metrika yandex
  • $32.3
  • 34.78
  • GA17500

Haberler / Yorum - Analiz

Dini Gerici Kategori Yapan Ne? / Hüseyin ALAN

10.07.2020

Tarihin ve toplumsalın kırılma yaşadığı bi zamanda, aydınlanma diye sonradan isimlendirilen bi şey ortaya çıktı.

Rönesans/yeniden doğuş ve reform/toplumsal dönüşüm olarak şöhret bulan aydınlanma,

Bir paradigma olarak kendisi bir amaç, amaçların amacı, kategorileştiren bir kategoridir. Kaynağına bakılmaksızın tam olarak bir dindir..

Malumdur ki din, ‘toplum kurucu, siyasal düzen tesis edici, uyulacak kuralları ve yasakları tayin edici’ bir bilgi biçimi, bir düşünüş tarzı, bir paradigmadır; kendi başına bir amaç, kategileştiren bir kategoridir.

Dinin adının şu veya bu olması, ilahi yahut seküler/akli bir kaynağa dayanması burada önemli değildir.

Şu halde din, bir düşünüş biçimidir, bilgi biçimidir, dünya görüşüdür; dolayısıyla iyi-kötüyü; güzel-çirkini; doğru-yanlışı söyleyendir..

Kendisi bir din olma mevkine yükselen  ve etkinleşsen aydınlanma bu sebeple diğer dinleri de, bilgi biçimlerini de, yaratılış ve varlık alemiyle ilgili izahları da, değerler sistemini de tanımlama, kategorileştirme, konumlandırma yapma yetkisine sahip gördü.

Aydınlanmacı filozoflar, bilim insanları, politikacılar, sanatçılar, aydınlar, tüccarlar, medyacılar, ruhbanlar (topluca Allahtan gayrısına meylettiren sihirbazlar) da doğal olarak kendilerini ‘ilerici’ olarak etiketledi, kendisi dışındaki diğer kitaplı dinleri de ‘gerici’ olarak yaftaladı.

Gerici tanımlamasının ilk ve temel sebebi buydu. Bunu yapmak zorundaydı çünkü rakiplerine karşı kendisini ancak böyle izah edebilir, meşrulaştırabilirdi..

İkinci sebebe gelince; önce bağlam:

Aydınlanma sonrası ‘yeniden doğuş/rönesans’ zihinsel olarak gerçekleşince sıra toplumsal hayatta ‘reform’ yapmaya gelecekti.

Reform sonrası yeniden kurulan modern toplum, planlanan endüstriyel zaman ve mekan, sosyo-politik ve ekonomik sistem, seküler hukuk sistematiği artık yeni bir dünyadır; yeni bir yapılanmadır.

Bütün bunları bir süreçte gerçekleştiren aydınlanmacı irade, doğal olarak kendisinden önceki yapısallığı yıkıp parçalayacak, eskinin yerine kendi kurduğu yeniyi ikame edecektir..

Yıkılıp parçalanan eski yapının bilgi üretim merkezi dindi; Kiliseydi, Havraydı, Medreseydi. Ayrıca

Dini sınıf, aynı zamanda ‘kral-sultan-prens-aristokrat-asker’ sınıfının oluşturduğu iktidar bloğunun da bir parçasıydı.

Gerek ulusal meclislerin/parlamento/senato ve gerekse yerel meclislerin/belediye de, imtiyazlı üyeleri arasındaydı.

Yıkılıp parçalanan eski iktidar bloğunun asli bir unsuru olan din ya da din sınıfı, yeni kurulan iktidar yapısında da, bilgi üretim sisteminde de yer alamazdı. Yıkıntının altında kalmalıydı.

Bu sebeple de din, gerici olarak etiketlendi, geride kalanı temsil etti; özele has kalınıp kamusalın/iktidar sınıfının ve bilgi üretim sisteminin dışında bırakıldı. Çünkü hepten yok edilemedi.

Kendisini ilerici eskiyi gerici olarak kodlayarak haklılaştıran aydınlanmacı akıl, bilgi, kamusalı düzenleyen akıl, değer sistemi kendini ancak böyle izah edebiliyordu..

Özetle din; bu iki sebeple ‘gerici’ olarak damgalandı. Geriyi temsil etti. Aradan zaman geçip yeni her yerde etkinleşince

‘ilerlemeci tarih’ dogması değişimi esas almış, ‘değişim her şey’ olmuştu; bu gün dünden, ileri geriden üstündü. Eski/gelenek bu sebeple kötü, yeni bu sebeple iyiydi. Ve artık geriye dönülemezdi..!!  

‘Siz hala babaannenizin turşusunu mu yiyorsunuz’ cola orda dururken!

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş