metrika yandex
  • $21.23
  • 22.83
  • GA1445

Diyarbakır Gezisi Ardından

SÜLEYMAN ARSLANTAŞ

22.05.2023

5 ve 6 Mayıs tarihleri arasında, bazı dostlarımızla birlikte Diyarbakırlı kardeşim Mehmet Gümüş’ün davetlisi olarak Diyarbakır’ı ziyaret ettik. Sağolsunlar  bizleri fevkalâde güzel ağırladılar,candan kabul gördük. Bizlerle ilgilenen elbette sadece Mehmet kardeşim değil; babası, amcaları,dayıları ve diğer yakınları da; yakınlıklarını,dostluklarını esirgemediler. Cümlesine teşekkür ediyorum.

Benim ilk Diyarbakır’a gelişim 1964 Agustos’unda olmuştu .Ali Emiri lisesinde bir sınav için gelmiştim. Yaklaşık bir hafta kaldığım Diyarbakır’da zamanımın çoğu Sur içerisinde geçti. Yenişehir ve Ofis semtleri yeni yeni oluşuyordu. Ama, o gün de Diyarbakır buram buram tarih kokuyordu. Ulu Câmisi, Hz.Süleyman Câmisi, Kurşunlu Câmisi, 27 sahabenin metfun bulunduğu şehir o gün de bir tarih abidesiydi, büğün de bu özelliğini korumaktadır. Doğrusu Türk nüfusun yoğun olduğu Maraş’tan Diyarbakır’a giderken biraz tereddütlü idim. Ne var ki ;18 yaşında olmama rağmen Diyarbakır’da o zaman da güzel intibalar edinmiştim. Bu son seyahatimde de güzel bir dostluk, kardeşlik ve yakınlık gördüm. Bunları, Fırat’ın Batısında yaşayan ve Diyarbakır’la ilgili yanlış algı sahibi olanlar da bilsin için anlatıyorum.

Hava Kuvvetleri’nde teknik Astsubay olarak görev yaptığım için birçok defalar görevli olarak Diyarbakır’a gitmişimdir.

Fakat memuriyetim bittikten sonra son seyahatim 23 Aralık 1993’te oldu. Halen içimi yakan o seyahatin nedeni ise o dönem Şehitlik Câmi İmamı ve Güneydoğu’nun Ali Şeriatisi olarak bilinen ve yine kendisinden Ankara’da öğrenci olduğu yıllarda İbn-i Kesir’i okuduğum Ubeydullah Dalar kardeşimin cenazesi içindi.

Menfur bir cinayete kurban edilen şehit kardeşim Ubeydullah’ın cenazesi için gittiğim Diyarbakır ve Mardin günleri halen içimde kapanmayan bir yara. Elbette o sisli, karanlık günlerin geride kalması mutluluk verici olmakla beraber, her Diyarbakır ve Mardin isimleri telaffuz edildiğinde yüreğimde acıların raksettiğini hissediyorum. Ubeydullah Dalar, İbrahim Sarı, Fidan Güngör, İzzettin Yıldırım gibi nice dostların kaybı elbette unutulmaz. Rabbim cümlesine rahmet eylesin.

Tüm bunların yanında 30 yıl aradan sonra Diyarbakır’a giderken hayalimden geçen Diyarbakır ile 30 yıl sonrası gördüğüm Diyarbakır arasındaki fark beni hayretler içerisinde bıraktı dersem yerinde olur sanıyorum. Zira birkaç yıl önce Diyarbakır Sur ilçesi başta olmak üzere bölgedeki bazı yerleşim yerlerinde meydana gelen ve tarihe “hendek olayları”olarak geçen o dehşet günleri ki o günlerde Ulu Câmi, Hz.Süleyman Câmi, Kurşunlu Câmi gibi nice tarihi yerler, yapılar harab olmuştu. Hamdolsun bu seyahatimde memnuniyetle gördüm ki, başta Sur ilçesi olmak üzere terörün yıktığı, yaktığı yerler tekrar eski haline hatta daha da güzel bir görünüme kavuşmuş. Bir de bunlara ilâveten ‘Yenişehir semti’nin ortasına 25 bin cemaat kapasiteli ve yine 43bin 500 metre karelik kapalı alanı olan Selahattin Eyyubi Külliyesi inşaa edilmiş. Bu külliye sanki gelin olan kızın beline bağlanan kırmızı kuşak gibi şehre ayrı bir güzellik katmış. Bu vesileyle Diyarbakır’n bu yeni haline gelmesinde emeği geçen tüm özel ve tüzel kişiliklere candan teşekkürler.

