"Karantina" diyebileceğimiz evde kalma günlerinde, insan en çok da kitap okumaya vakit buluyor.
Bu süreçte daha önceden bizzat kitabın yazarından -ki kendisi Ordu Akkuşlu olup, hemşehrimdir- imzalı olarak aldığım bu kitaba yoğunlaştım.
Aslına bakarsanız bu kitap, hemşehrimle tanışmama bir vesileydi.
Elbette okunacaklar rafında yerini almıştı ama sıra ne zaman gelirdi Allah bilir.
Fakat malum süreç, okuma sırasını haliyle önlere çekti.
Açık olacağım, bu kitap arayıp bulduğum değil, hemşehrimin hatrına aldığım bir kitaptı.
Fakat sayfaları karıştırdıkça, içine daldıkça ve satırların arasında kayboldukça işler değişti.
Ben sıradan bir kitap okumuyordum; adeta Zekeriya Efiloğlu ile sohbet ediyordum.
Sayfaları açtıkça, daha da bir derinleşiyordu muhabbet.
İnsan, kendisini anlayan bir dost bulmuşcasına seviniyordu okudukça.Bir Hayati İnanç derinliğinde ve samimiyetindeydi bu sohbet.Maneviyatı ilmik ilmik, göze sokmadan ve bıkmadan işliyordu gönüllere Efiloğlu..
Dertliydi yazar, dertli olmasa yazmadı zaten.
Belki de bu kitabı yazmaktaki amacı dertleşmekti.İnsan bu kitabı okudukça,sanki kendisini tanıyan, yaralarını bilen bir dostuyla dertleşiyordu ve sayfalar ilerledikçe, sonu yaklaşmış bir sohbetin hüznü başlıyordu
Bir sohbet tadında, 3-5 sayfalık bölümlere ayrılmış farklı konulardan oluşan kitabın tamamı 293 sayfadır.
Tüm dostlara mutlaka tavsiye ediyorum.Fakat bir tavsiyem daha var bu kitabı okurken yanınızda çayınız da olsun.
Çünkü herkes bilir ki dost sohbeti, çayla daha tatlı olur.
Orhan DOĞANGÜNEŞ / Hertaraf Haber - Kültür Sanat Servisi