metrika yandex
  • $32.68
  • 35.22
  • GA17640

ARAÇSALLAŞTIRMANIN SOSYOLOJİSİ

YUSUF YAVUZYILMAZ
08.05.2022

Toplumumuzun en önemli sorunlarından biri dinin araçsallaştırılması konusudur.

Dini araçsallaştıran/ din istismarcısı kişinin temel amacı mensup olduğu inancın sağladığı avantajları kullanarak toplumda saygın bir konum elde etmektir. Bu yüzden ibadetleri de araçsaldır.

Kuşku yok ki her din ve ideoloji araçsallaştırmaya açıktır. Araçsallaştırma ya da istismar sahip olunan inanca değil, insana ait bir davranış biçimidir.

Dini araçsallaştıran insan formel ibadetlerinde son derece titizdir. Titizliğinin temelinde samimiyet değil, yakalanma korkusu yatar. Bu korku onu ibadetlerin formel boyutuna sıkıca bağlar.

Dini araçsallaştıran kişinin temel sorunu ahlakla ilgilidir. Çünkü ahlak ikircikli bir davranış biçimini onaylamaz.

Dini araçsallaştıran kişi, dindarların baskı altına alındığı zamanlarda (28 Şubat) mücadele etmek yerine görünmez hale gelir. Onun ortaya çıkacağı zamanlar, dindarların baskı gördüğü zamanlar değil, dindarların iktidar olup rant ve bürokratik kademe dağıttığı zamanlardır.

Dini araçsallaştıran kişi, kendisine bir görev verilmesini ister. Muhalefette iken liyakati savunan bu kişilik, desteklediği parti iktidar olduğunda liyakati unutarak kendine ayrıcalık tanınmasını talep eder. Açıklaması hazırdır: "Bu hareketin cefasını biz çektik."

Siyasette bir kazanım veya bürokraside bir makam elde etmek için dini söylem kullanan kişi, dini araçsallaştırıyor demektir. Bu durum siyasette dini söylemin kullanılmasının önünü açan bir faktördür.

Kuşkusuz her ibadetin bir formu (kural,fıkıh, norm) ve içeriği (irfan, ahlak) vardır. Dini araçsallaştıran kişi içeriğe değil forma önem verir. Bundan dolayı dindar görünen kimselerde ahlaki zaaf ortaya çıkar. Onun için önemli olan olmak değil, görünmektir. Bu tiplerin yaygınlaşması ortaya fıkıh kurallarına bağlı olmasına karşın ahlaki kolaylıkla ihmal edebilen bir kişilik çıkarmaktadır. Bunun sonucunda "Namaz kılıyor ama sözünde durmuyor, Hacca gidiyor ama yolsuzluk yapıyor, Sakalından da utanmıyor" gibi yaygın eleştiriler ortaya çıkıyor.

Dinin araçsallaştırılmasının ilk ortaya çıktığı kitlesel olay, Hz. Ali ve Muaviye arasındaki savaşta yaşandı.

Tarihe Sıffin Savaşı olarak geçen savaşta, Muaviye yenilmek üzereyken Kur'an'ı sayfalarını mızraklara geçiren bir gurup , "Kur'an hakem olsun" diyerek bir hareket başlattılar. Bu hareket çok geçmeden Hz. Ali'nin ordusunda karşılık buldu. Hz. Ali hiç arzu etmemesine karşın bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı. O zamandan bu yana din çoğu zaman başka hesaplar için araçsallaştırıldı.

Dini araçsallaştıran kişinin birincil ve öncelikli amacı Allah'ın rızasını kazanmak değil, uzak ya da yakın hedeflerine ulaşmak için içinde bulunduğu parti, örgüt, cemaat ve sivil toplum örgütlerini basamak olarak kullanmasıdır. Buna Din'in kendisi de dahildir. Görünürde samimi bir dindar ile dini araçsallaştıran kişinin formel ibadetleri arasında bir fark yoktur. Fark; içerik, takva ve ahlaktadır.

Dini araçsallaştıran kişi aslında hiçbir zaman iç huzurunu sağlayan kişi olamayacaktır. Bir şeyleri istismar ettiğinin farkındadır; ancak nefsi istekleri bunu yapmasını kışkırtmaktadır. O aslında bir türlü inancını verdiği huzur iklimini yaşayamamış tatminsiz bir kişiliktir. İç huzuru sağlayamadığı için dini görünüşüne (biçim/form, kural) gereğinden çok önem vermiş gibi gözükerek toplumda saygınlık elde etmeye çalışır.

Dinin siyasete alet edilmesi yapılan eylemle değil, eylemin hangi niyetle yapıldığı ile ilgilidir.

Kuşkusuz bir Mümin ve bir münafık görüntüde aynı eylemleri yapabilir, ikisi de namaz kılabilir, oruç tutabilir, hacca gidebilir, hatta cihada çıkabilir. İkisin arasındaki fark eylemlerin hangi niyet ve amaçla yapıldığına göre değer kazanır. Eğer bir ibadet ya da eylem Allah’ın rızası dışında bir amaca yönelmiş, dünyevi çıkarlar için araçsallaştırılmışsa kuşkusuz münafıkça bir eylemdir.

Dinin araçsallaştırılması sadece uydurma hadis üzerinden yürüyen bir faaliyet değildir. Bu bir zihniyet sorunudur daha çok.

Dini kendi düşünceleri etrafında araçsallaştıran ilk topluluk olan Hariciler, düşüncelerini temellendirirken asla Sünneti (sahih de olsa) kullanmıyor, doğrudan Kur'an'ı temel aldıklarını, Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kullanmadıklarını söylüyorlardı. Sadece Kur'an demeleri onların dini araçsallaştırmalarının önüne geçmiyordu. Onlar Hz. Ali'yi katletmek gerekir fetvasını Sünnetten değil, doğrudan  "Hüküm Allah'ındır" ayetinden alıyorlardı. Dolayısıyla dinin araçsallaştırılmasını sadece Sünnet üzerinden anlamlandırmak doğru bir yaklaşım değildir. Ancak hadis uydurma faaliyetinin büyük ölçüde dinin araçsallaştırılması gayretinden kaynaklandığını söylemek gerekir.

Şunu unutmamak gerekir: Hadis uydurmayı dinin araçsallaştırması olarak gören birinin aynı faaliyeti Kur'an üzerinden yapabileceği de açıktır. Dinin araçsallaştırılmasını her ideoloji yapabilir. Kemalizm, Sosyalizm, Milliyetçilik, Türk ve Kürt milliyetçiliği, Liberalizm, İslamcılık... Kendi öğretisini Kur'an yoluyla desteklemek ve meşrulaştırmak amacıyla kullanıyorsa dini araçsallaştırıyor demektir. Her Kur'an ve Sünnetten bahseden dini araçsallaştırmakla suçlanabilir mi? Kuşkusuz hayır.

Dini araçsallaştırmayanlar ise dinin ahlaki ve ibadet hükümlerini Allah'a sorumluluk bilinci içinde yapanlardır. Kur'an ve Sünnetten kendi düşüncesini desteklemek için hüküm çıkararak, Allah'a sorumluluk bilincini ikincileştiren ve önemsizleştiren insanlar ise dini kendi menfaatleri uğruna araçsallaştırıyor demektir.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş