metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Haberler / Ankara Analiz

İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Mehmet KAMAÇ :İçişleri Bakanlığı, alenen hukuku çiğnemek suretiyle görevi kötüye kullanmaktadır

31.01.2021

İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Mehmet KAMAÇ :İçişleri Bakanlığı, alenen hukuku çiğnemek sureti ile hem görevi kötüye kullanmaktadır

İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı Mehmet KAMAÇ, Partilerinin Kuruluş dilekçelerinin İçişleri Bakanlığı tarafından kabul edilememesi üzerinden bugüne kadar süreçle ilgili Hertaraf Haber’e değerlendirmelerde bulundu. Siyasi Partilerin örgütlenme formlarından bir tanesi olduğunu ifade eden Kamaç, yürütme erkinin bir parçası olan, görev alanları yasalar ile belirlenen İçişleri Bakanlığının, alenen hukuku çiğnemek sureti ile hem görevi kötüye kullanma hem de her vatandaşın hakkı olan dilekçe haklarını ellerinden alarak anayasal suç işlemekte olduğunu belirtti.

İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA) Genel Başkanı Mehmet KAMAÇ değerlendirme yazısını  dikkatine sunuyoruz:

Selam ve saygılar...

Bizler bu toplumun her duyarlı bireyi gibi, özelde Kürt toplumuna, genelde de toplumun neredeyse bütün farklılıklarını reddeden mevcut siyaset anlayışından rahatsızlık duyarak, kendi durduğumuz yerden daha şeffaf, denetlenebilir, toplumun tüm farklılıklarını temsil eden bir yönetim anlayışını ortaya koymak amacıyla parti kurma kararı aldık.

Malumunuz bu ülkede örgütlenme özgürlüğü anayasa ve yasalar çerçevesinde güvence altına alınmış, usul ve yöntemleri yasalar ile belirlenmiştir. Bu usuller çerçevesinde kurum ve kuruluşların görev yetkileri de çok açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur. Siyasi Partiler de bu örgütlenme formlarından bir tanesidir.

Ancak ne yazık ki parti kurmanın bu kadar kolay kurulduğunun varsayıldığı bir ülkede yaklaşık olarak üç yıldır kuruluşumuz resmi olarak gerçekleşemedi.

Şimdi size bu sürecin kronolojisini anlatacağım:

İlk olarak 05.05.2018 tarihinde İnsan ve Özgürlük Partisi adına, kuruluş evraklarımızı İçişleri Bakanlığı yetkili birimine elden iletmek üzere müracaatta bulunduk. Ancak birim yetkililerinin 'posta yolu ile iletin' isteği üzerine yolladığımız evraklar 14.05.2018 tarihinde İçişleri Bakanlığı’nın evrak kayıt birimine teslim edildi. Anayasa gereği evraklar teslim alındığında aynı zamanda bir alındı belgesinin verilmesi gerekir. Fakat ne yazık ki yaklaşık üç yıldır bu belge verilmedi.

Bizler bu 32 aylık süreç içerisinde resmi kuruluşumuzu tamamlamak için defalarca kez resmi ve fiili girişimlerde bulunduk.

- Bu süre zarfında defalarca İçişleri Bakanlığına bizzat müracaat ettik.

- Evraklarımızın akıbetinin tarafımıza bildirilmesi için dilekçe ile başvuru yaptık.

- Bu süre zarfında üç kez Cimer üzerinden başvuru yaptık.

- Sonuç elde edemememiz üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk.

Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı yaptığımız suç duyurusuna cevaben savcılık makamına 'siyasi partilere dair iş ve işlemlerin 2820 sayılı siyasi partiler kanununa uygun bir şekilde yürütüldüğünü' bildirmiş ve bunun üzerine dosya takipsizlik ile kapanmıştır.

- Parti kuruluş işlemlerinin tamamlanması için iki defa noter yolu ile ihtar çektik.

- Birinci noter ihtarımıza, evraklarınızı posta yolu ile gönderin diyen bakanlık bu kez de Bakan Sayın Süleyman Soylu’nun ıslak imzasını içeren “2820 sayılı siyasi partiler Kanununun ilgili hükmüne göre herhangi bir siyasi partinin kurulması için gereken belgelerin İçişleri Bakanlığı'na verilmesi gerekir. Parti kuruluşu gibi Hukuk düzeninde ciddi ve önemli sonuçlar doğuran bir toplu irade beyanının yetkili merciye posta yoluyla gönderilmesi kanunun lafzı ve ruhuna açıkça aykırıdır denilmektedir.” Şeklinde bir cevap vererek evraklarımızın elden teslimini istedi.

- Bizzat elden başvuru için randevu istemi içeren ikinci ihtarımıza ise, ilk ihtarın cevabi yazısını adeta kopyala yapıştır şeklinde cevap vererek, istemimiz olan randevu talebimizi bu kez de işleme almadı. Bununla kalmayarak yargı makamlarının görevi olan parti programımızın içeriğine ilişkin programımızda yer alan bir maddenin anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek yetki gaspında bulundu(bu cevap metinleri resmi kayıtlarda ve bizde mevcuttur).

- Son olarak İçişleri Bakanlığı’nın istemi doğrultusunda yeniden başvuru için dosyalarımız ile 12.01.2021 tarihinde İçişleri Bakanlığı’na evrakları elden teslim etmek için müracaatta bulunduk. Pandemi koşulları bahane edilerek bir sonraki güne randevu verildi. Randevu tarihi ve saatinde gittiğimizde ise yetkili memurların olmadığı, ya da makamın bizi kabul etmediği şeklinde anlamsız gerekçeler ile içeri alınmadık.

- Müteakip günlerde resmi tatil günleri dışında kalan her bir gün, bakanlık girişinde emniyet güçleri tarafından karşılandık ve böylece bakanlığın kapısına dahi yaklaştırılmadık.

- Bakanlığa gidişimizin on dördüncü günü bizi karşılayan emniyet mensupları, ilgili masadan yetkili bir memur çağırdılar. Bunun üzerine gelen yetkili memur aldıkları talimat gereği, evraklarımızı teslim alamayacağını, ileterek yanımızdan ayrıldı.

Sıraladığımız parti girişiminin kronolojisi, aynı zamanda hukuksuzluğun, suçun ve keyfiyetçiliğin dışa vurumunun kronolojisidir. Yürütme erkinin bir parçası olan, görev alanları yasalar ile belirlenen bu bakanlık, alenen hukuku çiğnemek sureti ile hem görevi kötüye kullanma hem de her vatandaşın hakkı olan dilekçe hakkımızı elimizden alarak Anayasal suç işlemektedir.

İnsan ve Özgürlük Partisi olarak 15 gün Ankara’da yani Türkiye’nin yönetim merkezinde İçişleri Bakanlığı önünde, Anayasa ve yasalar ile güvence altına alınmış dilekçe ve örgütlenme hakkımızı kullanmak için bekledik. Bundan sonra da bekleyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Tabi bu skandal durumdan daha skandal olanı, bu hukuksuzluğu ifşa etmek ve destek talep etmek üzere bu on beş günlük süre zarfında Türkiye’deki siyasi muhaliflerle görüşmek için yaptığımız girişimlerde karşılaştığımız içler acısı suskunluk ve tepkisizliktir.

Bu konuda Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere Ak Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, DEVA Partisi, İYİ Parti, Halkların Demokratik Partisi, SAADET Partisi ve Gelecek Partisi’nden görüşmek için randevu taleplerimiz oldu. Bu partilerden DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Halkların Demokrasi Partisi ve SAADET Partisi ile görüşme imkânı bulduk. Diğerleri bizi kabul etmedi. Ancak görüştüğümüz ve görüşemediğimiz bu yapıların hiçbirinden bize dair bir açıklama dahi yapılmadı.

Aynı zamanda İnsan ve Özgürlük Partisinin maruz kaldığı bu muamele en temel anlamda bir hukuk ve temel insan hakları meselesidir.

Bu bağlamda insan hakları ve sivil toplum kuruluşlarını da ziyaret ettik. Bunların başında IHD, Mazlumder ve Hak İnisiyatifi vardı. IHD ve Hak inisiyatifi basın açıklamaları ve çeşitli girişimler ile destek verirken Mazlumder sadece bir tweet atmakla yetindi.

Bunların hepsinden önce yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanlığını, yasamanın başı olan TBMM başkanlığını ve yargı erkinin başı olan Anayasa Mahkemesini göreve davet ettik edeceğiz.

İçişleri Bakanlığı kamuoyu adına yapması gereken görevi yerine getirmese de, insan ve Özgürlük Partisi kamuoyunun nezdinde kurulmuş bir partidir.

İnsan ve Özgürlük Partisinin kurucu iradesi olarak bundan sonraki süreci hem içişleri bakanlığı hem de yargı yolu yürütecektir.

Bu minvalde:

1- Belli bir program dâhilinde, İçişleri Bakanlığı’na başvurularımız devam edecektir.

2- Elimizdeki bilgi ve belgeler ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk.

3- Bir sonuç alamaz isek Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunacağız.

4- TBMM İnsan Hakları Komisyonuna, Kamu Denetçiliği Kurumu’na yaptığımız başvuruların takibini yapacağız.

5- Bu görüşmelerden bir sonuç alınamaz ise, meseleyi AİHM’e taşıyacağız.

Saygılarımla..

Mehmet KAMAÇ

İnsan ve Özgürlük Partisi Genel Başkanı

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş