…..4.Bölümden devam.
-25 Temmuz 1931 yılında çıkan Matbuatla ilgili kanun basını kontrol etme ve kapatma yetkisini Hükümete verirken kanun 1935 yılında yürürlüğe girer.
-1932 yılında M.Kemal tarafından başlatılarak yapılan Üniversite reformu; tek sesli olmak ve yapılan devrimlere destek vermek amacıyla yurt dışından çağrılan İsviçreli yahudi asıllı Profesör Albert Malche tarafından yeni Üniversite reformu hazırlatılarak yeni şekli verilir. O günlerde ülke dahilinde mevcut bilinen 151 öğretim görevlisinden 92’si kadro dışı bırakılır.Yerlerine eski hocalardan kadroya çağrılanlar ile Avrupa Üniversitelerinden getirilen ve hemen hemen tamamı yahudi asıllı ve mason olan yurt dışından getirilen kadrolardan kurularak teşekkül ettirilir.(*)
-12 Ağustos 1930 günü kurulan SCF’sı, 17 Kasım 1930 günü dört ay gibi kısa bir zamanda kapatılmasından sonra aynı yıl Abdülkadir Kemali Bey tarafından kurulan ‘’Ahali Cumhuriyet Fırkası’’ da 21 Aralık 1930’da Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılır. Bu sıcak gelişmelerden sonra 1 Ocak 1931 yılında olası bir ayaklanma ve direnmeye karşı tedbir olarak 1 Ocak 1931 yılından itibaren bir ay süreyle Menemen, Aydın ve Balıkesir’in merkez kazalarında sıkı yönetim ilan edilir.
-30 Ocak 1932 tarihinde, Diyanetin yayınladığı bir genelge ile, ilk Türkçe ezan Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu. Daha sonra 1941 yılında ise Arapça ezanın okunması tüm ülkede tamamen yasaklandı.
-21 Haziran 1934 tarihinde kabül edilen 2525 sayılı kanunla, kişilerin öz adlarıyla birlikte soyadlarıyla beraber anılmalarını ön gören adlar taşıması da uygun görülerek kabül edilir.
-24 Kasım 1934’te TBMM’de kabül edilen bir yasayla da Gazi Mustafa Kemal Paşaya ‘’Atatürk’’ soyadı verilir. Aynı ayda çıkarılan bir başka yasayla da, sosyal üstünlük ve statü göstergesi olarak anlaşılabilecek ‘’ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, hazretleri gibi’’ ünvan sayılan kelimelerin de resmi belgelerde kullanılması yasaklandı.
-10 Nisan 1931’de faal olan Türk Ocakları kapatılarak, bütün yasal faaliyetleri ve kanuni hakları da CHP’ye devir edilmesine karar verilir. Devamında da Türk Ocaklarının yerine; her türlü kültür ve sanat etkinliklerini de içerecek şekilde faaliyetler yapmak üzere yaygın eğitim kurumları olarak Halk Evleri açılır.
-5 Şubat 1937 tarihinde de Laiklik Anayasaya dahil edilerek 10 Nisan 1928 yılında kaldırılan ‘’Devletin dini, İslam dinidir’’in yerine laiklik devrimine anayasal resmiyet kazandırıldı. (Laiklik dünyada sadece Fransa’dan sonra Türkiye ve Tunus anayasalarında yer almaktadır)
-11 Kasım 1942 de ‘’Varlık vergisi’’ ismiyle çıkarılan yeni bir kanunla gayrı müslimlere 5 ile 10 kat arası miktarda artırımlarla vergiler kondu. Vergi meblağları da her İl’in Mülki Amiri’nin başkanlığında toplanan heyetin aldığı kararlarla belirlendi. Listeyi uzatmak mümkün. Ancak meram anlaşıldı zannediyorum.
Netice olarak; Kimi tarihçilerin ülkelere biçtikleri 200-300 yıllık ömrü 2-3 kat fazlasıyla sürdüren, İmparatorluk seviyesinde kurulmuş devletler arasında yerini almış bir devletin, içinden geçtiği badireleri ve takip ettiği siyasi felsefeyi birkaç satır ile günümüz şartlarında değerlendirmeye tabi tutmaya çalışmak elbette hem mümkün değildir ve hem de gerçekçi olmaz. Ancak, ortaya çıkan/çıkmış sonuçlar üzerinden yaptığımız değerlendirmelere istinaden doğru ve yanlış olduklarına bu günlerden bakarak kararlar verdiğimiz göz önüne alınmalıdır.
Bu bakış açısıyla mevcut tabloya bakarak diyoruz ki, tarihin her döneminde yapılan/yapılmış savaşlar neticesi mutlaka mağlup olan bir tarafın olacağı elbette kaçınılmaz bir durumdur ki, bu da gayet tabii bir sonuçtur. Ancak, savaş sonrası mağlup olanlarda mağlubiyetin verdiği hırs ve azimle yapılmak istenen atılımlar aşağı-yukarı aynıdır. Genelde ilk etapta; yapılan hatalar tespit edilirken, eksikliklerinden dolayı ihtiyaç duyulan ve olması gerekli görülen her türlü talebin tedariki, eksiklikleri temin etme hazırlıkları yapılır.
Mağlup olan tarafta genelde yeni kurulan/kurulacak devletin inşa ve ihya edilmesi, ayağa kalkması hususunda çabaların verilmesi, kalkınmaya yönelik dikey devrimlerin yapılması beklenen bir çalışma iken, bizde ise; yukarıda özet olarak verdiğimiz büyük oranda içe dönük, yatay ve gereksizce yapılmış, örneği pekte görülmeyen bir kalkınma tavrı sergilenmiştir. Mesela; tarihte mağlup olmuş kaç ülke yeniden ayağa kalkarken öncelikli olarak halkın sakalı-bıyığıyla, kılık-kıyafetiyle, yazdığı yazıyla, halkın şekli şemaliyle uğraşmayı, rızası olmadan insanına biçtiği yeni tip insan modeli ortaya çıkarmayı kendine ilk öncelikli vazife sayan acaba kaç ülke veya hangi ülke kalkınmıştır?. Çin’in, Kore’nin, Vietnam’ın, Japonya’nın kullandıkları harfler çok mu basit ve kolay okunuyor acaba?, Keza giyim-kuşamları çok mu çağdaş ve göze çok mu güzel görünüyorlar?. Yemek adapları çok mu cazip, çok mu medeni? gibi. Bu tür sosyal bir yaşantı ve gelenekleri devam ettiren geniş halk toplulukları, kalkınmaya yönelen ülkelerin acaba hangi icraatlarına mani oldular?
Tersi bir soru da sormak mümkündür. Acaba yapılan veya yaptıkları hangi sanayi ve teknolojik devrime halkın örfleri, kılık ve kıyafetleri veya geleneklerinden hangileri mani oldu?. Bilakis, yararlı bir çok teşebbüse şu vay bu şekilde mani olundu ama. Bunlara nasıl mani olunduğunu sıralamakta başka bir yazının konusu edilir inşallah.
Halkımızın rızasını almadan, halkı tepeden terbiye etmeye çalışarak zaman harcarken, aynı yıllarda bizimle beraber mağlup olmuş Almanya ise, savaş sonrası hem yeni bir harp hazırlığı yapmış ve hem de aynı zamanda sanayisini de kurabilmiştir. Hatta diğer Avrupa ülkelerini de örnek verebiliriz. İngiltere, Fransa, Çekya(eski Çekoslovakya) gibi. Avrupa’nın Slovenya’dan sonra ‘’Dinsiz’’ ikinci ülkesi olan Çekoslovakya sonraları Çek Cumhuriyeti olan bilaharede Çekya olan ülkenin bile nasıl kalkındığı incelenebilir.(hakkında bilgi edinmek isteyenler ‘’Gezi izlenimleri III.’’ başlıklı yazımıza göz atabilirler.) Ama biz; vatandaşlarımızın yakından tanıdığı, bizim gibi İmparatorluk kurmuş ve mağlup olan Almanların yaptıklarından örnekler verirsek şayet;
Mesela; 1910 yılında kurulan ‘’Horch’’ isimli otomobil’in sahibi Agust Horch arkadaşı ile sermayeleri birleştirerek 1932 yılında AUDI, HORCH, DKW ve Wanderer marka otomobil şirketlerini bir araya getirerek AUDI UNION ismiyle yeni ve güçlü bir şirket kurarak üretim yapmaya başlamıştır. 1985 yılında da AUDI adını almıştır.
1913 yılında kurulan ve 1927 yılında seri üretime geçen BMW marka otomobil piyasada arzı endam etmiştir.
Mercedes Benz ise 1890 yılında kurulmuş olup, üç yıldızlı amblemiyle verdikleri mesajla karada, denizde ve havada kullanılabilen araçlar üretmeyi hedeflediklerini belirtmişlerdir. Hatta Abdülhamid’e hediye edilen bir Mercedes marka otomobili ‘’bizde yapabiliriz’’ diye uzmanlara incelettirmiştir.
1931 yılında kurulan PORCHE ise O’da Hitlerin talebiyle tasarlanmış olup, II.Dünya şavaşında ürettiği çeşitli modellerle Tank ve hafif araçlar üretmişlerdir.
1937 yılında kurulan VW (Bizdeki bilinen adıyla kaplumbağa) yine bizzat Hitler’in tasarımıyla ‘’Herkesin binebileceği bir Otomobil’’ projesiyle her vatandaşın binmesi için tasarlanarak üretilmiştir.
1862’de Adam Opel tarafından kurulan, ilk etapta dikiş makinası daha sonrada bisiklet üreten firma bilahare 1929 yılında da Amerikan Generals Motor Şirketi bünyesine katılmıştır. II. Dünya savaşı sırasında da Opel ismiyle Alman ordusuna, Chevrolet ismiyle de Amerikan ordusuna kamyon üretmiştir.
I.Dünya savaşı sonrası son derece olumsuz şartlarda ve mağlup olarak çıkan Almanya, kısa süre sonra tekrar bir savaşın hazırlıklarını yaparak II.Dünya savaşını başlatan ülke olan Almanya, üstelik Amerika’nın gizli raporlarında ortaya çıkan, hakkında parçalanacağı, yok edileceği kararı alındığı dışarı sızdırılan bir ülke olduklarını bilmelerine rağmen, yaptıkları savaş hazırlıklarından vazgeçmeyerek sanayini tamamlayarak büyük bir başarıya imza atan Alman Nazi Partisinin yaptıkları bunca yatırımlar devrim sayılmamış tam tersine günümüz Almanyasında halk tarafından; fazla sayıda insanın ölümüne sebebiyet verdikleri ve tamamen hırslarından kaynaklı gereksiz bir savaşın çıkmasına neden oldukları için nazileri aleni olarak hayırla bile anmamaktadırlar.
Oysa bizde ise kifayetsiz ve ferasetsiz siyasi öngörüleri yüzünden 5 Milyon Km2’lik toprağı 780 Km2’ye düşürerek bırakıp yurt dışına kaçanları bile bırakın eleştirmeyi, üstelik O günlerde büyük başarı kazanmışız gibi her yıl kutlamalar bile yapabiliyoruz. Çünkü; neyin başarı olduğunu bile bize başkaları öğretirken, nelere sevineceğimiz de başkalarının iznine bağlı hale getirildi. 29 Nisan 1916 yılında Irak’ın Kut’ül Amare cephesinde İngiliz Ordusu büyük oranda imha edilip, kalan askerlerinde komutanlarıyla birlikte teslim alınması o günlerde Ordu içerisinde bayram olarak kutlaması yapılırken, Türkiye 1952 yılında Natoya üye olduktan sonra kutlamalara da son verildi.
Geriye dönüp düne baktığımızda; acaba bir başkasına şeklen benzeme hatta benzeşme uğruna kimliğimizden, kişiliğimizden, inancımızdan, geleneklerimizden verdiğimiz tavizler ve uğrunda kırdığımız, üzdüğümüz, küstürdüğümüz, bazı canların da feda edildiği, kendi içimizde bölünmelere kalıcı sebepler oluşturmuş, yapılan ve yapılmasını halen hararetle savunanların acaba bu gün geriye dönüp baktıklarında acaba hangi icraatlarına ‘’iyiki yapılmış, gerçekten olanlara değmiş’’ dedikleri kaç tane icraatı sayabilirler?
Kendi döneminde dünyada her zaman ilk beş ülke arasında yer olan, yıkıldığı günlerde bile bir doların bir Türk lirası olmadığı konumdan devir teslim edilen ülkenin, bu günkü konumunu okuyucuya havale ediyorum.
Bütün bu olanlara değdi mi acaba?
Mustafa YILDIZ
-(*)‘’Cumhuriyet dönemi Üniversite reformları’’ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
Sudan'da neler oluyor, neden oluyor?
03.11.2025
DİNİ ANLAMADA USÛL SORUNU|RAMAZAN YAZÇİÇEK
11.10.2025
Yazarımız Osman Kayaer Emekli Oldu
18.10.2025
HAMAS Filistin'in İktidar Partisidir!
12.10.2025
Surelerin Mesajları: ALAK SURESİ OSMAN KAYAER 04.11.2025
Darfur ve Kahreden Sessizlik! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 04.11.2025
Ne Yapmalı? YUSUF YAVUZYILMAZ 09.11.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
küresel sumud deniz filosu ayı RESUL UZAR 12.10.2025