İbni Haldun’a göre “Cemiyet” (toplum) fertlerden oluşmasına rağmen onlardan bağımsız farklı bir varlık kategorisidir ve tabiatın tâbi olduğu kanunlar gibi yasaları vardır. Ona göre bu yasaları keşfe çalışan ilim dalına da “Ümran” denir.
İbni Haldun, hem bedevi (göçebe), hem de hadari (yerleşik) toplumlarda zorunlu olarak “mülk”ün ortaya çıktığını söyler. Mülk’ün korunması ve idare edilmesi ise siyaset eliyle olur. Siyaset, tek kişilik bir iş değildir. Çünkü siyaset, cemiyetin ıslahını öngören bir aksiyondur. Cemiyetin ıslahı ise bir kişi tarafından gerçekleştirilemeyeceğinden, sultan (belediye yönetimi bağlamında “başkan”) tek başına siyaset yapamaz. Bu yüzden İbni Haldun “asabiye” diye isimlendirdiği, muhtelif sebeplerle bir araya gelmiş fertlerden müteşekkil bir içtimai varlıktan bahseder.
Bu varlık (asabiye), sultanın (başkanın) yönlendirilmesi de dahil olmak üzere reel siyasetin şekillenmesinde önemli bir fonksiyon icra eder. Bu etki, “cemiyet” diye isimlendirilen varlık kategorisinin yine kendi cinsinden olan “asabiye”nin kolayca etkisinde kalabilmesindendir. Biz, bittecrübe biliyoruz ki siyasette asabiye, en az lider kadar etkilidir. Hatta zaman zaman ondan da etkili olabilmektedir.
İbni Haldun, asabiyeyi siyaset-ahlak ilişkisi bakımından önemser. Ona göre, tek başına sultanın hukuki ve ahlaki kurallara riayet etmesi yetmez. Asabiyenin de hukuk ve ahlak kurallarına uyması zorunludur. Çünkü bir cemiyette asabiye, hukuk ve ahlak ilkelerini terk ettiği zaman siyaset bozulur. Bu durumun tipik örneklerini yakın siyasi tarihimizde çokça görmek mümkündür. Birçok partinin parlak dönemlerinin hemen ardından yokluğa sürüklenmesindeki en önemli amil, asabiyenin bireysel menfaat temini peşine düşmesi ve ahlaki erdemleri hiçe saymasıdır.
İbni Haldun’dan alarak kullandığımız “asabiye” kavramı, yerel yönetimlerin işleyişinin izahı söz konusu edildiğinde başlı başına önem arz eder. Çünkü bir çeşit “yerel medeniyet inşa etmek” anlamına gelen belediyecilik, bugün itibariyle belediye başkanlarının asabiyesi elindedir. Başta başkanın seçilmesini sağlayan siyasi çevresi olmak üzere, belediye meclis üyeleri, başkan yardımcıları, bürokratlar, başkanın akraba ve arkadaşlarının ortak özellikleri sayesinde oluşan “içtimai varlık” olarak “asabiye”, bir şehrin ya imarına ya da talan edilmesine neden olabilmektedir.
Bu hal, belediye başkanlarının etrafına toplayacağı (bugün “ekip” yada “kadro” diye isimlendirilen) kişileri büyük bir dikkat ile seçmesini zorunlu kılmaktadır. Araya sızacak bir kaç menfaatperest bile asabiyenin ifsadına neden olacaktır.
Belediyelere yakından bakma imkanı bulduğum günden beri gözlemlediklerim, insanların genellikle “asabiye”den olma mücadelesi verdikleri ve bu mümkün olduğu takdirde de sözünü ettiğim siyaset-ahlak ilişkisini göz ardı ederek şahsi menfaatler temin etme peşine düştükleri yolundadır maalesef.
Pek az insan gerçekten şehrin imarına katkıda bulunmayı önemsiyor. Bu bakımdan iyi niyetli başkanların işi gerçekten çok zor. Çünkü şehirlerin gelişimine dair planlar ancak asabiyenin gayretleri sonucu ortaya çıkabiliyor. Asabiye asli görevini unuttuğunda başkanın gelecek seçimleri kaybetmek ya da aday gösterilmemekten başka yapabileceği bir şey kalmıyor.
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024