İslam alemi ile birlikte hepimiz yeni bir ramazan ayını idrak ediyoruz. Bir kez daha bu topraklarda yaşayan insanların gerçekleriyle yüzleşeceğiz. Komşularımızın acılarını, dertlerini paylaşacağız. Nedeni her ne olursa olsun aramıza duvar ördüğümüz dostlarımızla kucaklaşmanın yollarını arayacağız.
Depremde yakınlarını kaybeden, çöplükten ekmek toplamak zorunda kalan, ekonomik nedenlerle veya terör nedeniyle topraklarından koparak şehrin çeperlerinde hayata tutunmaya çalışan insanlar, fakirler, yoksullar… Lüks otellerde iftar yapanlardan habersiz yaşayacak bu topraklarda. Gönlümüzü ve soframızı fakirlere, yoksullara, yolda kalmışlara, deprem bölgesinde yardıma muhtaç olanlara, umutsuzlara açalım.
Her tür olumsuzluğa karşın, hak, hukuk ve adalet arayışı ile toplumsal barışın izlerini ısrarla süreceğiz. Biz iftar yaparken evsiz kalan yoksulların, yolda kalmışların, fakirlerin ve yoksulların olduğunu unutmayalım. Evsiz kalan insanların derdine derman olabilmenin ramazan ayının kutsallığına en çok yakışan eylem olduğunu unutmayalım.
Kızlarımız, belki de bu kutsal günlerin hürmetine bile kavuşamayacak evlenecekleri erkekleri seçme özgürlüğüne. Ev sohbetlerinde Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Aişe’nin faziletlerinden bahsedecek; aziz Peygamberin kadına verdiği değer üzerine konuşacağız, ama hemen arkasından hanımlarımıza hayatı zindan etmekten çekinmeyeceğiz. Kadınlarımıza hak ettikleri değeri verelim.
Siz, kuş sütü kuru üzümün eksik olmadığı sofralarınızda iftar ederken, İstanbul’a göçmek zorunda kalan, şehrin çeperlerine tutunmaya çalışan, hayatın bütün çilesinin yüzündeki çizgilere yansıdığı bir yoksul ailenin tek gözlü evinde yarı aç yarı tok iftar ettiklerinden haberiniz olmayacak belki.
Anlamayacaksınız çocuğuna çikolata alamayan bir annenin lüks bir marketin önünden geçerken yaşadığı çelişkileri. Haberiniz olmayacak depremde eşini, çocuğunu, annesini, babasını kaybeden bir ananın iftar ederken nasıl lokmaların boğazına düğümlendiğini. Çeşitli nedenlerle haksızlığa uğrayanlar gündeminizde olmayacak. Onlara kapımızı açalım.
Lüks apartmanların arasında kalan küçük ve bakımsız bir evde, çocuklarını geleceğe hazırlamak için en aşağılık işleri yaparak yaşamak zorunda kalan bir annenin yüreğindeki acısını anlayamayacaksınız.
Anneler anlamaz büyük güçlerin politik hesaplarını. Çocuğunu kaybeden bir annenin çektiğini ise hiçbir politik aktör anlayamaz. Siz iftarınızı yaparken kaç anne oğlunun ölümle yaşam arasında kalmasının acısını yaşayacak hiç düşündünüz mü?
Siz hiç yoksul birine yardım etmenin hazzını yaşadınız mı? Ömründe hiç alamadığı bisikletin hayalini kuran bir çocuğun başını okşadınız mı? Hiç okul masraflarını karşılayamayan bir öğrenciye yardım ettiniz mi?
Oruç tutmak hiç şüphesiz aç kalmak değildir. Tuttuğunuz oruç sizi yoksullara, fakirlere, yolda kalmışlara, sürgünlere yaklaştırmıyorsa eğer aç kalmışsınız demektir.
Kendi çocuğunuzu en küçük bir tehlikeden korurken, evsiz çocukların neler çektiğiyle ilgili vicdanınız sızlıyor mu?
Gelin bu ramazanı ramazan gibi yaşayalım, bir yoksulu, bir fakiri, bir yetimi sevindirelim.
İlk defa hayatınızda ilk defa gerçek bir ramazanı doyasıya yaşayalım. Öğrenci evlerinde bir türlü sevdiğine açılamayıp, gizli gizli aşk şarkıları dinleyen bir öğrencinin derdine derman olmaya çalışalım. Yıllarca sokakların emzirdiği ve artık kirden yüzleri seçilemeyen çocuklardan birine sıcak bir çorba içirelim.
Bir türlü sevdiği ceketi giyemeyen ve zekat ceketleriyle büyüyen mazlumların yüreğiyle bütünleştirelim yüreğimizi. Siz 30 gömleğiniz arasında hangisini giyeceğiniz konusunda sıkıntı yaşarken, sizden çok uzakta olmayan bir gecekonduda bir yoksulun anası kim bilir kaçıncı defa dikmektedir çocuğunun gömleğini. O anaların, hayat karşısındaki sabrına ve direngenliğine bakarak sahip olduğunuz servetten utanalım. Gidelim ellerinde ve gözlerinde yılların biriktirdiği acının derin izlerini görelim.
Yıkın, sizleri yıllarca insanlardan ayıran kahrolası gururunuzu. Direnirseniz biliniz ki gururunuz sizi felakete sürükleyecek. Unutmayın sofrasında yoksullara yer vermeyen/veremeyen kimselerin evine ramazanın bereketi uğramayacak.
Sizi bir tas sıcak çorba içmek için bekleyen yoksullar, yine gelmeyecekler diye düşünmesin. Kapılarından yollarınızı gözleyenlere umut ve ışık olalım. Engellemesin sizi sosyal statünüz, eksilmesinden korktuğunuz ticaretiniz, deri koltuklarınız, gururunuz.
Neredeyse halkla ilişkilerinizi kopardığınız yüksek duvarlı sitelerinizden dışarı çıkın. İçinde yaşadığınız sitenizin güvenlik için yaptığınız yüksek duvarları sizleri insanların fakir sofralarından uzaklaştırmasın.
Muaviye sofralarını aratmayan sofralarınızda Hz. Hüseyin için sahte gözyaşları dökmeyin. Bir kez olsun Ebu Zer’in, Ammar’ın, Bilal’in öğretisine kulak verin. Yoksullara sahabeler bir hurmayla iftar ederdi edebiyatından vazgeçin. Unutmayın o söz onlar için değil sizin için söylenmiştir.
Sufiler “çok isteyen fakirdir” derler. Siz milyonları kazanıp cehennem azabına yaklaşırken, kazandığı paranın bir kısmını yoksullara ayıran, onların dertleriyle dertlenen, sofrasından yoksulları eksik etmeyen sıradan bir kişinin hayattan aldığı zevki asla tadamayacaksınız.
Kıldığımız namaz, tuttuğumuz oruç, yaptığımız hac bizi halkın yaşadığı acılara yaklaştırmıyorsa, toplumsal sorumluluğumuzu hatırlatmıyorsa, yoksulların, ezilmişlerin sorunlarıyla ilgilenmemizi sağlamıyorsa Maun suresini yeniden okumanın vakti gelmiştir.
Tuttuğumuz oruç; İçinde yaşadığımız toplumun ekonomik ve siyasal alanda karşılaştığı yakıcı sorunlarına eğilmemizi sağlamıyorsa,
Yetimin, yoksulun, ezilmişin bir kelimeyle mustazafların safına itmiyor ve onların acılarını paylaşmamıza neden olmuyorsa,
Allah’a olan sorumluluk bilincini artırmıyor ve orucun derin irfani anlamını kavramamıza neden olmuyorsa,
Binlerce liralık para harcanarak düzenlenen, fakirlerin ve yoksulların düşünülmediği iftar sofralarına katılmamızı engellemiyorsa,
Kendisine sorulmadan zorla evlendirilen ve geleceğe dair hayalleri başkaları tarafından zorla engellenen bir genç kızın yaşadığı travmaya yaklaştırmıyorsa,
Somali’de, Suriye’de ve dünyanın diğer bölgelerinde binlerce çocuk ölürken, onu açlığa mahkum eden küresel sistem için dişlerimizin ve yumruklarımızın sıkılmasına neden olmuyorsa,
Suriye’de her gün insanlar acımasızca katledilirken, süren zulmü engellemek için elimizden geleni yapmıyorsak,
Biz sıcak çorbamızı yudumlarken çöplükten ekmek toplamak zorunda kalan insanlar vicdanımızı sızlatmıyorsa,
Kocasından her gün dayak yemek zorunda kalan bir kadının sorunlarına eğilmemizi sağlamıyorsa,
Her gün bir eksikliğimizi gidermemize neden olmuyor ve kendimizi yeniden kurmamıza zemin hazırlamıyorsa,
Şimdiye kadar adam yerine koyup bir kez olsun sohbet etmeyi çok gördüğümüz çocuklarımıza karşı daha merhametli davranmamızı sağlamıyorsa,
Bugün kaç kişi yatağına aç girmesine neden olan, ülkemizin ekonomik ve insan gücünü yok eden sorunlara duyarlı olmamızı sağlamıyorsa,
Oruç tutarken başkalarına karşı daha hoşgörülü olmak gerekirken, tuttuğumuz oruç bizim dışımızdaki herkesi canından bezdirmemizi, her fırsatta kavga çıkarmamızı, acımasızca insanlara eziyet etmemizi engellemiyorsa,
Oruç bizi hakikat uğruna Rebeze Çölüne sürülmeyi göze alan Ebu Zer’e, Peygamberin ölümünden sonra uzun zaman ezan okumaya dili varmayan Bilal’e, Kerbela’da susuzluğa mahkum edilen Peygamberin sevgili torunu Hüseyin’e, dünyanın çeşitli bölgelerinde hakikat için savaşan yürekli insanların safına yaklaştırmıyorsa,
Dünyada ve Türkiye’de sürüp giden insan hakları ihlallerine karşı daha duyarlı olmamızı sağlamıyorsa,
Oruç bizi dünden daha çok temel hak ve özgürlükleri çiğnenen ve dünyanın neresinde olursa olsun yardım bekleyen ezilmişlerin yanına itmiyorsa,
Hangi vakıf, dernek ve sivil kuruluşta çalışırsak çalışalım, çalıştığımız kuruluşun vereceği iftar yemeğini iptal edip, bunun için harcayacağımız parayı, dünyanın değişik coğrafyalarında açlıktan kırılan bebeklere gönderecek kadar bir değişim yaşamıyorsak,
Toplumsal statümüz ne olursa olsun, oruç bizi dünden daha özgür, daha direnişçi yapmaya yetmiyorsa,
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir özgürlük Peygamberinin ümmeti olduğunu iddia etmenin ve sabahtan akşama kadar aç kalmanın kime ne faydası var?
Biraz sonra iftar olacak ve orucunuzu açacaksınız,
Afiyet olsun
Allah orucunuzu makbul eylesin.
Vitalen Han Kahvaltı ve Cafe Açıldı
26.05.2023
Zafer Erdoğan'ın!
28.05.2023
Seçim ve Demokrasi | KÜRŞAD ATALAR
04.05.2023
Demokrasi’ye Mecbur muyuz? / Murat Kurtuldu
13.05.2023
SEÇİM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ/SABİHA ÜNLÜ
13.05.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
SİYASET İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER YUSUF YAVUZYILMAZ 28.05.2023
Hibrit Bir Sosyolojiye Doğru… ABDULAZİZ TANTİK 31.05.2023
Fetih Ruhuyla Yola Devam AHMET SEMİH TORUN 27.05.2023
Seçimin ardından VEDAT KAHYALAR 29.05.2023
“Sabahın bir sahibi var” BEKİR BERAT ÖZİPEK 18.05.2023
SEÇİM; SEÇME VE SEÇEMEME BECERİSİ MUSAB AYDIN 25.05.2023
Kifayetsiz Olan Kelimeler Mi? ZEYNEP YÜCEL 07.05.2023
Uçsuz Bucaksız Bir Cehalet ATASOY MÜFTÜOĞLU 08.05.2023
SİYASET İLE İLGİLİ DÜŞÜNCELER YUSUF YAVUZYILMAZ 28.05.2023
ANNE ORHAN DOĞANGÜNEŞ 24.05.2023