24 Şubat 2022’de başlayan ve halen devam eden Ukrayna-Rusya savaşı ve yine 7 Ekim 2023’de başlayan Aksa Tufanı Harekatı ve devamında İsrail-Hamas Savaşı’na dönüşen savaş aslında yerel gibi gözükse de bölgesel ve küresel yayılma istidadı taşıyan savaşlardır. Lenin 1900’lü yılların başlarında yaklaşmakta olan Dünya Savaşı’na işaretle: “ Hayır, ultraemperyalist bir dünya hükümetine ve kalıcı bir barışa değil yeni ve eskisinden daha büyük yeniden paylaşım savaşlarına gidiliyor.” demişti ( Bak. Halil Berktay, Serbestiyet, 31.07.2024).
Çok geçmeden 1914-1918’de Dünya yıkıcı bir savaşla yüz yüze geldi. Bunu 1939-1945 2.Dünya Savaş’ı takip etti. 1.Dünya Savaşı’nın tetikleyicisi her ne kadar Avusturya Veliaht Prensi Ferdinand’ın Bosna-Hersek’te öldürülmesi gösterilse de bu, yaklaşmakta olan 1.Dünya Savaşı’nın işaret fişeğiydi. Aynı şekilde 1 Eylül 1939’da Almanya’nın ya da Hitler’in mevzii kalacağını düşündüğü fakat 2.Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla başlayan ve Ağustos 1945’e kadar devam eden 2.Dünya Savaşı, yeni bölgesel ve küresel olarak toprak dağılımı ve nüfuz dağılımını beraberinde getirdi.
Ukrayna-Rusya, İsrail-Hamas savaşlarını mevzii görenler muhtemelen yanıldıklarını çok kısa bir süre sonra anlayacaklardır. Zira özellikle 20. Ve 21. yy savaşları ekonomik içerikli olmakla beraber yeni toprak dağılımı ya da sınırların değişimi ile birlikte yeni yönetim biçimlerini de beraberinde getirecektir.
İslam Coğrafyası’na göz attığımızda Hz.Resul’ün vefatından sonra; hilafet, saltanat, sömürge ve ulus devlet yönetimlerini görmekteyiz. Oysa dün Lozan’da Türkiye Murahhas Heyeti’ne bir barış antlaşmasının temini için Hilafet’in ilgası ve Osmanlı’nın vatandaşlıktan çıkarılmasını şart koşan ve İngiltere ve yandaşlarının bugünkü uzantıları ABD ve Batılı devletler İslam Coğrafyası’na yeni bir devlet modelini dayatmaktadırlar. Bu bağlamda güneyimizdeki PKK-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri aslında bu alt yapının oluşması için destek görmekte ve yaşatılmaktadırlar. Nitekim bu konuda Haziran 2006’da Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde (Armed Forces Journal) Amerikalı neocon Emekli Albay Peters imzası ile yayımlanan Blood Borders (Kanlı Sınırlar) makalesi bu konuyu açıklıkla ortaya koymaktadır. Adı geçen makalede yayımlanan yeni Ortadoğu haritası taslağında coğrafyamızla ilgili niyetler ve tasarılar ortaya konulmaktadır.
Sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı ve devamında Soğuk Savaş’ın sona ermesi (1989), 1990 itibariyle de SSCB’nin dağılması sıradan gelişmeler değildi. Gorbaçev’in; Glasnost (Açıklık) ve Perestoyka (Yeniden Yapılanma) politikaları aslında 5-11 Şubat 1945’deki Yalta Anlaşması’na bir muhalefet niteliğindeydi. Zira 1 Eylül 1939’da başlayan 2.Dünya Savaşı’na ABD savaşan tarafların mümkünü-çaresi bittikten sonra 8 Aralık 1941’de zinde bir güç olarak girdi. Dolayısı ile savaşın galiplerini ve mağluplarını ABD belirledi. 6 ve 8 Ağustos 1945’de ABD Yalta Anlaşması’na rağmen Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak savaşın tek galibinin kendisi olduğunu ortaya koydu. 2 Eylül 1945’de de 2.Dünya Savaşı fiilen sona erdi.
Ne var ki 1945-1990 arası yıllar her ne kadar “Soğuk Savaş Yılları” olarak değerlendirilse de aslında aradan geçen 45 yıl ve sonrası 3.Dünya ülkeleri ve İslam ülkeleri için sıcak savaşların yaşandığı yıllar olmuştur. Pakistan-Hindistan, Kuzey Kore-Güney Kore, Arap-İsrail savaşları, Vietnam Savaşı, İran-Irak Savaşı, Irak ve Afganistan İşgali ve daha niceleri yaşandı. Emperyalist güç odakları bu savaşlarla da yetinmedi. Özellikle İslam Coğrafyası için yeni formüller arayışına girdi. 2 Ağustos 1990’da Saddam’ın Kuveyt işgal girişimi bu minvaldeydi. Keza bu işgal girişimini takiben başlayan Körfez Krizi ve devamında 17 Ocak 1991’de Müttefik Kuvvetlerin 37 ülkeden oluşan askerleri ile Körfez Harekatı’nı başlatmaları bölgemizde sonraki gelişmelerin çok önemli habercisiydi. Harekatın başladığı gece dönemin ABD başkanı Bush’un yaptığı konuşma bugünün geleceğini haber veriyordu. Ne diyordu Bush? “Geçtiğimiz yıl çok uzun süren Soğuk Savaş dönemini geride bıraktık. Bundan sonraki hedefimiz çocuklarımız ve gelecek kuşaklar için Yeni Dünya Düzeni’ni inşa etmektir.”
Bu söylemin ardından Irak üçe bölündü, Erbil merkezli Kuzey Irak Kürt Bölgesi, Bağdat merkezli Sünni Arap Bölgesi ve Basra merkezli Şii Arap Bölgesi olmak üzere. Ardından 3 Mart-20 Mart 2003’de Irak ABD tarafından fiilen işgal edildi. 20 Mart 2003 itibari ile de Saddam yönetimi devrildi ve devamında yüzbinlerce Iraklı öldürüldü, on binler ülkelerini terk etmek mecburiyetinde kaldılar, binlercesi Ebu Gureyb cezaevi başta olmak üzere birçok cezaevlerinde işkence yapılarak yok edildi.
17 Aralık 2010’da başlayan 15 Mart 2011’de Suriye’de somutlaşan Arap Baharı “yutturmacası” da aslında tasarlanan Yeni Dünya Düzeni’nin bir aşamasıydı.
Hz.Resulün Siyasi sünnetinden habersiz olan; Müslümanlar ya da Müslümanların yönetiminden sorumlu olanlar, çeşitli Sivil Toplum Örgütleri ve çeşitli cemaatler bu oyunu fark etmediler ve bunu gerçekten BAHAR (!) zannettiler.
Bunun bir bahar olmadığını Aksa Tufanı sonrası başlayan ve halen devam eden İsrail-Hamas Savaşı’nda görmekteyiz. Kimileri bu savaşın ateşkes anlaşması ile sonlanacağını bekliyor. Hayır, boşa beklemeyin. Bu savaş yaygınlaşarak ve belki de mola vererek uzunca bir süre devam edecek. Netenyahu sanıldığı gibi bizatihi bir aktör değil izafi bir aktördür. Zira Körfez Harekatı’nın önemli bir nedeni de İsrail’in güvenliğinin sağlanması idi. O nedenle 85 milyonluk bir Türkiye, 90 milyonluk bir İran, 95 milyonluk bir Mısır istenmiyor. ABD vatandaşı olan Netenyahu ABD adına bu savaşı sürdürmektedir ve kendi güvenlikleri açısından da coğrafyamızda bulunan güçlü devletlerin parçalanması, butik devlete evirilmesi istenmektedir. Peters’in çizdiği Yeni İslam Coğrafyası haritası gerçekleşirse; Türkiye, İran, Mısır başta olmak üzere bölge ülkeleri parçalanıncaya kadar bu savaşı sürdürmek niyetindeler. O nedenledir ki Türkiye, İran, Mısır ve bölge ülkelerinin artık iç çekişmelerden uzaklaşarak, coğrafyayı terörden arındırarak, gelmekte olan 3.Dünya Savaşı’nın yeni bir paylaşım savaşı olduğunun farkına varmalarının zamanı geldi ve geçiyor. Zira yarın çok geç olabilir. Kutlu resul Hz.Muhammed (s.a.s) “Keşke demeyiniz.) buyuruyor.
26.08.2024
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
Hocam Şeyho Duman|Talip Özçelik
09.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Yemen’den İsrailli kimya devine büyük darbe
15.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024
KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER YUSUF YAVUZYILMAZ 17.11.2024