Kur’an-ı Kerim'de; “Allah (cc) ifsat edenleri de, ıslah edenleri de bilir”, birbirinden ayırır buyrulmaktadır. Bundan dolayı bizim de tarih ve coğrafyayı kirleten zalim, şeddat, Nemrud, Firavun, Nebukadnezzar ve Mogollarla beraber, gökyüzünü ve geleceği aydınlatan Ömerleri, Halidleri, Selâhaddinleri ve Süleymanları bilmemiz lazım.
Bunu; Kudüs kapısına “Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halîlullah” yazdıran zarafetle, semavi dinlerin ortak kutsalını kanlı postallarıyla çiğneyen, ibadet edenlere gaz bombasıyla saldıran, farik-i gayrı mümeyyiz zihniyeti bir birinden ayırabilmek için yapmak lazım.
Güneyimizde bir savaş yaşanıyor. Savaş değil aslında sistemli bir soykırım. Bu mücadele, ne Filistin’le İsrail arasında, ne Araplarla Yahudiler arasında, ne de Hamas’la Netenyahu arasında. Bu hak ile batılın savaşı. Bu savaş mahşeri vicdana karşı açılmış bir cephe. Tıpkı yüzyıl önce Anadolu’da kurtuluş savaşında, Çanakkale’de, 74’te Kıbrıs’ta olduğu gibi. Bir tarafta küçük bir kara parçasına sıkışmış, elinde kalan son vatan toprağını savunmaya çalışan mazlum bir halk, diğer yanda dünyanın bütün süper güçlerini arkasına toplamış, 75 yıldır zülüm ve işkenceyle hüküm süren işgalci bir devlet.
Gazze’nin kaderiyle özdeşleşen Hamasın kaybedeceği bir şey yok. Gazze 17 yıldır dünyadan izole edilmiş, ambargonun, kuşatmanın her türlüsünü yaşıyor zaten.
Gazze’deki katliamlar karşısında dünyanın idraki donmuş, uluslararası teşkilatlar dumura uğramış, hakkın yerini güç almış, barış, demokrasi, insan hakları, savaş hukuku gibi evrensel değerler hafızalardan silinmiş, mazlum halk hedef olmuş, zalimler saf tutmuş durumda.
Dünya efkâr-ı umumiyesi; arabuluculuk, itidal ve ateşkes çağrılarını desteklemek yerine, yangına körükle gitmekte, ateşe benzin dökmektedir. Medeni batı(!) birden bire ortaçağa döndü, içindeki tek dişi kalmış canavar hortlayıverdi.
Batının İsrail’le esrarlı ilişkisinin temelinde ne var acaba? Aralarında ne bir coğrafi sınır mevcut, ne dini bir paralellik söz konusu, ne de siyasi bir ittifak var ortada. NATO üyesi bile değil. Üstelik İsrail her zamankinden daha güçlü bir durumda. Eski düşmanlarının hepsi toprak altında.
Batılı liderler İsrail’e yardım için birbirleriyle yarış halindeler ve bir sınır da tanımıyorlar. ABD; dünyada henüz emsali olmayan, 100.000 ton ağırlığında, 5 000 mürettebat ve 100 civarı hava aracı taşıyan, USS Gerald R. Ford uçak gemisine ilaveten USS Dwight D. Eisenhowerı da Doğu Akdeniz’e yolladı. İngiltere de Kraliyet Donanması’na ait iki gemi ve gözetleme uçağı gönderiyor destek için. Diğer Avrupalı liderler ilk dakika itibarıyla destek ve işbirliği niyetlerini açıklamış, Hamas’ı lanetlemişlerdi. Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere ön alarak Filistin yanlısı gösterileri, Filistin bayrağı sallamayı ve Filistin’i çağrıştıran kıyafetler giymeyi dahi yasakladılar.
Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesindeki şu beyit tam olarak bu durumu tasvir etmektedir:
“Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir,
Köpektir zevk alan sayyad-ı bî-insafa hizmetten”
(Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir; insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir)
Sözde süper güçlerin sahte liderlerinin bu korkusu neden acaba? Gazze’ye bunca yığınağın sebebi ne? 17 yıldır abluka altında aç bi ilaç yaşamaya çalışan bir avuç Müslümandan mı korkuyorlar. Değilse nedir bu korku, bu vahşet, bu dehşet.
