metrika yandex
  • $38.48
  • 43.79
  • GA29200

YENİ DÜŞMANLIKLAR

YUSUF YAVUZYILMAZ
08.03.2025

İslam dünyası, hukuk devleti ve federatif yapılar oluşturmakta başarılı olamadığı için, her krizden bölünerek çıkma şeklinde bir sonla karşılaşıyor. Birlikte yaşama konusunda zengin bir tarihi birikime sahip olmasına karşın bu biri kimden yararlanamıyor. İslam toplumları giderek bölünüyor, küçülüyor ve etkisizleşiyor. Her bölünme yeni düşmanlıklar doğuruyor. Yaşanan gelişmeler yeni çatışma alanları ve konuları ortaya çıkarıyor ve İslam toplumlarının birlikte hareket etmesini engelliyor.

Tarih boyunca yaşanan mezhep temelli çatışmalara, ulusal temelli çıkar çatışmaları, ekonomik rekabetten doğan çatışmalar, bölgesel güç paylaşımında öne çıkan çatışmalar ve etnik çatışmalar eklenmiştir.

Selefi aklın en büyük sorunu, tarihsel olan, geleneğin taşıdığı bütün değerleri reddetmesidir. Oysa Hz. Peygamber cahiliyenin ürettiği tüm değerlerini reddetmemiştir. Örf, İslam'a uygun geleneksel uygulamadır. Mücadele edilmesi gereken, İslam'a aykırı geleneklerdir. İslam’ın temel değerlerine aykırı gelenekler ve kültürel unsurlar reddedilmelidir.

İslam dünyası, uzun bir süredir yapmayı başaramadığı bir şeyi yapmayı, sorunlarını çatışma dışında çözme başarısını göstermelidir. İslam toplumlarının yaşadığı iç çatışmalar, sorun çözmediği gibi milyonlarca insanın ölümüne ve mülteci durumuna düşmesine neden oluyor. Tarihten miras alınan çatışma ve anlaşmazlıkların günümüze taşınmasının bir anlamı yoktur. Entelektüel anlamda müzakere ve tartışma oluşturacak ve verimli sonuçlar doğurması beklenen mezhepler, fikri tartışma yerine çatışmaların kaynağı oluyor ve ayrılıklara zemin hazırlıyor.

Suriye, hem bölgenin, hem Türkiye, hem de İslam dünyası için bir laboratuvar olma özelliğini taşıyor. Önümüze çıkan açık gerçek şudur: İslam dünyasının aynı acıları sürgit yaşaması mümkün değildir. Umuyorum buradan hem İslam dünyası, hem de bütün halklar için hayırlı sonuçlar çıkar. Ancak yaşanan acı tecrübeler iyimser olmayı önemli ölçüde engelliyor.

Ortadoğu'da siyasal zemin oldukça kaygandır. Siyasal olaylar hakkında yorum yaparken dikkatli olmak gerekir. Zira olaylar kısa süre içinde değişebilmektedir. Suriye ve Filistin özelinde ortaya çıkan sorunlara sürekli olarak içeriden ve dışarıdan yeni dinamikler eklenmektedir.

Öte yandan, yaşanan ve İslam toplumlarında derin izler bırakan her sorun, önümüze çözüm için yeni imkanlar çıkarır. Yaşadığımız tarihsel tecrübe nelerin yapılmaması gerektiği konusunda bize ışık tutmalıdır.

Öyle görülüyor ki,  İslam dünyasında uygulanan siyasal modeller, İslam’ın ruhuna uygun modeller değildir. Bu modeller, kendileri sürekli sorun ürettiğinden çözüm için referans alınamazlar. Çözüm için yeni bir siyasal modellemeye ihtiyaç vardır.

İnsan özgürlüğünü kısıtlayan, her tür baskıyı meşrulaştıran monarşi, askeri ve yarı askeri rejimler ve sivil diktatörlükler, tarihsel tecrübeye uygun olsalar bile, bölgenin genetiğine uygun modeller değildir. Totaliter rejimler özgürlüğü engellediğinden, insanların düşüncelerini açıklamaktan korktukları bir ortam yaratır. Bu durum münafık tiplerin üremesi için uygun bir ortam hazırlar.

Öte yandan, yaşanan siyasal tecrübe, modern dönemin siyasal sistemi olan modern ulus devletlerin de İslam dünyasının siyasal anlayışına uygun model olmadığını göstermiştir. Türkiye özelinde yaşadığımız tarihsel tecrübe bile, özellikle Tek Parti Dönemi’nde somutlaşan Türkçülük eksenli uygulamaların ne tür sorunlara yol açtığı konusunda uyarıcı olmalıdır.

İslam dünyasının modern dönemde sorun çözme yeteneğini büyük ölçüde yitirmesi, tarihten devranılan sorunlara yeni sorunların eklenmesiyle sonuçlanıyor. Farklı İslami anlayışlar çatışmaya zemin hazırlıyor. Böylece İslam dünyası enerjisini iç çatışmalarla tüketiyor. İslam dünyasını sömüren güçler, bu iç çatışmaları daha da derinleştirecek politikalar üreterek, siyasal iktidarlarla işbirliği yapıyorlar.

İslam dünyası, sürekli iç çatışma üreterek gücünü heba etme sarmalından kurtulmalıdır. Tarihte bunun defalarca sağlandığı görülmüştür. Bu durum benzer bir durumun yaşanabileceğini de göstermektedir. Bu tarihte yaşandığı için ütopya olarak adlandırılamaz.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş