Garantör olarak ABD, Katar, Mısır ve Ürdün vardı.
Kahire’deki masada görüşmeler devam ederken pazarlıkta elini güçlendirmek isteyen Netanyahu “anlaşma olsa da olmasa da REFAH’ı vuracağız” diye beyanat verdi. HAMAS heyetinin masadan kalkışı bu sefer farklı oldu: “Genel ve kesin bir ateşkes ilan edilmediği sürece bir daha hiçbir görüşmeye katılmayabiliriz” dediler.
Amerikan, Mısır ve Ürdün heyeti Doha ‘ya gitmek üzere havaalanında bekleyen HAMAS heyetine ulaştığında uçağın kalkmasına sadece 40 dakika kalmıştı. Heyet Doha’ya, ellerinde yeni bir anlaşma teklifi ile indi. Ancak bu sefer yalnız değillerdi. Hemen artlarından Doha’ya CIA’nin başkanı William J. Burns de gitti. İki gün sonra HAMAS, cevap bekleyen Burns’e teklifi kabul ettiğini duyurdu.1
Anlaşma maddelerinin,
- Kalıcı ateşkesin sağlanması
- İsrail birliklerinin tamamen Gazze’den çekilmesi ve Gazzelilerin hiçbir kısıtlama olmaksızın evlerine geri dönmesi,
- İsrail ve HAMAS’ın elinde tuttuğu esirlerin tamamının karşılıklı serbest bırakılması üzerine olduğu el altından sızdırılarak kamuoyu hazırlanmaya başlandı2.
Masada İsrail yoktu ama CIA’nin Genel Direktörü turistik geziye çıkmamıştı.
İsrail Açısından büyük problem:
Ancak bu anlaşma İsrail açısından iki büyük probleme sebep oluyordu.
Problem 1: Bu anlaşmaya imza atarak İsrail 7 Ekim sonrası ilan ettiği hedeflerin hiç birine ulaşamadığını, ulaşmaktan da ümidini kestiğini ilan etmiş oluyordu. Ne esirleri kurtarabilmiş ne HAMAS’ı yok edebilmiş ne de Gazze’yi boşaltabilmişti. Tam aksine anlaşma sonrası Gazze için HAMAS’ın tek etkin örgüt olmasını kabullenmiş olacaktı.
Bu da İsrail’in kurucu “vaad edilmiş topraklar” mitinin tam merkezinde kocaman bir delik açılması anlamına geliyor ve kurucu mitolojiyi yani İsrail’in varlık anlamını çöpe atıyor.
Diğer taraftan İsrail’in dünya kamuoyundaki “zalim, geri ve cahil Arapların ortasında kalmış medeniyet adası mazlum İsrail” imajı yerle bir olmuş, kamuoyu bütün dünyada İsrail’e karşı pozisyon almış oldu. Bunun neticesi olarak Filistin’i tanıyan devlet sayısı 142’ye ulaştı. Bu güne kadar Filistin’i tanıyan oyları önemsiz, kıymetsiz, ‘kendileri arasında eşit’(!) 139 ülkenin arasına Batı blokundan üç ‘daha eşit’ ülke katılarak (İspanya, İrlanda, Norveç) blok halinde Batının Filistin’e uyguladığı blokajı kırmış oldular. Avustralya, Malta ve Slovenya liderlerinin de "uygun koşullar sağlandığında" Filistin’i tanıyacaklarını açıklamaları hatta Fransa, Japonya ve Güney Kore gibi ABD’nin yakın müttefiki olan ülkelerin bile BM oylamalarında tarafsız kalmaları Filistin Devletinin ‘daha eşit”(!) ülkeler arasında da tanınacağını gösteriyor3.
Bunun “yıkılan kutsal mitolojinin” ötesinde reel bir anlamı var: Oyları önemsiz(!) sadece ‘geri kalmışlarla eşit’ ülkelerin Filistin’i tanıması İsrail’in Gazze açıklarındaki gazı TEK başına kullanmasını ve Filistinlilerin gazını dünyaya pazarlamasını engelleyemezdi ancak ‘daha eşit’(?) ülkeler Filistin’i tanırlarsa o gazın tasarruf hakkı da Filistinlilere geçer ve İsrail’in bunca masraf ve katliamla kurmaya çalıştığı “Gazze GAZ ofisi” projesi kendi tepesine çöker.
Yani hem mana olarak hem maddi olarak İsrail büyük ve telafisi neredeyse imkansız bir kayba uğrar.
Bu nedenle, İsrail’in bu süreci bir an önce durdurması lazım.
Problem 2: Savaşın kaybedildiğini kabullenmek, gerek İsrail gerek bütün gücünü savaş siyasetinden alan Netanyahu Hükumeti için hiç de kolay değil.
Ama Netanyahu için savaşın sürdürülmesi de kolay değil. Mesele sadece katliamların ardının gelmemesi ile dünya çapında yükselen İsrail antipatisi ve nefreti değil, asıl mesele Refah’ta işlenecek katliamdan sonra gidilebilecek başka bir durağın olmaması. Netanyahu daha önce İsrail ve dünya kamuoyuna esirlerin gizlendiği, Hamas liderlerinin saklandığı yer olarak Han Yunus’u göstermiş ve bundan aldığı meşruiyetle Han Yunus’u dümdüz etmişti. Ancak ne esirler ne de HAMAS liderleri Han Yunus’un altından çıktı. Geride sadece binlerce ceset ve moloz yığını kalmıştı. Üstelik İsrail birlikleri sürekli tacize dayanamayıp geri çekildiklerinde kontrol yeniden HAMAS’ın eline geçmişti.
Şimdi yine kamuoyuna Netanyahu, esirlerin ve HAMAS liderlerinin REFAH’ın altında saklandığını söylüyor. Ancak Netanyahu’nun kendisi de, Refah’ı dümdüz edip, oradan çıktığında elinde rehineler veya HAMAS liderleri değil katledilmiş binlerce Filistinli sivilden başkası olmayacağını gayet iyi biliyor.
Bu durumda Netanyahu Refah’tan sonrasının meşruiyetini nasıl sağlayacak? Halka ve kamuoyuna hangi hedefi gösterip çatışmaları ve dolayısı ile kendi siyasi ömrünü uzatacak?
Yani Refah’a girmez ve barış yaparsa yenilmiş sayılacak; Refaha girer ve katliam yaparsa kamuoyuna verdiği vaatlerin ve ümidin boş olduğu ortaya çıkacak. Hem operasyonun, hem kendi siyasi ömrünün hem de dünya kamuoyunda KÜRESEL ÇETENİN İsrail’e verdiği sınırsız kredinin sonu gelecek.
Nitekim ABD’den ardı ardına gelmeye başlayan baskı ve yaptırım tehditleri bunun zan veya tahminin ötesinde bir durum olduğuna delil sayılabilir.
Bu şartlar altında görünen o ki, her iki ihtimal de İsrail için felaket anlamına geliyor.
Gelelim Bizim Komplo Teorimize
HAMAS için mutlak zafer, İsrail için mutlak yenilgi anlamına gelen bu durumdan İsrail’in çıkabilmesi mümkün mü?
Büyük bir savaşla neden olmasın?!…
Eric Walberg 2011 yılında basılan Postmodern Emperyalizm eserinde “İran, petrolünü Çin’e, Çin Yuan'ı ile satarak YUAN'ı dünya gücü yapmanın anahtarını verdi. Eğer İran sağlam durur da Ortadoğu'nun yeni PİTBULL'u olmayı başarırsa uluslararası ticarette bütün Arap ülkeleri (ABD doları ile soyulmalarını sonlandırmak için -AHÇ) YUAN kullanmaya başlarlar.
Batının Ortadoğu'daki PİTBULL'U İSrail'dir. Kavga başladı, mesele hangi PİTBULL'UN diğerini öldüreceğidir”4 tespitini yapmıştı.
Ancak kitabın yazıldığı günden bu yana “ABD’nin Ortadoğu’daki saldırgan köpeği İsrail” tespitinin değiştiğini –Siyonist çetenin yani küreselci sermayenin desteği ile- İsrail’in ABD’yi yönlendirebilecek bir kabiliyete erişmiş olduğunu gördük.
Yani yine Eric Walberg’in tespiti ile “ Köpek kuyruğu değil, kuyruk köpeği sallıyor”.
Bu tespitin ışığında İsrail, ABD’yi kendi menfaatleri için –ABD’nin menfaatine olmasa bile- İsrail’in düşmanı cephe ile savaştırabilse ve bu savaşın hengâmesinde İsrail, bütün Filistinlileri GAZZE’den kazısa İsrail için fena mı olur?
ABD ve müttefiklerinden oluşan HAÇLI kulübü, kurulduğu ilk günden beri varlık nedenini İsrail’i yok etmek olarak tanımlayan, Radikal İslamcı, İsrail’in can düşmanı cephenin merkezi, stratejisti, lojistikçisi, silahçısı, mühimmatçısı İran’ı iyi bir pataklayıp bir daha ayağa kalkamayacak hale getirse, ortalık toz duman olsa, ilgi ve alaka Filistin’den başka yerlere kaysa İsrail için kötü mü olur?
Sorun şu ki, ABD ve HAÇLI ekibini savaşa razı etmek şu şartlar altında mümkün değil gibi görünüyor.
Şartların değişmesi lazım. Şartlar kendi kendine değişmez, şartları değişmeye zorlamak lazım.
Mesela savaşı İRAN başlatırsa ya da İRAN savaşı başlatmaya ZORLANIRSA onlar da savaşa girmek zorunda kalmazlar mı?
Gerek İsrail’in İran’ı, Suriye’de, Irak’ta, hatta İran’da ‘açık açık, göstere göstere’ vurmasını, gerek İran’ın füzelerle ona verdiği ‘cılız’ cevabı gerekse Reis’inin helikopterinin düşüşünü bu minvalde düşünmek gerektiğine kaniyim.
Bizdeki hikmet buna yetti, Allah doğrusunu bilir.
Zeyl: Yeri gelmişken kitlelerin tüm olumsuzluklarına rağmen İSRAİL ve Batı sömürgeciliği menfaatine manipüle edilişlerine bir örnek vermek istiyorum.
Manipülasyon Dersi
Bir haber sitesi girmiş:
“İranlılar, Reisinin ölümünü değerlendirdi: Biri gider biri gelir, Bizim Sefaletimiz devam eder.5"
1 – Haber, kim oldukları belli olmayan birileri ile yapılan röportajlara dayanarak, "Bu ülkede sadece temel insan haklarımızı talep ettiğimiz için her gün ölümle burun buruna olmaya devam ediyoruz ve bu, eğer rejim yıkılmazsa maalesef değişmeyecek" içeriğinde devam ediyor.
Hâlbuki aynı siteler ölen İngiliz Kraliçesinin ardından, "Kraliçe öldü ama yüz milyonlarca insanı sömüren İngilizlerin dünyaya yaydıkları fitne ve acı bitmedi bitmeyecek"
ya da
ABD eski başkanı Bush'un ardından, "Amerika'da sokaklarda yaşayan 1 milyon evsize mikrofon uzattık ve ne düşündüklerini sorduk : "Bush öldü ama VAHŞİ kapatalizm ile ABD'nin bırakın başka ülkeleri kendi vatandaşlarına bile yaşattığı sefalet bitmedi bitmeyecek" türü haberler görmedik.
Muhtemelen siz de görmemişsinizdir. Zira küresel basın, ya Siyonist tekellerin ya da onlardan FONLANAN yerli devşirmelerin elindedir. Onlar sömürgeci efendileri değil, oyları değersiz sadece ‘eşit olanları’ sorgular ve kitleyi onların üzerine manipüle ederler.
2 – Haber İran halkının yönetimden nefret ettiğine ve asla ona destek vermediğine işaret eden, bu hali genelleştiren bir stratejik dille girilmiş. Hâlbuki Reisi’nin cenazesi hiçbir Batılı ülkenin liderine nasip olmayacak kadar büyük bir kalabalıkla kaldırıldı. Üç şehirde (Tebriz, Kum, Tahran) ayrı ayrı yapılan törenlerin her birine yüzbinlerce hatta milyonun üzerinde insan katıldı.
Diğer taraftan kısa bir süre önce ölen ABD Başkanı Bush’un cenazesi –genel olarak tüm Batı’da olduğu gibi- sadece resmi protokolün katılımı ile HALKSIZ bir biçimde, Batı dünyasının en seçkin ve asil kişisi olarak anılan İngiliz Kraliçesi Elizabeth’in cenazesi ise en fazla 10-15 bin kişilik katılımla kaldırılmıştı. O katılanlar da sevdikleri birinin cenazesine gelmiş kederli insanlardan çok bir SHOW’a katılmış seyircilere ya da turistlere benziyorlardı.
E ğer devletler meşruiyetlerini halklarından alıyorlarsa bu cenaze törenlerine bakarak kimin yönetimini meşru kabul etmemiz, hangisini sorgulamamız daha doğru olur?
3- Bir dünya savaşının eşiğindeyiz ve en önemli taraflardan birinin cumhurbaşkanı ölmüş ya da öldürülmüş.
Eğer cenazenin sahibi İran derse ki, "bu bir suikasttı" bu, zaten sessizce sürmekte olan Dünya Savaşının açığa çıkacağı anlamına gelecek. Yani İran, İsrail ve onun bakıcısı ABD'ye doğrudan savaş ilan etmiş olacak.
Yok derse ki, "helikopter eski idi, hava şartları kötü idi, kendi düştü", demek ki, İran durumu fırsata çevirmek yerine sinirlerine hâkim olmayı ve çook iyi becerdiği zamana ve sabra dayalı yıpratma savaşına devam etmeyi tercih ediyor. Bu da ilan edilmemiş, kabullenilmeyecek bir İNTİKAM saldırısı demek.
Bizim kanaatimize göre her hâlükârda, İSRAİL dünyayı büyük bir savaşa sürüklemeye çalışan muhtemel fail olarak bütün DÜNYANIN merceği altında olmalıdır.
Haber sitesi ne yapıyor: İSRAİL üzerine yoğunlaşmış olan dikkati dağıtmaya ve İRAN'ı yeniden mercek altına itmeye çalışıyor. O başına gelenleri HAK ediyor, diyerek Batılı sömürgeci ve emperyal müdahaleyi meşrulaştırmaya çalışıyor.
1 Yazıdaki bilgiler David Hearst’ın https://www.middleeasteye.net sitesinde yayınlanan “Yenilgi ufuktayken Netanyahu nasıl Zafer İlan Edebilir? Başlıklı makalesinden derlenmiştir. https://www.middleeasteye.net/opinion/rafah-attack-defeat-sight-how-can-netanyahu-declare-victory
2 https://www.indyturk.com/node/720611/d%C3%BCnya/kahiredeki-anla%C5%9Fma-hamas%E2%80%99%C4%B1n-reddetti%C4%9Fi-bir-maddeye-tak%C4%B1ld%C4%B1
3 https://www.bbc.com/turkce/articles/clmm2vz0vmgo
4 Eric Walberg, Postmodern Emperyalizm, s:329
5 https://www.gazeteduvar.com.tr/iranlilar-reisinin-olumunu-degerlendirdi-biri-gider-biri-gelir-bizim-sefaletimiz-devam-eder-haber-1692743
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
Hocam Şeyho Duman|Talip Özçelik
09.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Yemen’den İsrailli kimya devine büyük darbe
15.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024
KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER YUSUF YAVUZYILMAZ 17.11.2024