İranlılar ABD ye büyük şeytan derlerdi. Değilmiş, büyük şeytan İsrail’miş, küfrün merkezi Tel Aviv’miş meğer. Bunlar, onların kravatlı köpekleri demek ki.
Onları şeytanları korkutuyor(3/175). Onlar İslam’ın nurundan korkuyor, Müslümanların uyanmasından, birleşmesinden, dirilişinden korkuyorlar. Tıpkı cahiliye liderlerinin 40 yıl Emin dedikleri Muhammed’in peygamberliğinden, Allah’a davetinden korktukları gibi. Oysa “onların hepsi çocuklarını bildikleri gibi biliyorlardı Muhammed’i”. Bir gün gücü eline geçirdiğinde canlarına, mallarına, kadınlarına zarar gelmeyeceğini biliyorlardı, ama yine de korkuyorlardı.
Bu korkakların hukuk, medeniyet, barış, demokrasi, insan hakları gibi konulardaki ikircikli tutumları, cahiliye liderlerinin, tapınmak için yaptıkları helvadan putları acıktıklarında yemelerine benzetiyorum.
Hamas bir terör örgütü değil, siyasi bir harekettir.
Uluslararası medya kartelleri sistemli bir şekilde Hamas’ı DAEŞ, PKK gibi terör örgütleriyle kıyaslamakta ve özdeşleştirmektedirler. Bu başlı başına bir terördür. Yahudi sermayesinin güdülediği medya ve siyasiler, hatta sistemler gerçek terör örgütlerini himaye edip desteklerken, İslam ülkelerindeki halk ve hak mücadelesi veren yapıları terörize etmekte ve terörist ilan etmektedirler.
Hamas; İhvan-ı Müslimin çizgisinde, sünni, siyasal bir yapı olarak Şeyh Ahmed Yasin öncülüğünde, 1987 de kuruldu. 2006’da Filistin genelinde yapılan seçimlerde Filistin halkı tarafından iktidara taşındı. Bakanlar kurulu toplantısı basılarak, bakanları gözaltına alındı. İsrail ve batının kışkırtmaları sebebiyle seçimlerin ardından Fetih’le takıştırıldı. Gazze’nin kontrolünü elinde tutan Hamas 2007’den buyana orda tecrit ve tehdit altında tutulmaktadır. Aralarındaki anlaşmazlıkların odağında, 1988’de Fetih’in İsrail’i tanımış olması bulunmaktadır.
Filistinli grupların bir araya gelmesi için Mısır, Katar ve Türkiye’nin çok ciddi gayretleri oldu. Birçok mutabakat sağlandı ama hiç birisi hayata geçirilemedi. 14 yıl aradan sonra, Eylül 2020’de İstanbul’da bir araya gelen taraflar, üç gün süren görüşmelerin ardından birlik hükümeti ve seçim süreci konusunda kapsamlı bir anlaşmaya vardılar. İki lider son kez 7 Ekim olaylardan iki ay önce Ankara’da Cumhurbaşkanlığı külliyesinde bir araya geldiler.
Eğer Türkiye’de de Hamas’ı terör örgütü olarak niteleyen varsa, onlar da tasmalı ya da tasmasız olarak İsrail’in emellerine hizmet etmektedirler. Bunlar ne Kıbrıslı Mücahidleri, ne Karabağ hareketini, ne de Doğu Türkistan direnişini anlamamış demektir.
“Kilab-ı zulme kaldı gezdiğin nazende sahralar
Uyan ey yareli şir-i jiyan bu hab-ı gafletten”
(Ey yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı, artık gaflet uykusundan uyan!.. Hürriyet Kasidesi)
“Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve mü’minleri velî (ve dost) edinirse, işte Allah taraftarı onlardır; mutlaka galip geleceklerdir.”(5/56)
“Hani, vaktiyle o inkâr eden (müşrik)ler, seni tutup bağlamak veya öldürmek ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyor(lar)dı. Onlar tuzak kurarlarken, Allah da tuzaklarının karşılığını veriyor (onu başlarına geçiriyor)du. Allah, tuzak kuran(lara karşılık veren)lerin en iyisidir.” (8/30)
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
Halep Savaşı başladı
02.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Gazze'de Öldürülenler Kadın ve Çocuk
09.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024