Mesnevi'de okunduğu ya da dinlendiği zaman “bunun burada ne işi var?” diyeceğiniz bazı hikayeler bulunmaktadır. Burada anlatmayıp sadece mevzubahis edeceğimiz hikayenin bir başlığı yok. Ben hikayenin mahiyetinden hareket ederek başlıktaki ismi vermeyi uygun buldum.
Mevlana, Mesnevi'de bazen hakikati en yalın haliyle anlatmayı tercih eder. Bu durum, dinleyenlerde bir ikrah (tiksinti) meydana getirir. Mevlana’nın da zaten maksadı budur. Çünkü mevzubahis ettiği husus öyle kötüdür ki onun kötülüğünün şiddeti ancak bu yöntem ile hafızalara bir daha silinmeyecek biçimde kazınabilir.
Eski edebiyatta, nefsin kötü halleri bir mesel üzerinden anlatılırdı ki kendisinde bu özellik olanlar durumlarını anlayıp, huylarını düzeltsinler. Anadolu'da şu söz çok meşhurdur: “Kızım sana diyorum, gelinim sen işit”.
Mesnevi'yi de böyle okumak lazım, özellikle gerçeği en kaba ve en yalın haliyle anlatan hikayelerini. Çünkü gözü dönmüş, şuurunu kaybetmiş insanları bazen sadece bir tokat kendine getirebilir. Sinir krizi geçiren ya da bayılmış insanların yüzüne soğuk su dökülür, burnuna limon kolonyası tutulur ya da yüzü tokatlanır ki kendisine gelsin. İşte Mesnevi’deki bazı hikayeler (anlayanlar için) “insanı kendine getiren tokat” cinsindendir.
Mesnevi’den ödünç alarak kullandığımız “Eşeği Yusuf zannetmek” bazı kadınların problemi olsa gerek. Bunu, şunun için söylüyorum: Geçenlerde, bütün televizyon kanallarında iki kadının cinayete kurban gittiği haberini izledim. İkisinde de cinayeti işleyen erkekler, adeta birer suç makinesi gibiydiler. Hele birisi kadın istismarı dahil her tür suçu işlemişti. Peki bu hanımefendilerin suç makinası, hasta ruhlu bu herifler ile ne işleri vardı? Öyle anlaşılıyor ki bu hanımlar, eşeği Yusuf zannetmişlerdi.
Haberlere bakılırsa iki kadın da sevgilisi tarafından öldürülmüş. İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: “Sevecek hiç kimse kalmadımı ki, siz suç makinası manyakları sevdiniz?” Eskiden gayr-i meşru olarak görülen evlilik dışı ilişkiler, artık “sevgili olmak” biçiminde meşrulaştı maalesef. Kadın cinayetlerinin % 60’a yakını da evlilik dışı ilişkiler nedeniyle işleniyor.
Batı zihniyeti ile şartlandırılmışlar tarafından linçe maruz kalmamak için şunu da kesin bir dil ile ifade edeyim. Hiçbir bahane bir kadının öldürülmesini mazur gösteremez. Benim mensubu olduğum inanca göre “bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir”. Bir kadını öldürmek ise “insan soyunu kurutmaya teşebbüs”ten başka bir şey değildir. Müslümanların kavuşmayı hayal ettikleri cennet, anaların (ki o bir kadındır) ayakları altındadır ya da üç kız çocuğu yetiştirmekle ulaşılacak ebedi mükafat mekanıdır.
Bu coğrafyada İslam’ın ferde ve topluma hala tesir ettiği bir dönem olması münasebetiyle bizim çocukluğumuzda hiç kadın cinayeti duymazdık. Üç beş yılda, bir adam, başka bir adamı öldürse bile; onu da ozanlar destana dönüştürüp, kağıda basar, çarşı pazarda okurlardı. İnsanlar da maktule dua, katile beddua ederlerdi. Şimdilerde, neredeyse her akşam bülteninde vahşice işlenmiş bir ya da birkaç cinayet duymaktan bıktık, usandık.
Şu husus kesin olarak ortaya çıkmıştır ki günümüz kadın-erkek münasebetlerinde bir yanlışlık ve çarpıklık var. Bu çarpıklığın sonu da hiç iyi bitmiyor. O halde... Ey kadınlar, “eşeği Yusuf zannetmek” hatasına düşmeyin ki kendi elleriniz ile başınıza belayı tebelleş etmeyesiniz.
Kapalıçarşı'da "para aklama" operasyonu
11.11.2025
MSB'ye ait kargo uçağı Gürcistan'da düştü
11.11.2025
İyi bir İNSAN: Aliya|Mehmet Doğan
19.10.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Sünnet Üzerine YUSUF YAVUZYILMAZ 19.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025