hiç beklenmedik zamanlarda,
birileri çıkar karşına, bir olay olur işte
yürüdüğümüz yolda derin izler bırakır, bilirsiniz...
öyleyken
hayata dair seçimlerin kendimize ait olduğu,
yolumuzu kendimizin çizdiğini zan ederiz çok zaman,
işimizi, gücümüzü, eşimizi, ne varsa hayatta sahip olduklarımız
kendimiz belirler diye düşünür
başardıklarımız o ince ayrıntıdaki
tercihlerimizin sebebi sayarız.
başarısızlıklar ise kötü ‘kader’dir
'ah felek' işte!
inşallah cennette gidince,
yarabbi, şu kader konusunu bi göstersen de anlasam diyeceğim ilk konu
olacak desem yeri var…
bakmayın öyle dost
müslümanın umudumu, korkularından güçlüdür.
korkarak veya korkutarak
umut tüketenlerin rabbinden şüpheleri vardır...
ha! nerde kalmıştık;
yaşarken çarpıldığımız, yıkıldığımız anlar olur ve o ara
arkasından neyin geleceğini bilemez ya insan!
sonrasında gelen güzellikler nedeniyle
o 'talihsiz' dediğimiz şeyler için ne çok üzüldüğümüzü hatırlar
hepsi boşunaymış der,
olanın, ne çok hayırlara gebeymiş esasında
diye de iç geçiririz
veya
sevinçten uçtuğumuz,
işte bu dediğimiz, etrafa gülücükler saçtığımız
sonraları tüh,
keşke yapmasaydım, karşılaşmasaydım o kişiyle dediğimiz ne çok işimiz olur
kısacık ömrümüzde...
armağan zan ettiğimiz ama imtihanımız oluveren yaşanmışlıklar işte...
nice acı veya mutluluk sonrası
yeni güzelliklere veya zorluklara gebedir yaşadığımız hayat...
diyorum ki; bazen
kaderimizin kontrolu elimizde diye düşünmek isteriz
ama
hayatımızın büyük kısmı
başkalarının seçimiyle veya hayatımıza girmesi nedeniyle şekillenir.
bilirsiniz değil mi?
o ara hayatına girenlerle
yaşanacak olan yaşanır ve etkisi ve büyüklüğü oranında
başka bir dünya kurulur üzerimizden.
bakıverin lütfen;
bir sabah evden kullanmadığınız otobüs durağına gitmek icap eder
hayatta çok önemli birlikteliğe sebep verecek ve
geleceği kuran ilişkilerin başlangıcı oluverir.
ne bileyim işte,
ilerde eşin olacak kişiyle karşılaşır, tanışır ve evlenirsiniz...
ve o ara öyle biçareyizdir ki!
'iş'imiz işte,
rızık kapımız olan ve insan hayatı için çok önemli kısmını dolduran
hayatı şekillendiren zaman alan uğraşımıza bakın lütfen.
sahi bir düşünsek şöyle; bulduğumuz rızık kapısı
hangi bilmediğimiz, unuttuğumuz sayısız yaşanmışlıkların
teması vardır içinde...
adeta virgüle bakan, küsuratlı 'temaslar' bile hayatın döngüsünü değiştirir durur...
yolunuzda kendi halinizde giderken taşkınlık yapıp hayatınızı giren ve karartan
veya renk katan kişileri, olayları hatırlamanın ötesinde
bir de farketmediklerimiz öyle çoktur ki...
ayrıca
yaşanan coğrafyanın taşıdığı ve hayatımıza zorunlu kattığı
onca yaşanmışlıkları zaten biliyorsunuz
onları söylemiyorum bile…
kabul olunacak bir duaya muhtacız dost, inan onu derim...
öyleyken
ne çok derinden yaşıyoruz hayatı farkındasınız değil mi?
sanki her şey bizim elimizdeymiş gibi hayatı okuyor,
bağımlılıklarımız, korkularımızı tetikliyor,
her bir önemsediğimiz şeyin ayrılığı veya yokluğu acılarımız oluyor.
veya kazanılan başarılar “ne oldum” delisi yapıyor hepimizi
çünkü
yolda olduğumuz unutuluyor dost.
unutuyoruz yolcu olduğumuzu işte.
ihtiyar kadın,
gelinin kahkahası sonrası
tülbentini düzeltti biraz da hayret nidasıyla;
‘kız!, huriye gelin, sanki sırat köprüsünü geçtin de mi böyle sevinin, gülen ki’
diye sokurdandı!
ey yolcu
karşılaştığın her bir kişi, olay
hayatın yeniden kurulmasına sebep olabilir.
allah yoluna neşe getirecek,
yolunu kolay edecek
kişileri katsın diye
dua et.
yaşıyoruz işte...
Not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
Devlet mevzuuna giriş|Sait Alioğlu
26.03.2024
SÖMÜRGECİLİKTEN KÜRESELLEŞMEYE |Noam Chomsky
24.03.2024
BU UTANÇ BİZ MÜSLÜMANLARINDIR|MUSTAFA DOĞU
26.03.2024
Seviyesiz siyasetin gölgesinde seçimler
24.03.2024
Süleyman Arslantaş ile Derkenar
14.03.2024
FİLİSTİN CEPHESİNDE NİLİ CASUSLARI
04.03.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024
EBU UBEYDE'NİN YALNIZLIĞI KADİR ÇİÇEK 24.03.2024
DİYARBEKİR ANNELERİ FERMAN KARAÇAM 22.03.2024