Daha düne kadar Diyarbakır neredeyse terörün merkezi olarak anılıyordu. Doğrusu yanlış da değildi. Zaman zaman Diyarbakır’da yerel yönetimlere hakim olan ve önemli ölçüde terör örgüt ve yandaşlarının uzantısı görünümündeki yöneticiler, Diyarbakır’ı yaşanabilir olmaktan çıkartmışlardı.

Her ne kadar bazı siyasi figür ve aktörler kayyum uygulamasına karşı çıksalar da, bugün olağanüstü güzellik arzeden ve adeta bir huzur kenti haline gelen Diyarbakır, yöre halkının isteklerini, reflekslerini dikkate alan ve en önemlisi de yöre halkının içerisinden çıkan yerel, genel yöneticilerin ellerinde, uygulamalarında daha da güzel bir hale gelir-gelebilir.

Bu bağlamda iki örnek vermek isterim. Birincisi 1994-1999 yılları arasında Diyarbakır Belediye Başkanlığı yapan Prof. Ahmet Bilgin dönemi ki şu an da bile neredeyse Türkiye’nin hiçbir kentinde göremiyeceğimiz Mahabat Bulvarı  yada halkın deyimi ile “75 metre “ adlı  bulvar  gerçekten göz kamaştırıyor. İşte bu bulvarın ve benzerlerinin projesi önemli ölçüde  Ahmet Bilgin Bey ve dönemine aittir.Benim ömrümün 57 yılı Ankara’da geçti. İnanın ben Ankara’da böyle bir bulvar görmedim. Keza zaman zaman İzmir’e gidiyorum, inanın şu an ki İzmir öğrencilik yıllarımın geçtiği İzmir’den farksız. Yani o dönemin İzmir Belediye Başkanı olan Osman Kibar (1964-1973) nasıl bıraktı ise öylece duruyor. Yani İzmir sakinleri siyaseten tercihlerini değiştirmedikleri gibi yerel yöneticilerini de değiştirmiyor! Diyarbakır’la ilgili ikinci örneğin Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Şehit Gaffar Okkan ile ilgili. Gaffar Okkan Sakaryalı. Gaffar Okkan görevi başında iken menfur bir cinayete kurban gitti. Fakat DİYARBAKIR’da gördüm ki Diyarbakır halkı memleketine, ırkına bakmaksızın kendilerine ayırım yapmadan hizmet edenleri unutmuyor. Diyarbakır sokak ve caddeleri halen Gaffar Okkan posterleri ile dolu.

Evet, huzur dolu, güvenliğin zirvede olduğu mamur bir Diyarbakır hatırasını ömrüm boyunca saklıyacağım. Bana, bu güzel, sahabelerin metfun bulunduğu, tarihi eserlerin dimdik ayakta durduğu bu şehri yeniden görmeme vesile olan Mehmet Gümüş kardeşime ve yakınlarına tekrar teşekkür ediyorum.

22 MAYIS 2023

 

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Vahdettin/ Adana | 22.05.2023 12:24
Kaleminize, yüreğinize sağlık Ağabey. Hürmet ve muhabbetle ellerinizden öperiz.
Çok okunan haberler