metrika yandex
  • $38.8
  • 43.37
  • GA28455

Haberler / Yorum - Analiz

ENDİŞE TOPLUMUNDA SABRIN AYAK İZLERİ / Kadir ÇİÇEK

19.03.2022

İnsanların dünyaya bakış açıları gün geçtikçe değişiyor. Yeni anlayış ve bu anlayışlardan neşet eden yaşantı şekilleri oluşmaya başlıyor. Akıp giden zamanın belki de en hızlı dönen ibrelerini somut bir şekilde görmeye başladık. İnsanın hızlı yaşantısı, yoğun meşguliyeti ve bedenine ağır gelen yükleri yüklenmesi, onu dağınık toplumun hızlı bireyi haline getirmiştir. 
 
İnsan, "durmak" denen duruma yabancı gibi yaşıyor; çünkü anın içinde binlerce parçaya ayırdığı koşuşturma zerreciklerinin hepsine koşar adımlarla ve bir anda ulaşmaya çalışıyor. Bunun neticesi zihnin ve kalbin yorgun düşmesidir. 
 
Yakın zamanda insan, sabrın yakın komşusu iken; şimdi onu dünyasından kovan aceleci toplumun bireyi haline dönüşmüş durumda. Gazete kuponlarını hergün bayilerden alarak sabırla biriktiren ve istenilen sayıya ulaştıktan sonra bayiye teslim edip gazete bayisinin vereceği kitabın eline geçmesi için büyük sabır gösteren insanın iradesi, bugün elektronik ortamdaki bir sayfanın açılma süresi olan saniyelere karşı sabırsızlığına dönüşmüştür.  Ayrıca kupon biriktirirken içinde aslında sabır büyüttüğünün göstergesi de almış olduğu kitaba özen göstermesinden anlaşılmaktaydı. Zamanla elinden kayıp giden anlamca bakmanın yerini "hızla ulaşma - hemen tüketme" anlayışı almaya başladı. Böylece insan, küçük değerler dünyasından büyük bunalımlar dünyasına kaymanın acı hüzünlerini peşi sıra tatmaya başladı. 
 
İnsanın aceleyle boyanmış dünyalara adım attıkça hayatında da belirgin bir şekilde değişimler meydana gelmeye devam etti. Zamanın ruhuna, ilkelerini kurban ettikçe bir sonraki rövanşında da aslında mağlup oldugunun idrakine varması gecikti.
 
 
"Hızlı toplumdan" önceki insanlar, ibadet konusunda daha duyarlı iken; hızlı toplum yaşantısına doğru gidildikçe değişimler belirgin tonlarla kendini göstermeye başladı. Öyle ki büyük bir istekle gerçekleştirilen ibadetlerin yerini istemsizce yapmak; hızlıca yapılan ibadetlerin yerini anlamadan yapma; anlamadan yapmanın yerini ibadetleri terk etme ve  zamanla ibadetleri terk etmenin yerini de onları küçümseme ve değersizleştirme aldı. Başka bir deyişle, özgün yaşamın terki, akabinde taklitçilik ve tekdüzelik almaya başladı. Düzen terkedildi ve yerine savrulma yolu seçildi. Bütün bunlar, sürekli akan zamanın içinde hızlı yaşamın tüm hayat fonksiyonlarımızı esir alması sonucudur. 
 
Ana yolu terketmenin neticesi tali yollara sapmaktır. Günümüz insanın frekansları onu durmadan çağıran yapay dünyalara ayarlı olduğu için bir türlü su yüzeyine çıkamıyor. Soluklanmaya ve dinlenmeye ihtiyacı olduğu halde duraksız dünyalara yeniden dalarak hayatını kaygılarla örülü dipsiz sularda boğulmaya terk etmeyi tercih ediyor.
 
İnsanların, vakitini ayırdığı durumlar, değer verdikleri durumlardır. Vakitlerinden az pay ayırdıkları veya soyutladıkları da önem vermedikleri durumlardır. Hızlı yaşam, insana durup düşünme fırsatı vermiyor. Sürekli yetişmek zorunda hissettiği alanların çokluğu, onu köklerinden ve kaynaklarından koparıveriyor. Kulak kabartması gereken fikirlere sağır kesilmesi, yetinme erdemliliğine karşı düşmanca tavırları, insanın rüyalarında dahi kazanma, koşuşturma ve maddiyat rüzgarlarını estirmeye başlamıştır. Rüyaları bile işgal eden bir düşüncenin, eylem dünyasında insanı, şuur ve iradeye teslimiyetten mahrum bırakacağı aşikardır. 
 
Hemen elde etme tutkusu, sabrın hayat anlayışından sürgüne gönderildikten sonra ortaya çıkan bir sarhoşluk halidir. Oysa sabır, yanlışa balta vurmanın belki de en keskin darbesidir. İnsanın kendi sabrını koşuşturmaya ezdirmemesi en büyük eylemlerden biridir. Zira sabrın olmadığı eylemler, düşünmenin cılız kaldığı zihinlerden doğarlar. Tüm bunların neticesi ise kayda değer yaşantı sürememe hâlidir. Sonrası yanlışlar yumağı halinde yaşanmaya başlar: Hırsa kapılmak, ertelemek, yetişmek için kendinden biraz daha harcamak, zaman denilen kıymeti anlık hazza tercih etmek...
 
Kendi hayatının dizginlerini kaybeden insan için, bugün teknolojinin öteki yüzü, dibi olmayan büyük bir boşluğa sürüklenmektir. Hatta eylemsel ve düşünsel itaatlerin merkezi olan teknoloji dininde bugün; itaatkar kul olmak, hakikatten vazgeçmek, geçici olana kapılmak, içerikten yoksun olup görünüşle yetinmek, tefekküre elveda etmek, saatleri hazza ayarlamak, anlamın kıyısından kayıp dünyalara geri dönmek, sabrı tutkuya şikayet etmek, tüketimi merkeze almak, tatmin olmanın anlamını yitirmek, beklemeye tahammül edememek, bütün parçaları beklenti üzerine birleştirmek, hızlı yaşarken detaylardan mahrum olmak... hayatın merkezine yerleşmiş gerçeklerdir. 
 
Doğruluğun izini sürmek, arayış kavgası vermekle gerçekleşir. Yolun varlığından haberdar olmaktan daha da önemlisi yola çıkmaktır. Yola çıkarsan iyiliğe ilerlersin; her ilerleme daha fazla yaklaşmaktır. Diğer taraftan kötülük de iyiye ilerledikçe uzaklaşır. Yürürsen iyilik üretir, merhamet çoğaltırsın; günahlar döker, fikirler doğurursun; ülkeler inşa eder, köprüler yaparsın. Ancak uzun yolların sapma noktasından kurtuluşun da sabırla gerçekleşeceği gerçeğini de unutmamak gerekir. 
 
Yürümek sabır, durmak tembellik, acele etmek karmaşadır...
Bulmak için arayanların, bulduklarında sarılmaları gereken ilke ve değerlerin terki durumunda büyük sarsıntılar yaşanacaktır. İnsan küçük ve istikamet üzere olan adımlarla yola çıktıktan sonra hakikatin işaret taşları ona kendisini gösterecek ve arayış anlam kazanacaktır.
 
Dünya hızla değişiyor. Hergün insanın önüne iştahla yeni yaşantılar sunuluyor. Bu yaşantıların sofrasına oturmak da kimliğinden sıyrılmak veya tavizler vererek gerçekleşmektedir. Ayakta kalmanın yolu da kimlik adına protestoda bulunmak, erdem yolunda varlık göstermek ve anlam cihetinde ciddiyet ortaya koymaktan geçmektedir.
 
Öncelikle yaşantımızın bunalımla örülü duvarlarına yoğunlaşmamız gerekir. Bunalıma sebep veren düşüncelerin teşhisine dönük gayret göstermeliyiz. Teşhis, davranışın amacı ve içeriği hakkında ön bilgiler verir. Tedavi ise davranışın istikameti üzerine yoğunlaşır. Teşhis görür; tedavi müdahale eder. Teşhis eylemin dikkat boyutuna; tedavi eylemin anlam boyutuna yoğunlaşır. Bu sürecin başarıyla tamamlanması, kovalamacayla süren hayatın sağlıklı düşünceyle beslenmesini sağlayacaktır.  
 
İnsan, sabrın içeriğini benimsediği oranda huysuzluk ve şikayet endişelerinden kurtulur. Ancak işin "hemen" kısmı acele kısmıdır. Acelenin çemberi, çok yorulma az netice; çok çalışma az bereket; çok hız az yol demektir. Sabrı terkedenin nasibine, duraksız "devamlılık" düşer. Böylece insan, daha fazla derken kendisini feda ettiğinin farkına varamayacaktır. Ve aslında yetinme olgusunun ölümü de burada başlamaktadır. 
 
İnsan, nasıl düşünürse öyle yaşar; neyi söylerse ona inanır. Bugün, insanın zihin dünyasındaki kendisi, amel dünyasındaki somut halidir. İştahlı bedenlerin, elde etme tutkusuyla kendi dünyalarına sürgünü yaşatmaları, zihin dünyalarının kirini eylemlerine bulaştırmalarından kaynaklanmaktadır. İnsana düşen sorumluluk, sabırla ördüğü dengeli fikirlerini ameli boyutta etkili kılabilir hale dönüştürmektir.

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Kadir çiçek | 21.03.2022 13:20
Teşekkür ediyorum Allah razı olsun
Abdullah KILIÇ | 19.03.2022 21:46
Önemli tespitler barındıran bu harika yazi için teşekkürler. Kalemine sağlık...