muhammed koçum! dedi şoför sefer abi;
arkadaşlarına söyle
akşam benim bahçedeki baba ocağı olan evde oturalım.
kar yağdı malum
arabaşı çorba içmek vacip oldu.
bizim zekai hocayla, seyfi öğretmeni ben çağırırım dedi…
evlerinin bahçesinin köşesinde
kerpiç 2 göz olan babadan kalan eve
yatsı namazı sonrası gençler olarak önce biz geldik.
sobayı yaktık. dışarıda 20 cm kar vardı ve fırtına şeklinde yağmaya devam ediyordu. şimdilerde boş duran
ama her bir köşesine yaşanmışlığın izleri sinmiş olan küçük bir evdi,
duvarları kireç kokan evlerdendi,
kenarlarına dizilmiş yıpranmış kamış halı yastıklar,
renkleri atmış yer minderleri
yerde de eski bir kilim seriliydi.
odanın kenarda bir büyük odun sobası gürül gürül yanıyordu.
çorbanın başında mahallenin meczub ökkeşi elinde kaşıkla çorbayı karıştırıyor ve
yüzündeki mutluluk odayı dolduruyordu.
97’nin kışıydı. 28 Şubat’tı.
köşedeki raftaki siyah beyaz tv haberleri veriyordu.
patron medyası
aylardan beri devam eden müslüman avının son perdesi oynuyordu.
yapılan postmodern darbeyi bir film gibi izliyorduk.
halkın seçtiği bir hükümeti
elleri silahlı olan
‘hak’kın ve halkın düşmanı darbeciler
patronların elbirliğiyle
başbakan erbakan'ı iktidardan indirmenin son hazırlıklarını yapıyordu.
sefer abinin yüzü düşmüş, keyfi kaçmıştı!
sizin “cinsinizi cibiliyetinizi biliriz’’ derken öfkesi yüzüne taşmış ve bıyığını ısırıyordu.
kaç darbenin, müdahalenin şahidi olmuş
acılar çekmiş, her seferinde önü, yolu kesilmiş müslüman bir halkın evlatlarıydık
sefer abi hınçla tv kapattı, nefeslendi
‘adamın ağzında bir çorba içecek tat bırakmazlar işte’ diye söylendi.
“dindarlık
büyük bir şehirde bir yerden bir yere
gitmek gibidir gençler” dedi...
öfke doluydu ses tonu,
bize bir nasihattan ziyade
darbecilere karşı konuşuyor gibiydi...
“istikamet sahibi iseniz eğer,
yani gideceğiniz yere varma kararlılığı varsa
kimse tutamaz sizi...
trafikte hani unutursunuz, veya bir an dalarsınız döneceğiniz yeri geçer gidersiniz
veya gideceğiniz yolun önünü kapatmışlardır
şu veya bu sebeple farketmez
yolu tutarlar buraya kadar derler,
bu yol kapatıldı trafiğe derler,
bu yol çağdaş uygarlığa inanmış ve öyle yaşayanların yoludur derler
siz mürtecisiniz geçemezsiniz derler.
engelleyenlerin cinsini cibiliyetini bilirsiniz!
150 yıldır müslüman halka
allah’sız bir rota dayatan
askerin, kodamanların (!) ve bürokratın
tarihi düşmanlıklarının adıdır olan…
o zaman işte kendinize ait bir navigasyon cihazına sahipseniz eğer,
yeni rota aynı anda devreye girer ve gidilecek yön haritasını oluşturur ya alet!
ha aynen öyle işte!
yapacağınız sadece İnternete bağlı olmanız ve bir o kadar önemli olan da
güncellenmiş haritası olan navigasyon sahip olmaktır.
ona kulak vermeniz yeterlidir.
başka başka yollar illaki vardır menzile sizi ulaştıracak.
yorgunluk olur mu?
olmaz mı! olur elbette.
ama biz dinlenmeye gelmedik ki gençler bu dünyaya!
müslüman için yaşanan hayat
mega kente istediğiniz yere ulaşmak için navigasyonu olan araba gibidir.
sefer abi meraklı bakışlarımızdan olacak
sesini yükseltti ve elindeki kaşığı sehpaya vururken;
bizimle uğraşılmaz gençler.
biz müslümanlar ele avuca gelen adamlar değiliz.
allah'ın yoluna baş koymuş
"sarp yokuşu" tırmanmaya azmetmiş.
onun için yolda her çıkan meselede, problemde
kitaba ve resule sormak ve oradan aldığımız yeni rotayla
güncellenmiş olana dikkat kesiliriz.
güncellenme dediysem eğer
yanlış anlaşılmasın
sonuçta bir şehrin haritası ne kadar güncelleme olursa o kadar işte…
güncellenme küçük de olsa öyle kıymetlidir ki;
nasıl şehri kolay gezmenizi sağlarsa
dini yaşanır kılan da odur işte...
bin yıl önceki yolun tarifi
o günün yolu
bugünün yolu olur mu yav!
anlayın
onun için
ideolojik dindarlık, mezhepçi anlayış,
ezberci selefi kafa
günceli olmayan navigasyon gibidir.
önüne bi engel çıksa,
veya yolu şaşırsa veya birileri yolu dayatmaya çalışsa ortada kala kalır
ve hedefe gitmek için
dinin başka bir teklifi yokmuş gibi
tek bildiği doğru üzerinde ısrar eder.
sanki çok bir ömrü varmış gibi beklemeyi işbilir.
içtihadı
dinin aslı zannetmek ne garip.
gençler
ayetin yorumu beşeri olandır.
onun adı içtihattır ve
hiç bir zaman ve mekanda vahyi kapsamaz.
hakikatın yerine konmaz.
onun için dini ve onun anlayışını sınırlamayın
yüzde yüzlü doğrularınız olmasın.
buldum, başkası yok, tek doğrusu bu diyenlere takılıp kalmayın
gerektiğinde herhangi bir konuda
ya başka bir yorumu vardır dinin
ona sahip çıkın
ya da
günceli ve kolay olanı seçin…
ulaşacağınız hedefe kilitlenin ve
istikameti tek olan ihtiyaç anında
farklı yolları kullanarak yürüyün.
dedi sustu.
sanki sefer abi
içinde olanı dökünce simasına bir rahatlama gelmişti ki
belki ondan cesaret alan
ökkeş’imiz
çorba tamamdır abiler diyerek araya girdi
ey yolcu
kasma kendini.
valla!
bittik, tıkandım, geçtim
yolumu kaybettim demek yok
her zaman
bu dinin
seni
kendi yolunda tutacak
bir teklifi olur...
yeni rotayla istikamet üzere ol
yolun açık olsun…
not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Muhittin Özdemir vefat etti
02.08.2022
Paylaşma ve körlük / Ümit Aktaş
03.08.2022
Keskin Bir Elveda / M. Mücahid SAĞMAN
07.08.2022
Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik
01.08.2022
Sabır Üzerine Güzelleme-18/Abdulaziz Tantik
24.07.2022
Mesajı Anlamamak Bir Özürdür Enes TARIM 01.08.2022
Akılsız ve Düşüncesiz Umutlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 03.08.2022
TÜRKiYE GÖRÜNÜM Vedat KAHYALAR 04.08.2022
Orta Asya'da diplomasi atağı Mehmet BEYHAN 04.08.2022
Ankara Siyaha Karşı.. Mehmet Yavuz AY 23.07.2022
Gül Yetiştiren Adam Ali KADERCAN 30.07.2022
Düşüncesiz Hayatlar Atasoy MÜFTÜOĞLU 14.07.2022
Ey Kavmim! Yusuf YAVUZYILMAZ 24.07.2022
"Ben Bir İnsanım" Ya Siz? Kadir ÇİÇEK 23.07.2022