metrika yandex
  • $32.52
  • 34.8
  • GA18240

Liyakatsiz Bürokratın Tedirginliği

YUSUF YAVUZYILMAZ
11.09.2022

 

Geldiği göreve liyakat ve ehliyeti dolayısıyla değil siyasal bağlantıları ile gelen bürokratlar sürekli tedirgindir. Çünkü aynı yolları başka birinin deneyeceğinden ve kendi yerine geçme ihtimalinden endişelidir. Bu endişe onu görevinde başarılı çalışmalar yapmaktan ziyade siyasal bir konum almaya zorlar.

Öte yandan yerini kaybetme kuşkusu, sürekli onu yapay ve kullanabileceği dostluklara iter. Dostlukları genellikle zamansaldır. Bundan dolayı dostluklarının arka planında onları kullanabilme dürtüsü yatar.

İçinde bulunduğu durum bizatihi sorunlarının kaynağıdır. Çünkü bilinçaltında hak etmediği bir göreve, sırf siyasal bağlantıları için geldiğinin farkındadır. Bu yüzden her aynaya baktığında sevecen yüzün altındaki menfaati için her değeri çiğnemeye hazır pragmatizmi görür. Konumunu yüksek ideallere vurgu yaparak rasyonelleştirmeye çalışır. Ulusalcı ise çağdaşlık, Kemalizm, bilimsellik; muhafazakar dindar ise ezan ve bayrak araçsallaştırdığı değerlerin başında gelir.

İktidar değişikliğinden en çok tedirgin olan kesim, kişisel liyakati ile değil, siyasal bağlantıları ile konum elde edenlerdir. Çünkü iktidar değiştiğinde iktidara gelen partilerin de kendisi gibi görev talep edecek, kendi kullandığı yöntemleri kullanacak taraftarları vardır. Bu noktada parti taraftarlarının partilerinden talep ettiği adalet ve liyakat değil, verdikleri desteğin karşılığını almaktır.

Aslında buradaki ahlaki kriz, sadece politikacılarla sınırlı olmayıp, tüm toplumu kuşatan bir sorun haline geldiğinin işaretidir.

Öte yandan bürokratları evrensel ahlaki ilkeler üzerinden eleştirmek gerekir. Kendisi de aynı yolları deneyerek bürokraside yer işgal edenlerin başkalarını eleştirme hakları yoktur. Sınanmadığınız olayların kahramanı olmamak gerekir. Kendisine hiç rüşvet teklif edilmemiş kimsenin rüşvet karşıtlığı çok anlamlı değildir.

İnsanın yaratılışı gereği makama, kadına, paraya karşı zaafı vardır. Anlamlı olan bunlar kendisine sunulduğunda hakkın ve adaletin dışına çıkmayanların, "ben Allah'tan korkarım " diyebilenlerin tavrıdır. Kendisine basit bir müdürlük teklif edildiğinde insanların birbirlerine karşı nasıl kabalaştığını, hukuklarını nasıl çiğnediklerine, birbirlerinin kuyusunu nasıl kazdıklarına tanık olduk.

Liyakatsiz bürokratların en çok korktukları olgu emeklilik korkusudur. Bir bürokratın emekli olduktan sonra, kendisine eski ilginin gösterilmemesinden şikayet etmesi, değerini insanı özelliklerinden değil makamının gücünden almasından dolayıdır. İnsanlar onda araçsallaştıracakları bir şey bulamadıkları için sırtlarını dönerler. Oysa, hayatı insanı ve ahlakı erdemler üzerine kuran insana gösterilen saygı konumu ne olursa olsun devam eder. Makamını kendine değer katan bir araç olarak kullananlara gösterilen saygı sahtedir. Böyle kişiler emekli olmaktan son derece tedirgin olurlar. Çünkü konumu gereği saygı duyulan bir kişi olmaktan hiçleşmeye giden olgu emekliliği gelen bürokratın en büyük kabusudur. Kendisine verilen değerin işgal ettiği makamdan kaynaklandığını bilen liyakatsiz bürokrat konumunu kaybetmemek ve görevini emeklilik limitine kadar kullanmak ister.

İnsanların ne konuştuklarından ziyade kriz zamanlarında nasıl davrandıklarını bakmak gerekir. Kişiliğin gerçek yönü konuşmalarda değil davranmışlarda ortaya çıkar. Yüksek ideallere hayatını adadığını söyleyenlerin bir bölümünün basit bir menfaat karşılığında yapmayacakları ahlaksızlık yoktur.

Hayatın asıl gayesini unutup, iktidarı bu gayelere vasıta edecek yerde, davayı iktidarın aracı haline getiren dindarların konumu, Uhud Savaşı'nda ganimet peşine düşenlerin konumuyla örtüşüyor. Uhud Savaşında ganimet peşine düşen sahabelerin ismi hiçbir kaynakta kayıtlı değil. Unutulup gittiler. Ancak yaptıklarıyla tarihe unutulmaz bir not düştüler.

Ayrıca bu tutum, ekonomik kazancın kutsalı unutturacak kadar insan nefsini kışkırttığı da gösteriyor. Okçular tepesi olayı bize hiçbir kazancın hayatın asıl gayesinin yerini tutamayacağının hazin bir hikayesidir. Günümüz dindarlarının Okçular tepesini daha basit menfaatler uğruna terk ettiklerinin hikayesidir.

Müslümanlar, İslam adına her tür adaletsizlik ve yolsuzluğa bulaşanlara, kazanımlarını kaybetme korkusuyla sahip çıkmak ve desteklemek ile İslam karşıtlıklarını ustaca gizlemeyi başarmaya çalışanları desteklemek arasına sıkışmış durumdadır. Bu tarihin en büyük sıkışma zamanlarından biridir.

Allah dindarlara akıl, basiret ve iyilik bağışlasın.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş