seviyordu idris bey.
dile kolay yılların birlikteliği...
oturduğu yer bile ona özeldi.
eve geldiğinde yeri boşaltılır ve keyifle yerini alırdı.
zaman zaman kanepenin kendini sevdiğini düşündüğü bile olurdu..
uzun bir yaşanmışlığın tanışıklığı gibi bir şey işte.
bilirsiniz...
eşya deyip geçmeyin!
buna rağmen,
hanımı kaç zamandır
“çocuklarını, torunlarını biliyorsun,
kalabalık ev
8 yıllık oturma grubu eskidi, rengi değişti
değiştirmemiz lazım bey” diye söylenir dururdu ya!
sonunda duyurdu,
bu konuya sağır olmuş kulaklarına.
sayısız haklı gerekçeler sunarken...
ne oldu?
çok bildik geldi her halde ki tebessüm ettiniz...
öyle ama!
yeni gelecek olan oturma grubunun
arkasından neler getirecek olduğu gerçeği
evin erkeğini kasarken,
ayrı bir heyecan verdiği kesindi hanımlar için…
diderot etkisinden bahsederim dost..
"diderot etkisi"
bilmeyen için söyleyeyim;
esasında her an yaşadığınız o fırtınanın bir parçasıyız çok zaman...
okuyunca,
ha! tamam bilmez miyim hiç, diyeceğiniz o eşsiz sürükleniş işte...
yazar diderot'a arkadaşının
yeni bir kadife sabahlık hediyesi vermesiyle başlayan süreçtir işin aslı...
bir sabah
hediye edilen kadife sabahlıkla
yazmak için oturduğunda eski masasına
emektar masa ile muhteşem sabahlığının
uyumsuzluğu dikkatini çeker sevgili filozofumuzun... rahatsız olur ve
ah!
işte o farketme var ya! “kelebek etkisinin”
ilk habercisidir.
ekonomik sıkıntı içindeyken hem de
değişim başlamış ve rahat yazmak adına, yeni kadife sabahlıkla uyum olsun diye
eski masa önce yenisiyle değiştirilmiş.
sonra
masaya uygun sandalye alınmış mecburen...
ayağı altındaki halının eski
ve masa takımına olan uyumsuzluğunu fark eden sevgili yazarımız, halıyı
sonra
halı değişince,
halıya kombin olsun diye oturma grubu,
gruba uygun duvar rengi, falan diye başlayan
ne varsa iğneden ipliğe her göze batan evde mutfak dahil değişime uğramış...
konseptten bahsediyor anlayın.
tarza ve kombine uygun olmak...
bugünün kapitalist dünyasının büyüsü 1800’lerdeki ilk emeklemesi işte.
yeni bir şey almak değildir sorun olan,
sorun yeni olanın diğerleriyle yani eskiyle olana uygunluğu olmayınca
konsepti diyorum
bir başka dille şöyle desek;
“bütünlükle uyumlu olmak” salıver gitsin…
adama bir kadife pijama hediye edilmiş, baştan aşağıya yaşadığı evi değiştirmiş.
yazar çok sonra fark etmiş olanı...
yıl 1800’ler...
“eski sabahlığım için pişmanlık” adlı eser yazmış...
yani, tüketim çılgınlığına insanın nasıl kapıldığını ve etkilerinin nelere mal olabileceğini,
kendi adıyla alınan
“diderot etkisi” diye tarihe adeta mal olmuş muhteşem bir yazı çıkartmış ortaya...
“eskisinin efendisiyken, yeni olanın kölesi oldum” diye eklemiş, diderot...
ey dost,
“yeni giy, hamd et ve şehid olarak öl” diyen
bir medeniyetin çocuklarıyız biz.
sorun yeni olanda değil.
yeni olanın diğer eskileri “bütünlük” adına ıskartaya çıkarması
esas olan sorun, kombin yapmak için eskinin atılmasıdır…
yapılan işin adı israftır,
hoyratlıktır ve dahi
tüketim çılgınlığının has elemanı olmaktır…
meczup
bıyığının altından hafifçe tebessüm etti ve
yukarıdaki resme kombin olacağımız gün yakındır...
valla!
dedi sustu…
Mustafa Atılgan ile Derkenar..
12.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -3 | İlhan Akar
14.05.2024
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
ŞEHİRLERİN ANNESİ YOK MU? Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 11.05.2024
Çığlık Doğudan, Cevap Batıdan DERVİŞ ARGUN 11.05.2024
Anne Sıcaklığı MUSTAFA ATILGAN 12.05.2024
Annesi Ölünce Büyür Çocuklar! AYTEN DURMUŞ 12.05.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
ŞEHİRLERİN ANNESİ YOK MU? Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 11.05.2024
Çığlık Doğudan, Cevap Batıdan DERVİŞ ARGUN 11.05.2024