DERELER AKMIYOR

Daha dün:
Yeni bir söz, yeni bir tavır
Söylemeliyiz, geç olmadan, diyordum.
Misket bombaları
Gazzeli çocukların üzerine düşmeden henüz...
O sözü Muin Naim söyledi:
- Gazze ateş altında ama;
Direniş güçlenerek sürüyor..
Buradan baktığımızda, durum başka elbette;
Yine Filistin - yine Müslümanlar,
Biz uyurken yakalandılar.
“Ben yaşarken oldu bütün bunlar...” demişti ya, Şair.
Evet, biz yaşarken ve uyurken oldu yine...
Henüz anne sütüne kavuşamadan öldü, çocuklar
Bizim çocuklar.. bebekler...
Evet vakıa; onlar cennete uçtular!
Bizler, oturan boğa misali,
Uyuyan iyiler tahtında bakarken...
Kardeşlerimiz, Gazze’de şehit düşerlerken
Birer birer..
Sadece dua istediler, o gece ve her gece!!
Biz uyurken vuruldular, Gazze’de... yani Filistin’de
Yani Mescid-i Aksa yurdunda...
Sormadık hiçbir zaman sizin amacınız, eyleminiz  nedir diye..
Dil altından –ötekine-;
"Ayıp değil mi sizin yaptığınız"dan öteye geçmeyen söylemlerimizle
Bir de biz vurduk, karadan ve havadan...
‘fe eyne tezhebun?‏’
Tüm zamanların hükmü bu iken...

…

Ama, lakin... Fekat...
Ve bir sürü deli saçması soruyu şimdi soruyoruz!!
Üstelik ve neden şimdi?
Ellerimizde gelecekleri ve hayatları ve kardelenler solarken,
Soruyoruz.
Sorular gelir ardı sıra:
Hüma kuşu neden yükseklere yuva yapar?
Füzelerin gümbürtüsü ve şavkını, aydınlık mı sanırız Ne?
O halde, bilmediğimiz nedir ki!
Nerdedir Hilal’in ufku, Ya RAB?
Yakında mı, yoksa?
Sonra, ‘fe eyne tezhebun?‏’
Tüm zamanların hükmü bu iken...

     Yine Filistin... yine Müslümanlar    
Biz uyurken yakalandılar.
Serzeniş dahi etmediler,
Dört bir yanları zulüm duvarları ile çevrili iken, dün ve bugün...
‘Eh canım, ama, lakin ve ıvır-zıvır’dı,
Dudaklarımızdan dökülen...
Beyler, bir bakın etrafınıza!
Uganda, Ruanda neresi, Malezya, Endonezya uzayda mı?
Keşmir, Filistin, Çeçenya, İnguçya’da kimler yaşıyor,
ya da...
Yaşıyorlar mı acaba, yaşatılıyorlar mı,
Yaşatılacaklar mı bundan sonra, evet cevap?
Beyler, hemen ve lütfen cevap!
Tamam, anladık ve Fatih Roma’nın da fatihi.
            Hangimiz  ve kimiz biz, söyler misiniz?
            Şu an;
İs there any man, ne kadar soğuksa
‘Yes or no ...’ o kadar buz gibi...
Hani - yatmazdık tok, komşumuz açken..
Hani bir müminin eli kanasa, bizim yüreğimiz sızlardı
Ya biz unuttuk bunları, ya onlar yabancı!
Ya da biz suskun iyileriz...
Var mı, bunun başka anlamı?
‘fe eyne tezhebun?‏’
Tüm zamanların hükmü bu iken...

-Hani Ulu hocalar, neredeler?
Dereler akmıyor oysa, kurumuş dereler...
Gözpınarlarımız...
Kalbimizde pompalanan kan
Şimdi nerede dolaşıyor...
Yüreğimiz nerede?
Ellerimiz, gözlerimiz..
O, ‘Hüda’ya açılan ellerimiz ve gözlerimiz?

…..

Ellerinden gelse,
Susuz barajların, kimyanın, fiziğin, ayın ve güneşin
Ve dahi ne kadar karanlık ve aydınlık varsa
Hepsinin hesabı senden sorulacak:
‘Neden dengelerimizi bozdun...’
Ahh, yerlilerin yerinde de yeller esiyor!
Muhacirler de görünmediğine göre...
…………

Biteviye haber ve yorum...
İçlerinden birisi,
‘ölümler bile güzelliklerini bozmuyor...’diyor
Benden yorum yok!
Artık çiçeklere su vermeyeceğim!
Çöllere döneceğim, yoruldum kentlerinizin zulmünden
Kahrınız ve kalıntılarınız sizin olsun ağalar ve beyler...
Kusacağım ve gideceğim buralardan
Kuşları da alarak yanıma.
Dilim varmıyor ama, vedalaşmalıyım:
-Hoşcakal ey akıl... Güle güle ey feraset.
“Ey Rabbim:
Zulmü besleyen biziz.
Ve biz kendimize zulmettik, daha da acısı
Eğer bizleri affetmezsen,
ve bizlere acımazsan Ey Rabbim
Hüsrana uğrayacağımız aşikar...”