metrika yandex
  • $32.26
  • 34.57
  • GA17200

Haberler / Kültür - Sanat

İslamın Dirilişi | Sezai Karakoç

28.07.2023

 

Hazırlayan: Yazel Dedeoğlu

İslâm’ın dirilişi kitabı Ahmet Sezai Karakoç tarafından Nisan 1966’dan Mart 1967’ye kadar Diriliş Dergisi’nde, Diriliş imzası ile yayımlanmış başyazılardan oluşmaktadır. Kitabın ilk baskısı 1967 yılında kitabın 52. ve son baskısı ise Ekim 2022’de yapılmıştır. Diriliş yayınlarından basılan bu kitap Yayınevinin 14. Kitabıdır. İslam’ın Dirilişi kitabı bir düşünce yazısıdır. Savunulan düşünceler şu şekildedir: İslam medeniyeti nedir, nasıl olmalıdır, İslam medeniyeti nasıl dirilişe geçmelidir, kitap bu düşünceler çerçevesinde işlenmektedir.

Kitap, iki ana başlık ve on üç alt başlıktan oluşmaktadır. Ana başlıkların birincisi kitabın da adı olan İslâm’ın Dirilişidir. İkinci ana başlık ise İslâm’ın Çağrısıdır. Kitabın ilk bölümünde Dirilişinin gerçekleşeceği coğrafyalar ele alınmıştır. “İslâm’ın Dirilişinde Avrupa’nın Durumu”, “İslâmın Dirilişinde Asya ve Afrika’nın Durumu” ve “İslâmın Dirilişinde İslâm Dünyasının Durumu” başlıklar halinde ele alınmıştır. Bu bölümlerin ortak çıkarımı “İslâm Dini eskimiş, küflenmiş hatta yok olmuş bir ruhu uyandırmaya çalışmamaktadır. İslâm dini dünya üzerine taze bir kan olarak inmiş uykudaki medeniyetlere yeni bir ufuk olarak gelmiştir.” düşüncesidir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde bahsi geçen dirilişin nasıl gerçekleşmesi gerektiği anlatılmaktadır. Diriliş ilk önce düşüncede başlar. Düşünce bir bireyin yapabileceği en insani ve en temel davranıştır. Düşünme eylemi İnanma eyleminden önce gerçekleşmektedir. İnsanlar önce doğruyu yanlışı ayırt edip daha sonra inanmaktadırlar. İnanma gerçekleştikten sonra İnancın Dirilişi başlamaktadır. İnançta Diriliş İslam toplumları için 2. Dünya savaşından sonra kazanılan özgürlükle başlamıştır. Elde edilen özgürlük Müslümanlara dinlerini özgürce savunma, yaşama ve geliştirme olanağı tanımıştır. İnançta Diriliş tamamlandıktan sonra yani savunma ve yaşamadan sonra sıra geliştirmeye gelmiştir. Gelişim ise Edebiyatın ve Sanatın Dirilişi ile gerçekleşmektedir. İslam Dininin geliştiği coğrafya tam da edebiyat ve sanata öncülük yapacak bir alt yapıya sahiptir. Kur’an-ı kerim ise hiç şüphesiz başı başına bir sanat eseridir. İslam’ın uyanış çağında yani son iki yüzyıl da edebiyatın göz ardı edilemez bir yeri vardır. Ancak belirtilmesi gerekir ki Mehmet Akif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek gibi yazarların üstün çabasına rağmen İslâm’ın dirilişinde edebiyat yeterli olamamıştır. Mimari, resim, tiyatro ve benzeri alanlarda da çalışmalar yapılmıştır fakat İslam’ın dirilişini şahlandıracak olan İslam’a özgü sanat üslubunun oluşturulması ve sanatın geliştirilmesidir. Edebiyat ve Sanatın dirilişinden sonra gerçekleşmesi gereken diriliş Aksiyonda Diriliştir. İslam medeniyeti ilk kurulduğunda İslam savaşçıları nasıl Bedir de Uhud da Hendek de İslam için İslâm’ın getirdiklerini korumak için mücadele ettiyse dirilişi hedefleyen her İslâm askeri de öyle mücadele etmelidir. Ne yazık ki İslâm son iki yüzyıldır var olma mücadelesi vermektedir yani dirilişin aksiyon kanadında bazı sorunlar vardır. Bu sorunların var olmasının en büyük nedeni ise inanış, duyuş ve düşünüş direnişlerinin tam olarak gerçekleşmemesidir. İnsan aksiyon ile var olmaktadır. İnsanın inandığı din de ancak aksiyon ile var olacaktır.

Kitabın ikinci ana başlığı olan “İslâm’ın Çağrısı” bölümünden bahsedecek olursak, İslâm sadece Müslüman toplumlara ve Müslümanlara çağrıda bulunmamaktadır. “İnsanlara, Müslümanlara, Hıristiyanlara, Yahudilere, Doğululara, Afrikalılara, Din ve Tanrı tanımazlara” çağrıda bulunmaktadır. İlk yapılan çağrı insanlaradır. İslâm Batı furyasına kapılmış Afrika insanını, orta Asya insanını en çok da fikirleri ve emekleri sömürülen, Batıya özendirilen insanları “İslâm Medeniyetinin Ocağına” çağırmaktadır. İslâm bu çağrıyı yüzyıllardır devam ettirmektedir ne zaman cevap alacağı ise hâlâ muallaktır. İkinci çağrı Müslümanlaradır. Müslümanlar tarihi süreç içerisinde öz benliklerinden bir miktar uzaklaşmışlardır. Batı baskısı ve son bulmak bilmeyen savaş etkisi bahsi geçen uzaklaşmanın nedenlerindendir. Müslümanlar şu an da kurtuluşun Batıda olduğunu varsaymaktadırlar. Asıl kurtuluş öz kimlerinin oluşmasına neden olan olgudadır yani İslâm’dadır. Müslümanlar için Batıya dönmek İslâm’a dönmekten daha kolaydır. Müslüman kendini geliştirecek, yükseltecek ve diriltecek yegâne güce ancak Müslüman derinleştiğinde, Müslüman şuur kazandığında, Müslüman birleştiğinde ulaşacaktır. Kitapta üçüncü çağrı Yahudilere yapılmaktadır. Yahudiler kurtuluş için bir Mesih beklemektedir ancak onlara gönderilen kurtarıcıları bir türlü kabullenmemişlerdir. Gönderilen en açık kurtarıcı İslâm dinidir. “Kurtuluş İslâm’dadır” İbaresini kabul etmeyi reddetmektedirler. Hıristiyanlara yapılan çağrı ise kurtarıcı olarak bekledikleri Tanrının oğlunun getirdiği ve yarım bıraktığı şeriatının tamamlandığını göstermek amacıyla yapılmaktadır. Diğer toplumlara yapılan çağrılarda bir noktada Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa yapılan çağrı ile aynı alt mesajı içermektedir “kurtuluşa ermek istiyorsanız, bir kurtarıcı bekliyorsanız İslâm dini kurtuluşa götürecek tek kurtarıcıdır.”

Karakoç, bu kitabı bana göre İslâm âlemini ve İslâm âleminin dışında kalan âlemi düştükleri buhran çukurundan çıkaracak ışığı tanıtmak için yazmıştır. Doğu da yaşayan İnsanoğlu Batıya özenerek, Batı da yaşayan insanoğlu doğuluların değerlerini sömürerek kendilerini bu buhran kuyusuna Mahkûm etmiş durumdadır. Buhran kuyusundan çıkmak için yukarıda bahsi geçen ışığı yani “İslâm’ı” takip etmek gerekmektedir. İslâm’ın yaydığı ışık hiç şüphesiz daha çok parlamalıdır. Bu artışta ancak “İslâm’ın Dirilişi" ile gerçekleşecektir.

Kaynak: ASBÜ Kütüphane Kitap

Katkılarından Dolayı Yazarımız Osman Kayaer'e Teşekkür Ederiz.

Hertaraf Haber - Kültür Sanat Servisi

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş