Siyasal kamplaşma öyle bir hal aldı ki, çoğu insan siyasal kampının gösterdiği tepkiye ve değerlendirmeye ne olursa olsun katılıyor. Bu tutum partilerin ideolojik kimliği arttıkça daha da keskinleşiyor. Partiler, kendi ideolojilerini hiç eleştirmeden kabul eden insanlar arıyor. Dahası bu insanlar kitleye örnek gösteriliyor. Parti politikalarını eleştiren insanlara hain ve ajan gözüyle bakılıyor. Eleştirilerinin içeriğinden kimse söz etmiyor; etmeye cesaret edemiyor. Bu tutum partilerin mensuplarını, her koşulda partilerini savunacak birer militan dönüştürüyor.
Militanın temel özelliği eleştirmek, sorgulamak, müzakere etmek, yeni öneriler getirmek değil, ne olursa olsun partisine sadakat gösterip tezlerini savunmaktır. Bu tutum PKK, IŞİD, DHKP-C gibi terör örgütlerine aittir. Oysa siyasal partiler birer terör örgütü değildir. Farklı düşüncelerin tartışıldığı demokratik platformlardır. İstisnasız bütün partiler, parti politikalarını eleştirdiği andan itibaren, hain, ajan, Cumhur veya Millet İttifakının değirmenine şu taşıyan, PKK veya FETO ağzıyla konuşan olmakla suçlanıyor. Böyle bir ortamda müzakereci siyaset olamaz. Türkiye'nin geleceği herhangi bir ittifakın seçim kazanmasına indirgenemez.

İç eleştiri mekanizmalarının olmaması, partilerin kendilerini yenilemesine en büyük engeldir. Partiler, kendilerine dönük eleştiri yerine karşı kampı suçlamayı daha uygun bir strateji olarak benimsiyor.
Partiyi eleştirenleri susturmaya, parti politikaları hakkında konuşturmamaya, Parti'nin izlediği siyaseti sorgulamadan itaat etmeye çağırılan insanlar yeni ve farklı düşünceler ortaya koyamazlar.
Farklı düşüncelerin kendini ifade edecek mecra bulamadığı partiler demokratik bir yapı olmaktan ziyade cemaat yapılarına dönerler.
Farklı düşünceleri nedeniyle partiden uzaklaştırılan insanların hem kendileri cezalandırılmakta hem de bu yola tevessül edeceklere bir mesaj verilmektedir. Geriye yaptıkları eleştirilerin etkisini kırmak için her muhalif düşünceyi terör örgütlerinin söylemiyle eşitlemek kalıyor.
"Şimdi eleştiri zamanı değil" söylemi hiç ahlaki bir söylem değildir. Hakkı savunmak için her dönem uygundur. Hak ve hakikat gizlendikçe, bir süre sonra bu gizlilik süreci asıl politika olur. Böylece sizin bilmediklerimiz var diyerek parti politikalarına meşruiyet kazandırılır.
Siyasal kamplaşmanın toplumu kutuplaştırdığı, farklı siyasal anlayışların bir araya gelmesini zorlaştırdığı bir gerçek. Bundan çok daha önemli olan ise her farklı düşüncenin mahkum edilmesiyle oluşan ortamın düşünce özgürlüğüne darbe vurmasıdır.
Asıl sorun, iç yapıları ve işleyişleri bakımından demokratik ve müzakereci bir zeminden uzak olan partilerden ülkemizi demokratikleştirmek istememizdir.
Fikirlerini açıkça söyleyemeyen, eleştiri yapamayan insanlar, sesiz kaldıklarında kötülüğün parçası haline gelirler. Bu yüzden en değerli eleştiriler zor zamanda yapılan eleştirilerdir. Bu yüzden "Zor zamanda konuşmak" gerekir. Bir toplumda alimler ve aydınların temel misyonu da budur. Aydın, hem var olan olumsuzlukları eleştirmeli, hem de topluma çözüm önerileri sunarak ufuk açmaktır.
Alim ve aydınları susan bir toplumun felaha erişmesi mümkün değildir.
İsrail mutlak kötülüktür!
06.11.2025
Seyfettin Huca ile Derkenar
09.11.2025
Yazarımız Osman Kayaer Emekli Oldu
18.10.2025
Bugün Günlerden Yahya Sinvar..
16.10.2025
GÖNÜL! / Kerem Sefai
15.10.2025
Gelelim tazminat meselesine!/Mehmed Göktaş
16.10.2025
Ne Yapmalı? YUSUF YAVUZYILMAZ 09.11.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Sünnet Üzerine YUSUF YAVUZYILMAZ 19.10.2025