metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240
Firak

Maço’ luğun Toplumsallaşması

ATASOY MÜFTÜOĞLU
02.09.2019

 

    Jeopolitik belirsizliklerin derinleştiği bir dünyada, stratejik bağımlılık içerisinde bulunan İslam toplumları olarak, bugünün gerçekliğini nasıl algılayabileyeceğimizi, nasıl yorumlayabileceğimizi, bu gerçeklik karşısında kendimizi nasıl konumlandırabileceğimizi bilmiyoruz. Gerçekliği nasıl algılamamız gerektiğini küresel ölçekte ideolojik söylemi üreten irade belirliyor. Türkiye örneğinde de görülebileceği üzere, bağımsızlıklarını tamamlayamayan ülkeler, her yeni güne, yeni bir pragmatizm arayışı- tercihi ile başlıyor. Bu tür ülkeler, her dönemde, ya gerçeğe yabancılaştıran hamasete  dayalı politikalarla, ya da teknik ve pragmatik akıl yürütmelerle ayakta kalmaya çalışıyor.

    Faydacı ve teknik ilişkilerin hakim olduğu bir dünyada, ahlaki ve ilkesel ilişkiler imkansız hale geliyor. İslam dünyası toplumlarında düşünsel- kültürel- hayat, siyasal hayat, büyük ölçekli tarihsel süreçlerle ilgili eleştirel- analitik yüzleşmeler- değerlendirmeler yapmadı, yapamadı. Bu nedenledir ki bugün, toplumlarımız çok kibirli ve çok küstah ‘’ seçenek yok’’ ideolojisine İslami cevaplar  veremiyor. Geçerli seçenekler üzerinde çalışmıyor. Modern zamanlara kadar İslami bir düzenin gerçekten var olduğun her nasılsa hatırlamak ve hatırlatmak istemiyoruz. Bugün, İslami seçenek üretemediğimiz için İslami seçeneklere yönelik entelektüel inançlarımız sarsıldığı altüst olduğu için, Batılı sistemi ebedi bir sistem gibi görmeye, tarihi yalnızca batılıların yaptığı iddiasını dolaylıda olsa onaylamaya  devam edebiliyoruz. Bugün, bütün bu nedenlerle, batılı bilimsel- entelektüel- siyasal- ekonomik- hukuki kavramlar ve çözümlemeler tek geçerli ölçüt olarak kullanılıyor. Bu kavramlar ve çözümlemeler dünyayı bir şekilde aynılaştırıyor.

    Karşılıklı etkileşimin çok hızlı ve çok yoğun olduğu bir çağ’ da İslam toplumları geleneğin tektipliliğini tekrar ediyor. Küreselleşmenin yeni bir sömürgecilik olup olmadığını tartışmaya cesaret edemiyoruz. Küresel kapitalizm, bir yanda kapsayıcı etkiler üretirken, bir diğer yanda da dışlayıcı etkiler üretiyor.  Küresel kapitalizm bir yanda bütünleştirirken, bir diğer yandan da parçalıyor. Bütüne ilişkin eleştirel sorgulamalar yapamadığımız için, parçalar hakkında da sağlıklı çözümlemeler yapamıyoruz. İçerisinde yaşadığımız toplumda da, yakınen takip edebileceğimiz üzere, toplumsal- sosyal kompozisyon hızla ve yabancılaşarak değişiyor.  Toplumlarımız daha çok geleneğin baskısı altında yaşadıkları için analitik bir düşünsel çerçeve- iklim- ortam oluşturamıyor. Bağımsız- eleştirel entelektüel üretim gerçekleştiremiyoruz. Geleneğin baskısı sebebiyle, İslami alanda bir değişim- dönüşüm üzerinde çalışamadığımız için, günümüz dünyasını belirleyen küresel- neoliberal kültür, karşılıklı bağlılık-bağımlılık ilişkileri, bütün yerel kültürleri kolonileştiriyor.

    ‘’ Anadolu irfanı’’ gibi milliyetçi propaganda klişeleri, atnosantrik önyargılar- bağnazlıklar ucuz bir iftihar vesilesi olarak kullanıyor. Bu tür propaganda klişelerini iftiharla kullanmak bir gelenek haline dönüştüğü için, günümüzde, toplumumuzda, maço’ luğun toplumsallaştığını görmek- anlamak istemiyoruz. Toplumlarımızda geleneğin vesayeti aşılamadığı için, zihinsel- düşünsel yoksullaşma da aşılamıyor, eleştirel tartışma yapılamıyor, zihinsel – düşünsel emek seferber edilemiyor. Bu nedenle de, yeni yeni fikirler, kültürel çerçeveler ne yazık ki üretilemiyor.

    Allah’a (c.c) , İslam’ a yönelik inançlarımızın, bağlılıklarımızın, hassasiyetlerimizin, sorumluluklarımızın, güvenimizin içtenliğimizin yoğunluğu- derinliği- sürekliliği- niteliği, İslami düşüncelerimizi, eylemlerimizi, umudumuzu ve ufkumuzu şekillendirir. Günümüzde, İslami inançlarımız, bağlılıklarımız, hassasiyetlerimiz, kapitalist/ seküler/neoliberal dünya görüşünün, hayatlarımız ve dünya görüşlerimiz  üzerindeki dönüştürücü etkileri sebebiyle, çok açık bir şekilde büyük bir erozyonla, yozlaşmayla  karşı karşıyadır. Sözünü ettiğimiz erozyon sebebiyle, entelektüel haçlı seferleri karşısında büyük bir bozgun yaşıyoruz.

     Bağımsızlığını tanımlayan bir toplumdan söz edebilmek için, her şeyden önce bağımsız bir kültürden söz edilebilmesi gerekir. Maço’ luğun ağır bir biçimde toplumsallaşması, ilgili toplumun ağır bir kültürsüzlükle melül bulunduğunu gösterir. Manevi- kültürel bütünlüğün parçalandığı toplumlarda, toplumsal ilişkiler’ de parçalanır. İdeolojik  ve politik bağlama göre toplumsal ilişkiler de parçalanır. İdeolojik ve politik bağlama göre toplumsal ilişkilerin belirlediği toplumlarda, İdeolojik- politik kutuplaşma- gerilim kaçınılmaz hale gelir. Hangi toplumda olursa olsun, her etnosantrik ve mezhepçi bakış, insanı, hakikate, insanlığa ve insaniliğe yabancılaştırır.

     Bir zihin ve düşünce dünyasının kronik bağımlılığı, ya da vesayete maruz kalması, ortada çok ciddi bir sorun bulunduğuna işaret eder. Öykünme ve taklit ihtiyacı duyan bir toplum ve kültür, başkalarının yaptıklarını yapma iradesine, yeteneğine, bilincine sahip olmadığı duygusundan hareketle bu yola başvurur. İslami düşünce hayatının, entelektüel hayatının, tarihte bir defa gerçekleşenin, her zaman gerçekleşebileceğine inanması gerekir. Bağımlı ya da vesayet altında bulunan bir zihin dünyası ile hiçbir mücadele gerçekleştirilemeyeceği gibi, bir özgürleşme de söz konusu olamaz. Vesayet altına  giren bir zihin dünyası, kendi yeteneklerinin, potansiyelinin farkına varamaz. Taktipleştirici gelenekler, halkların zihinsel yeteneklerinin farkına varmasına engel olurlar. Seküler, neoliberal bilgi temelinde İslami özgürleşme olamaz. Bağımlılıkla, vesayetle malûl bir zihin ve bilinç dünyası, bu tercihiyle tarzıyla ve ısrarıyla, zihinsel yetersizlik içerisinde bulunduğunu itiraf etmiş olur. Zihinsel bağımsızlaşma / özgürleşme, yeterlilik; ideolojik ideolojik anlamda tahakküm üreten seküler/ kolonyal bilgiyle hesaplaşmak suretiyle başlatılabilir. Bireyleri edilgen- itaatkar- teslimiyetçi hale getiren, bir örnekleştiren, tektipleştiren, onların, anlamlı bir şekilde ve bağımsız özneler olarak kendilerini ifade etme iradelerini yok eden, kurumsallaşmış ve toplumsalaşmış bir gelenekle de, bu tür bir hesaplaşma gerçekleştiremez.

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş