmıştır.

Meclis, hükümet, harp sahasındaki kumandanlar ve aç/bitkin/kıyafetsiz/teçhizatsız/ mermisiz kahraman Mehmetçikleri, zaferin kazanılmasında yok sayan Falih  Rıfkı, ilerleyen sayfalarda, kendisini yalanlayarak şu itirafta bulunur:

“Komutanı, subayı, eri, çetesi, köylüsü, Mustafa Kemal, hepsinin temsil ettiği Türk fedakârlığının başında idi. 1918 Türkiye’sinin şartları içinde, sırtı sıra birbirinden beter üç harbden çıkan, başındakilerin akılsızlığı ve maceracılığı yüzünden milyonlarca evlât, vatanlarca toprak veren, ölü çocuklarını yiyen çıldırmış analar, yolsuz, demiryolsuz, tekniksiz, medeniyetsiz bir   memleketin bir ucunda Rus devinin, öbür ucunda yedi düvelin ateş dalgaları içinde eriye eriye tükenen bir millet, gene de harb edecek şevk bulur, gene de başındakilerin peşine düşüp, mandalarıyle top çekerek, kadınlarına gülle taşıtarak, don gömlek yirmi bir günlük meydan muharebeleri verir, âdeta eti ile istihkâmlara çarparak kaleler düşürür, bunsuz, böyle milletsiz Mustafa Kemal neye yarardı? (s. 319)

(Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş, İstanbul, 1984)

 

25.10.2021, Kardelen / Ankara

Mehmet Yavuz AY                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Abdullah Aydın | 25.10.2021 16:31
Allah razı olsun, kaleminize sağlık, selametle.