metrika yandex
  • $42.28
  • 48.91
  • GA39540

Doğru Temsil

YUSUF YAVUZYILMAZ
30.07.2025

Dinin doğru anlatımı muhatabın mutlak manada doğru anlayacağının garantisini vermez. Belki de bu noktada çok daha ikna edici olan doğru temsildir. Dinin ahlaki ilkelerinin doğru temsili, muhatabın ikna edilmesi açısından, çok daha etkili bir yöntemdir. Mekke müşrikleri, Hz. Peygambere inanmıyor ancak ona güveniyorlardı. Çünkü söylemi ve eylemi uyum içindeydi.

Bugün Müslümanların en önemli sorunu da söylem ve eylem arasındaki açıklıktır. Bu açıklık giderilmedikçe dindarların toplumdaki konumları iyileşemeyecek ve değişmeyecektir.

Günümüz dindarlarının en önemli sorunlarından bir özeleştiriden kaçınmalarıdır. Şimdi zamanı değil diye iyi niyetli olsa bile eleştiri erteleyenlerin içinde bulunduğu sosyal yapıya verdiği zarar, eleştirenlerin verdiği zarardan kat kat fazladır.
Olumsuz olduğu görüldüğü halde, yapılan yanlışı zarar vereceği gerekçesiyle, bağlı bulunduğu parti, grup, cemaat ve sivil toplum örgütünü eleştiriden çekinmek, ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü bu durum yanlışlığın sürekliliğini sağladığı gibi adalet düşüncesini de zaafa uğratır.

Kuşkusuz yıkıcı ve kötü niyetli eleştiriler her zaman mümkündür. Kötü niyetli eleştiri nedeniyle eleştiriyi yasaklamak, kötü niyetle yapılan eleştirinin vereceği zarardan çok daha büyük zararlara neden olacaktır.

İbn Haldun “Mukaddime” adlı eserinde şu belirlemede bulunur: "Bir görüşe ve bir inanca bağlılık ve taraftarlık insanın ruhuna işledi mi, kendi isteğine uygun düşen haberleri işitir işitmez hemen kabul eder. Bu temayül ve taraftarlık insanın basiret gözünü örter, tenkit ve tetkikte bulunmasını engeller."

Bugün yaşayan İslam, günümüzün yakıcı sorunlarını çözümleyecek bir söyleme ve anlayışa sahip değildir. Ne yazık ki, günümüz Müslümanları yüzünden İslam, yaşandığı toplumların temel sorunlarını çözemeyen bir inanca dönüşmüştür. Bu yüzden Müslüman zihin her tartışma ve eleştiri karşısında, günümüzde olumlu örnek bulmakta zorlandığı için, tarihe kaçarak cevap vermektedir. Aslında bu davranış İslam'ı bir zamanlar yaşanmış, ancak aktüel dünyada yeri olmayan bir sistem olarak algılanmasına zemin oluşturmaktadır.

İslam dünyası, bugün, bırakın insanlığı tehdit eden küresel sorunları çözmek, kendi sorunlarını bile çözmeyecek durumdadır. Bu durumun nedeni İslam dünyasının içine düştüğü parçalanmışlık, kutuplaşma ve çatışma kültürünün egemen olmasıdır. İç çatışmalar İslam dünyasının enerjisini boş yere tüketmektedir. Kendi iç sorunlarını çözemeyen, iç barışı sağlayamamış, toplumsal birlikteliği oluşturamamış toplumların küresel sorunları çözme imkanı yoktur.

Çoğu insan bulunduğu konumdan ve anlayıştan taviz vermeden, yaşadığı hayatı zerrece değiştirmeden Müslüman olarak kalmak da istiyor. Bu durumda bir açmaz olduğu muhakkak. Kişinin yaşam tarzı ve ideolojisinin İslam ahlak ilkeleriyle uyuşmazlığı varsa, çözüm İslam ahlak ilkelerini temel alarak yaşamını yeniden düzenlemektir. Bir diğer yol ise kendi yaşantısını onaylayacak bir dini söylem oluşturmaktır. Bu arayış sadece bireysel düzeyde olmuyor. Aynı durum siyasal ve toplumsal anlamda da sıkça yapılıyor. Genelde bu ikincisi tercih sebebi oluyor. Muhafazakar İslam, sosyalist İslam, liberal İslam, Türk - İslam sentezi bu ikinci arayışın sonuçları. Akif Emre Müslümanların açmazını şöyle özetliyor: "İslam’dan şöyle bir performans beklemeye başladık; “bize yapmamız gerektiğini söyleyecek ama bu söylediği şey zaten bizim yapmak istediğimiz şey olacak.” Yani artık İslam’a teslim olan müslüman olmak değil de İslam’ı teslim alan müslüman olmak istiyoruz. Başarılıyız da!"( Akif Emre, Aşil Topuğu, Büyüyenay yayınları)

Ali Şeriati'ye göre insan ve toplumsal bozulmanın kaynağında cehalet, korku ve hırs vardır. Tevhit insanı bu olumsuzluklardan kurtarır. Burada cehalet bilgisizliği ya da bilimsel düşünceden uzak olmaya değil, Kur'an'i terminolojiyle hikmetin yokluğuna işaret eder.

" Müslüman kimliğini öne çıkan insanların ( İslamcılık iddiaları olmasa da) birbirini siyaseten boğazladığı bir ortamda, toplumun dinden soğutulup sekülarizme sahte bir kurtuluş simidi gibi sarılmasına yol açmanın vebalini kim alacak? Müslümanların henüz söylenmemiş daha dillendirmeden kekeleşmeleri, sözlerinin bulanıklaşması bu ülkenin ufkunun karartılması demektir. Bu durumu da en iyi değerlendirecek olanlar, küresel aktörler ve müesses nizamın statükocu yapısıdır."( Akif Emre, Aşil Topuğu, Büyüyenay yayınları, s: 118) Öyle görülüyor ki asıl sorun iktidar olmak, seçim kazanmanın çok ötesindedir. İslamcıların iddiaları çalınıyor; hayalleri yıkılıyor. Hikmetsiz ve adaletsiz bir dünya sistemin meşrulaştırılması için İslamcılık günah keçisi yapılıyor. 

İslamcılara düşen Hira Dağından çıkıp, Mekke'nin müesses nizama karşı sokaklarda devrim ateşini ( La ilahellallah) tutuşturan Hz Muhammed'i izlemektir.

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş