öyle bir haldeyiz ki,
merkeze insanı koyan ama kutsalı yok,
varlığı bu dünyayla sınırlı, ölümün sonrası yok
felsefesi anı yaşa yarını yok diyen bir inancın!
ortalığı/dünyayı kasıp kavurduğu zamanlardan geçiyoruz
esasında yaşanan şey özünde
“hak” ve “hakkın” yok edilmesine yönelik bir büyük projenin içinde yaşıyor ve adeta sürükleniyoruz.
sadece İslam, sadece müslümanlar değil,
kadim olan ne varsa kuşatılmış,
tüm coğrafyalarda ve tüm zamanlardaki insanlık adına biriktirdiğimiz
tüm güzellikler hoyratça yok edildi, edilmeye devam ediliyor.
karşısında duracak alternatif olanı söyleyecek adeta kimse kalmamış.
ehli kitabın işi bitmiş zaten, söyleyecek sözü yok
dünyanın efendileri!
islamı ve müslümanı böylesine hedef tahtasına oturtmasının
esas sebebini anlamış olmalıyız herhalde
değil mi?
dünyevileşme diyorum dost.
bu akımın önünde sözü olan ve sesi boğulmayan,
insanlığın tek kurtuluş limanı hala
islamın evrensel çağrısıdır.
yaşanan modern zamanları tam doğru okumadığımız için olsa gerek
moderniteyle veya diğer adıyla dünyevileşme ile
sınırlı ve bölük pörçük mücadele büyük bir yorgunluk ve yenilgi getiriyor bizlere
sorunlarımızı hakkıyla ele alıp konuşamıyoruz.
hatta kim bilir belki çoğumuz
sorunun ne olduğuyla ilgili de tam bir gaflet yaşıyoruz.
yaşanan hayatı yeme, içme, gezme, ev, arsa, araba diye adeta işaretleyen anlayış
öylesine hakim oldu ki hayatlarımıza
başka bir şey düşünemiyoruz işte...
hayır dost
dünyevileşmenin yaşama biçimimizi değiştirmesi değil anlattığım. kesinlikle değil
o bir sonuç. evet sonuç
içine adeta düştüğümüz devasa çok derinlerde olan bu rahatsızlık
ruh dünyalarımızı alt üst etmiş
kaynıyor, değiştiriyor, dağıtıyor, koparıyor, parçalıyor...
insanın kendine
evet bizatihi kendine ve kendi dış dünyasına yabancılaşmasından bahsediyorum.
modern yaşamın bitmek bilmez taleplerine yetişebilmek için
insan, kendi öz varlığından fedakârlık yapmak zorunda kalırken
erkeği erkekliğinden, kadını kadınlığından etmekte.
toplum bu kuşatmanın içerisinde
adım adım dipsiz bir kuyuya adeta çekilirken
modern zamanlar “sahicilik” sorunu ile imtihan ediyor insanı.
müslümanlar olarak beni rahatsız eden
ve daha can sıkıcı olan
“yenilmiş” olan ruh haliyle yaşıyor ve konuşuyoruz.
bitmiş, tükenmiş, işe yaramaz, kurtuluşu olmayan
kötülüğü, kötümserliği yayan bir dilimiz, duruşumuz var.
“sokağın” kötümser cümleleri dillerimizde, dikkat ettiniz mi?
aynı tıpkısı hayatın getirdiklerine karşı refleks vermek
entelektüel ve dahi muhalif olmanın en kestirme yolu zannettik.
müjdelemek asıl iken hem de…
bu “büyük yalana” sözümüz, karşı duruşumuz olmalı,
bu kol burkmaya karşı direnme hakkımız olmalı diyorum.
erkek kadın fark etmez
insanlığımızı çalanlara karşı direndiğimizi göstermeliyiz
çünkü
toplum dönüp geriye “nerede yanlış yaptık ki’’
dediğinde
hala “sözün güzelini” söyleyen ve onu yaşayanları görmeli
onu derim.
“hendek”te
kuşatılmışlığın tüm çaresizliği içinde sarsılırken bir avuç yiğit adama
müjde veren gibi birileri olmalı aramızda,
söylemeli
'öyle bir zaman gelecek,
fethedeceksiniz' diyen
bir inanmışlık ve müjde taşımalıyız yüreklerimizde…
benim dediğim tam da bu işte…
ey yolcu
ümit var olmak için
haklı sebebimiz var
çünkü
islamın evrensel çağrısı
tüm gür sedasıyla aramızda yankılanıyor.
sen yoluna yürü
ey yolcu !
bu yol
ümitsizlerin,
korkakların
yolu değildir.
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
BARIŞ UMUDU / Ümit AKTAŞ
09.02.2025
BARIŞ UMUDU|ÜMİT AKTAŞ
08.02.2025
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
Yıldız Ramazanoğlu ile Derkenar..
24.01.2025
Nail Bey'in Aklı İsraille Ticarette Kaldı!
25.01.2025
Instagram Annesi Hülya FEYZULLAH AKDAĞ 09.02.2025
Netanyahu Trump’ın Mayın Eşşeği mi? AHMET GÜRBÜZ 08.02.2025
ATEŞKESİN ATEŞİ DERVİŞ ARGUN 15.01.2025