metrika yandex
  • $32.47
  • 34.8
  • GA18240

DEMOKRATİK HAKLARIN TEKELLEŞMESİ

FEYZULLAH AKDAĞ
16.02.2021

Boğaziçi protestoları gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Bir süre gündemdeki yerini kaybeder gibi olunca LGBTİ+ aktivistlerinin Kâbe’ye yaptığı saygısızlıkla tekrar gündeme gelmeyi başardılar. O günden beridir protestocular bu taktiği çok sevmiş olmalı ki her basın açıklamasında “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” sloganını muhakkak kullanır oldular. Özellikle başörtülü kızların bu sloganı atmaları dindar tabandan ciddi tepki doğuracağı için reklamın iyisi kötüsü olmaz anlayışıyla gündemde kalma aparatı gibi kullanılır oldu. Yani başörtüsü de LGBTİ+ hareketi de araçsallaşmış durumda.

\r\n\r\n

Tabi bu protestocuları ilgilendiren bir konudur elbette. Tercihlerini bu yönde kullanmaktalar. Oysa onlar da gayet iyi biliyor ki LGBTİ+ hareketine yöneltilen muteber eleştirilerin hiç birisi temel insan haklarıyla ilgili değil. İnsanlar, kutsalları olan Kâbe’ye yönelik saygısızlığa tepki gösteriyor. Ancak protestocular sanki LGBTİ+ bireylerin yaşam haklarına saldırı varmış gibi bir hava estirerek mevcut hali dramatize etmek gayretindeler. Bu sayede bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar. Birincisi, LGBTİ+’nin İslam’a yönelik saygısız ve kışkırtıcı diliyle gündemde kalıyorlar; ikincisi ise dünyada LGBTİ+ hareketi lehine esen rüzgârdan destek alarak konumlarını güçlendiriyorlar. Nitekim bu taktiklerinde de başarılı oldular diyebiliriz. Zira ABD ve AB, Boğaziçi olayları konusunda açık şekilde LGBTİ+ hareketinin yanında olduklarını deklare etti.

\r\n\r\n

Ancak ortada bir çelişki yumağı var. Bunu kimse dile getirmiyor veya getirse bile sesini duyuramıyor. Boğaziçi protestolarında LGBTİ+ flamalarıyla Kâbe’ye yapılan saygısızlık temel insan haklarına ve demokratik haklara yapılan apaçık bir saldırıydı. İnsanların dini sembolleriyle alay etmek suretiyle Müslümanlara saldıran bu hareket, tepki görünce anında insan hakları ve demokratik haklar mevzisine sığınıyor. Bunu her zaman yapıyorlar. “Recep ve Şaban’ın aşkına Ramazan karışamaz” gibi direk İslam’ı hedef alan nice slogan ve pankart hala hafızalardadır. Bu nasıl bir hak anlayışıdır ki insanların kutsallarına saldırıyı kendi hakkı görüp saldırıdan dolayı oluşan tepkileri demokratik hak ihlali sayıyor.

\r\n\r\n

Kâbe olayı sonrası her bildiride açıkça LGBTİ+ hareketinin yanında olduklarını ifade eden eylemciler ihlal ettikleri hakları görmezden gelerek hala insan hakları ve demokratik haklar edebiyatı yapıyorlar. Nitekim bu dili “12. Cumhurbaşkanına Açık Mektup” başlığıyla yayınladıkları bildiride de görüyoruz. Bildiride yine bol bol demokratik hak ve insan hakları vurgusu var. Bildiride tabi ki yine LGBTİ+ haklarının insan hakları olduğu vurgusu var. Selahattin Demirtaş, Berkin Elvan hatta gazeteci ve sendikacılar bile unutulmamış. Bunların hepsinin insan hakları ve özgürlük gaspı olduğu iddia edilmiş. Ama küçücük bir cümle ile dahi olsa “dini değer ve sembollere yapılan her türlü saygısızlığı insan hakları ihlali olarak görmekteyiz” diyememişler. Bu tavırlarıyla açıkça demokratik hak ve özgürlükleri tamamen kendi tekellerinde gördüklerini ortaya koydular.

\r\n\r\n

İşte, problem burada. Tamamen demokratik haklar zemininde bir protesto yaptıklarını iddia eden bu eylemciler için neyin insan hakkı olduğu neyin insan hakkı gaspı olduğu tamamen kendi tekellerinde ve keyfi yorumlarındadır. Eğer tutarlı ve dürüst bir tavır sergilemiş olsalardı bildirilerinde “biz demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız” yazarken aynı zamanda Müslümanların hak ve özgürlüklerine saldırdıklarını da kabul edip özür dilerlerdi. Özür dilerlerdi diyorum zira bildiride o çirkin saldırıyı yapan LGBTİ+ hareketine sonuna kadar sahip çıktılar. Ufacık bir kınama bile yapamadılar. Kâbe’ye saygısızlık yapanlara tepki gösteren Boğaziçili öğrencilere yönelik başlatılan fişleme kampanyasını duymadılar bile. Demokratik hak ve özgürlükler söz konusu sizden olmayanlar olunca neden unutuluyor? Demokratik hak ve özgürlükler sizin tekelinizde mi?

\r\n\r\n

İnsan hakları ve demokratik özgürlük sloganları atanlar bu konuda samimiyet sınavını kaybetmiş durumdalar. Her bildirilerinin sonunda konuyla alakası dahi olmasa “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” diyerek Kâbe olayını zımnen sahiplenmiş oluyorlar. Çünkü bu olaylarda LGBTİ+ hareketinin ön plana çıkması Kâbe olayından sonra oldu. LGBTİ+ mensubu olunca dine her türlü saldırıya hakları varmış gibi bir tavır takınmaktalar. LGBTİ+ hareketine yönelik en ufak eleştiride ise insan hakları çığırtkanlığı yapıyorlar. Oysa gerek anayasada gerekse de taraf olunan uluslararası sözleşmelerde her insanın sahip olduğu haklar neyse LGBTİ+ mensupları da o haklara sahiptir. Bu durum insan olmaktan ileri gelen bir durumdur; din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel tercihle alakalı değildir.

\r\n\r\n

Eğer sizin kastınız LGBTİ+ mensuplarına özel haklar ise bunu insan hakları bağlamında değil dar manada ele almak zorundasınız. O zaman da karşınıza cevaplamak zorunda kalacağınız çetin sorular çıkacaktır. Mesela LGBTİ+’nin normal olduğunun bilimsel ispatı problemi, (+) işaretiyle kast edilen grupların kim olduğu, bu grupların ensest, zoofili, pedofilik gruplarla ilişki derecesi gibi soruları cevaplamak zorunda kalacaksınız. Aslında bu soruların cevaplarını onlar da biliyor ve eğer cevaplamaya kalkarlarsa çok fena çuvallayacaklarını da biliyorlar. Bundan dolayı yine klasik taktiğe devam edip insan hakları bağlamına çekmeye çalışıyorlar konuyu. Uygun zaman ve zeminde niyetlerini açıkça ilan edecekleri günler çok uzakta değil. Zira ABD ( Joe Biden) ve AB onlardan yana.

\r\n\r\n

Ayrıca demokratik haklar bağlamında bir yetkilinin istifasını istemek ne kadar demokratik bir haksa meşru yollarla o makama gelen yetkilinin istifa etmemesi de o kadar demokratik bir haktır. Dünyada rektör seçimleri konusunda sabit bir uygulama yok. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde rektörler eğitim bakanlarınca atanıyor. Siz kendi üniversitenizde elbette farklı bir yöntem talep edebilirsiniz. Ancak istifa gelmediği takdirde bunu da demokratik bir hak olarak görüp saygı duymak zorunda olduğunuzu unutmayın.

\r\n\r\n

Eylemlerinize demokratik haklarınıza dayanarak devam edebilirsiniz ancak bir zaman sonra başka bir grubun Melih Bulu’yu destekleyerek sizi protesto edebileceğini ve bunun da demokratik bir hak olduğunu unutmayın. Zira siz tüm Boğaziçi’yi ve tüm Türkiye’yi temsil etmiyorsunuz. Saygı herkese şart. Eğer Boğaziçili olmayanlar bu konuda konuşamaz diyorsanız sizi destekleyen ama Boğaziçili olmayan herkese aynı tavrı göstermeniz gerekir. Tutarlılık herkes için şart.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş