metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Haberler / Eğitim

28 Şubat ve Adalet Mefhumu - Hacı Ali Doğan

03.12.2018

Allah, size adaleti, iyi davranmayı ve yakınlara yardımda bulunmayı emrediyor; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklıyor; dinleyip anlayıp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl:90)

Herkesin malumu olduğu üzere yukarıdaki ayeti imamlar her Cuma günü Cuma namazında hutbede onbinlerce camide tekrar ederler. Yani her Cuma vakti milyonlarca Müslüman’a adaletli olmaları öğütlenir. Peki nedir adalet olmak.?

Yusuf Kerimoğlu Kelimeler Kavramlar adlı eserinde Adalet kavramını izah ederken “Lûgatlarda hakkaniyet, doğruluk ve müsavat  gibi mefhumlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca "kötülükten arınmış vicdanın ifrat-tefritten uzak olarak itidal çizgisinde gördüğü her nevi meşrû (şer'i) hareket mânâsına da kullanılır.” Dedikten sonra adaleti “İnsan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, Allah (cc)'m indirdiği hükümlere göre düzenlemeye "adâlet" denir. Bu bir anlamda, Allahû Teâla (cc)'nın emrini, emrettiği şekilde yerine getirmektir.  Zıddı, zulüm ve haddi aşmaktır.” Şeklinde tarif eder.

İslam tarihi boyunca Müslümanları idare etmek üzere iktidara gelecek kişilerin vasıfları sayılırken Adalet vasfı üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Adaletli olmayanların iktidarda olmaması gerektiği bütün ahkamı sultaniye ve siyaset-i şer’iyye kitaplarında kendisine yer bulmuştur.  Bu minvalde Sa’di Şirazi meşhur bir beytinde “Halkın zalimliğinden korktuğu bir kimsenin riyaset makamında bulunması caiz değildir.” demiştir. Dolayısı ile İslam toplumlarında riyaset makamında adaletten şaşmak iktidardan azledilmeyi gerektirecek kadar büyük bir hata ve suç olarak değerlendirilmiştir.

Bugün ülkemizde yaşanan 28 Şubat zulmünün üzerinden tam yirmi yıl geçmiş bulunmaktadır.  28 Şubat sürecinde uydurma delillerle ve çeşitli suçlarla itham edilerek cezaevlerine gönderilen yüzlerce masum Müslüman hala kendilerine yaşatılan zulmün sona ereceği günleri beklemektedir.

Türkiye’nin derinlerinde, bürokrasisinde, emniyetinde, asayişinde, mülkiyesinde velhasıl neredeyse tüm kademelerinde taraftar ve militan istihdam eden ve pek çoğu  kökü dışarıda olan bu yapılar gözlerine kestirdikleri Müslümanların nefesini kesmek, çalışmalarını baltalamak ve adeta adım atmalarına dahi izin verilmeyecek şekilde ağır bir kuşatma altına alınmalarını sağlamak adına her türlü ahlaksızlığı ve zulmü bir an dahi tereddüt etmeden icra etmişlerdir.

17/25 Aralık ve sonrasında 15 temmuz olaylarında deşifre olan FETÖ yapılanması yüzlerce masum müslümanın canını yakmış, Emniyet ve Adliyedeki militan kadroların marifeti ile yaklaşık altıyüz civarında Masum Müslüman şuan halihazırda cezaevlerinde çile doldurmaktadırlar. Kendileri içerde, aileleri dışarıda ceza çeken bu mazlumların her birinin yürek yaralayan ayrı ayrı hikâyeleri var.

Mesela; bir baba düşünün.  Haksız yere cezaevine girdiğinde kızı kundakta bir bebektir. Kundaktaki bebek büyüyor. Gelinlik kız oluyor, evleniyor ve bir çocuğu dünyaya geliyor. Torununu cezaevinde kucağına alan mazlum babanın sözlerine yürek taşıyan hangi insan dayanabilir: “Vallahi kızım ben buraya düşürüldüğümde sen böyle kundaktaydın. Şimdi bu elimdeki bebek benim torunum ve ben hala buradayım. Sebep ne? Kocaman bir hiç..” Şimdi bu mazlum baba “Pardon” diye salıverilse dahi gerçekten adalet sağlanmış oldu diyebilir miyiz?

Sivas mağdurları kendilerine isnat edilen suçlar ispatlanamadığı halde yıllardır cezaevinde gerçek adaletin kendilerine uğrayacağı günleri bekliyor. Düşünebiliyor musunuz, Sivas olayları yaşanırken başka bir şehirde düğünde olduğunu kanıtlayan bir insan bile halen o davanın suçlusu gibi cezaevinde tutuluyor.

Tek suçu FETÖ liderinin dinlerarası diyalog fesadına geçit vermemek olan, bu minvalde çeşitli dergilerde yazıları yayınlanan Şahımerdan Hoca hangi suçu işlemiş bilen varsa bir adım öne çıksın. Eğer FETÖ’cü bürokrat, polis ve adliye mensuplarının iftira ve ithamlarına inanacak isek şu soruyu sormak hakkımız olsa gerek:  Bu şer şebekesi daha üç beş yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güya uydurma  “Selam-Tevhid” örgütüne üye olduğu iddiasını ortaya atmadı mı? Şimdi bu isnadı kabul edip de ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan bir terör örgütü militanıdır.’ diyebilir miyiz? Tabi ki diyemeyiz. İşte FETÖ’cü,  Ergenekoncu veya bilmem neci ne kadar habis kadrolar varsa yıllardır bunu yaptılar.

Artık, bu zulme bir son vermek lazım.

Evet, 28 Şubatı ve bu süreçte yaşanan kumpas ve komploları AK Parti yapmadı. Ama Ak Parti kadroları 15 yıldır işbaşında olduğuna göre ve üstelik kendisi de bir 28 Şubat mağduru olan Sayın Erdoğan,  Cumhurbaşkanı sıfatı ile memleketin idaresini uhdesinde bulundurduğuna göre bu zulme son vermek de kendilerine düşüyor.  Zira zulmetmek ne kadar ağır bir vebalse zulme seyirci kalmak da en az o kadar ağır bir vebaldir.

Ne diyordu Akif:

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

 

Yarınlarımızın bugünlerimizi aratmaması duası ile…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş