metrika yandex
  • $28.98
  • 31.32
  • GA2000

GAVURA KIZIP ORUÇ BOZMAK

ZEYNEP YÜCEL

21.04.2022

Bazı dindarların olumsuz örnekliğinden yola çıkarak dine mesafe koymak, özellikle gençler arasında yaygınlaştı. Böyle olmasını temenni edenler tarafından durumun abartılıp abartılmadığı bir bahsi diğer. Biz durumu göz ardı etmeyip, çuvaldızı kendimize batıralım elbette. Bu gerçekle yüzleşelim, sorumluluğumuzu üstlenelim. Ancak bunu da hakkaniyetle yapmak lazım değil mi? Çuvaldızı kendine batırmak deyiminden anladığım şudur; insanın kendisine dair bilgisi ve gözlemi başkasına dair olan bilgi ve gözleminden fazladır. Başkasının niyetini göremez mesela. O nedenle kendini daha detaylı yargılayabilir. İkinci üçüncü şahıslara yönelik yargılarına ise az ya da çok zan karışır.  Dindar camiadaki yozlaşmanın genelleştirilemeyeceğini, ayrıca sadece bu camiada kalmadığını, onları durmadan eleştirenlerin çoğunun, geçmişten beri bizzat eleştirdikleri şeyleri kendilerine mübah gördüklerini ise zannın ötesine geçerek, ayan beyan gözlemleyebiliyorken, bırakalım çuvaldızı, tüm okları sadece kendimize yönlendirmek ne kadar doğru olabilir? Bununla kalsa iyi… Kişileri, kurumları geçip, doğrudan kendi dinini sorgular hale gelmek meseleye şaşı bakmak değil midir? Bunun arka planında suçluluk psikolojisi, aşağılık kompleksi, sosyal medyanın algı oyunlarına gelmek ya da kendi camiasından hayal kırıklığına uğramak gibi muhtelif sebepler olsa gerek... 

İslam'ın değişmeyen bir yazılı metni var ve ahlaki öğretiler açısından onda asla bir boşluk bulunamaz. Bu temel sabite üzerinden değil de ona iman ettiğini söyleyen kişilerin yaptığı hata ve eksiklerini esas alarak eleştiride bulunmak ne kadar sağlıklı olabilir? Ayrıca bu şekilde somut örnekler üzerinden gidilse dahi olumsuzlar kadar olumlu olanların da varlığını görmemek, ne kadar iyi niyetli görülebilir? Örneğin muhafazakar kişilerce kurulan bir siyasi partide, dini ve ahlaki açıdan onaylanamayacak uygulamalar ortaya koyanlar olduğu gibi, bundan rahatsız olan ve buna karşı duran, mücadele edenler de vardır. Adam kayıran, hak yiyen, günaha düşen olduğu gibi, sakınan, maddi-manevi yardımlarda bulunan, rızkına haram katmayan, başkasını nefsine tercih edenler de vardır. Bir sınıfın varlığı diğerini görmezden gelmeyi ve sadece birinden yola çıkarak yorum yapmayı haklı kılmaz. 

İslam bir inanç sisteminin adıdır. Ona inanan, uygulamakla sorumlu olanlar insanlardır. Kur'an'da İslam'ın kemale erdirildiği buyrulur. İnsan ise pek çok şeyle malûl bir varlıktır. Kişiler adedince farklı yorum ve uygulamalar, artı ve eksiler ortaya çıkabilir. Her bir kişinin kendi içinde de artı ve eksiler aynı anda mevcuttur. Bir konuda hata yaparken bir başka konuda iyilikte öncü olabilir. Bu gerçek elbette müslümanlar için de değişmez, çünkü onlar da öncelikle insandır. Hiç kimseyi olumlu ya da olumsuz olsun, sadece bazı eylemleri ile yargılayamayız. Hele ki onlara bakıp inandığı dini hiç yargılayamayız. Hiç kimse tek başına bu dinin temsilcisi değildir. Hiç kimse mükemmel değildir. Peki gelişmeye, değişmeye açık, hatta kaçınılamaz bir özellikte olan insani eylemleri merkeze alarak, değişmeyen bir dini, bir öğretiyi, bir inanç sistemini eleştirebilir miyiz? Benzer şekilde, İslam tarihinde yaşanan pek çok olumsuz örnek göstererek, "demek ki ya İslam o kadar matah bir şey değil ya da yaşanabilir bir şey değil" demek, olguyu merkeze alan, modern ve hastalıklı bir bakıştır. Çünkü cümle şöyle de kurulabilir: "İslam tarihinde yaşanan pek çok olumlu örnek vardır."  Ayrıca buradan yola çıksak bile bildiğimiz açık gerçek şu ki İslam tarihi dışındaki dünya tarihi tecrübesi de güllük gülistanlık bir tablo değildir...

Bir kişi dinden soğuyabilir, onu terk edebilir, başka dine geçebilir ilh… Müslüman olarak hoşumuza gitmez elbette ancak bunlar da insan hayatında muhtemel durumlar... Ama hiç kimse “beni soğuttular, soğutuldum” vb. dememeli. Suçu başkasına atmak, yaptığından suçlu hissediyor olduğunu gösterir. Bu da o soğukluğun sağlam düşünsel temellere dayanmadığının, nefsani olduğunun bir işaretidir.

Başkalarının hataları üzerinden kendini daha ahlaklı hissetmek de gözden kaçan başka bir önemli mesele olsa gerek... Kişi ya da görüşleri ahlaklı bir şekilde eleştirmek, onları tek boyutuyla ele alarak mümkün değildir. Olumsuz yönünü merkeze alarak hiç değildir. Başkalarının yanlışı üzerinden kişiyi kibirlendiren ahlak, özünde bir yanılsamadır. Eleştirilen büyük bir yanlış, gelecekte failini terbiye etmeye vesile olabilir. Hataların, eksiklerin telafisi tövbe mekanizmasıdır. Yargıladığımız kişi her an hatalarından tövbe edip dönebilir. Tam tersine tövbesinden de dönebilir. Tövbe demişken, dinlerinde çok önemli yer tutan bu kavrama sahip olanlar müslümanlardır ve bu nedenle doğal olarak diğerlerine göre tövbe etme ihtimali fazla olanlar da yine onlardır.

Yapmamız gereken adil ve merhametli olmaya çalışmak, ama başkasına olduğu kadar kendi din kardeşlerimize de...

Zira haddini aşan zıddına döner düsturunca, haksızlıkları eleştiriyoruz derken, pek çok müslümanı, dahası müslümanlığın kendisini töhmet altına sokarak en büyük haksızlığı yapmış oluruz. Hata, onu işleyene aittir, aynı hataları işlemeyenlerin de mensup olduğu inanç sistemine değil. 

En büyük adalet sahibi Allah'tır ve din de onun dinidir… 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş
Çok okunan haberler
Çok okunan yazılar