metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310
Feraset

Devlet Arşivleri Başkanlığı ve Osmanlı Malay Dünyası İlişkileri

Prof. Dr. Saim KAYADİBİ
27.09.2024


Küreselleşen dünyada varlık bilincini ümmet olma şuuruyla dünyaya deklere eden Osmanlı’nın devamı olan Türkiye, Türkiye Yüzyılı ile yeniden bu bilincin inşası için her türlü sahada çalışmalarını sürdürmekte olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de 198 ayrı ülkeden yaklaşık 350 bin uluslararası öğrenci üniversitelerimizde eğitim almaya devam etmekte.i Bu tablo ülkemizi dünya çapında en fazla uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapan ülkeler arasında yer almasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ülkemizi küresel bir eğitim merkezi haline getirmenin yanında geleceğin dünyasını da inşa etmesine fırsat tanımaktadır.

Köklü bir tarihi geçmişe sahip medeniyetler beşiği olan Türkiye, araştırmacıların da ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Türkiye’deki ilmi hazinelerin öneminin fark edilmeye başlanmasının bunda büyük bir payı vardır. Tarihimize ve medeniyetimize olan ilginin ve merakın artması asırlarca dünyayı insanca yönetmemiz, insanlığın tabiatına uygun bir medeniyet sunmuş olmamızdan kaynaklandığı da inkâr edilemez bir gerçek olarak durmaktadır. Özellikle günümüzde silah gücü ile masum sivil halkları hunharca katleden “tek dişi kalmış canavarlar”ın ortaya koyduğu seçilmişlik sendromuna sahip paranoyak varlıkların saldırganlıkları bu gerçeği bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.

Yaşadığımız çağa en yakın Osmanlı medeniyetini bu yüzden araştırmak isteyen birçok araştırmacı her geçen gün sayıları artarak tarihe ışık tutan kaynaklarımızı incelemek için ülkemize gelmekte, çeşitli araştırmalar yapmaktadırlar.

Geçen gün yine Malezya’dan birkaç araştırmacı ziyaretimize geldi. Malezya’nın ilk üniversitesi olan Malaya Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi eski dekanı Dato’ Prof. Dr. Ahmad Hidayat Buang, Datin Prof. Dr. Raihanah Abdullah ve Malezya’nın meşhur aktivisti Ustaz Amin. Birkaç hafta önce yine Malezya’dan gelen kalabalık heyetin aksine bu defa gelenlerin çalışması Osmanlı medeniyeti ve Malay Takımadaları (Malay Archipelago) adı verdikleri bölge ile Osmanlı devletinin ilişkileri üzerineydi. Çalışmak istedikleri projenin hipotezlerini desteklemek üzere veriler toplamak için gelmişlerdi bu araştırmacılar. Malay halkı içinde çok eskiden beri süre gelen bir inanış varmış. Bu inanışa göre Avrupalılar bu bölgeye saldırdıkları dönemde Osmanlılar yardım göndermişler, onları batılıların saldırılarına karşı korumuşlar. Bu inanışın doğruluğunu arşiv belgeleri ile ispat etmek için bir proje geliştirmişler. Geliş amaçları işte bu projenin tahakkuku içindi.

Osmanlı Malay Dünyası ile olan ilişkiler üzerine, Malezya’da akademik çalışmalar yaptığım dönemde, yazdığım bir de kitabımın olduğunu hatırladım bu vesileyle. Mütevazi bir çalışma olan bu kitabımın ilk baskısı 2011 yılında yapılmış, epeyce bir ilgi uyandırmıştı. Son baskısı daha geçenlerde Mayıs 2024 yılında Türkiye’de yapılarak okuyucuların hizmetine sunuldu. Kitaptan birkaç paragraf alıntılayarak yazının akışına müdahale etmek istiyorum.

Saim Kayadibi

“Türk-Malay ilişkileri üç belirgin tarihsel aşamaya ayrılabilir: 13. yüzyılın başları, Sultan II. Abdülhamid'in Pan-İslamist politikasının olduğu dönem ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yerini Türkiye Cumhuriyeti'nin alması sonrası dönem…”.ii
Kitabın rast gele bir sayfasını açtım. Gözüme ilişen şu paragrafı alıntılıyorum: “Başlangıçta, II. Abdülhamid, 19. yüzyılın sonunda Batavia'ya bir elçi göndererek Endonezya'daki Hadramî Arap Müslümanlarının acılarına karşı proaktif bir tavır almaya çalıştı. Türk diplomatlar, Müslümanlara, özellikle bu Hadramîlere, Avrupalıların sahip olduğu haklardan ve aynı seviyeden yararlanmaları için savaşacaklarına söz verdiler. Ayrıca Türkiye, Hollanda Doğu Hint Adaları'ndaki Müslümanları Hollanda baskısından kurtarmaya da çalışacaktı…”iii
Son bir alıntı yaparak Osmanlı Malay ilişkilerinin süreci hakkında bir işaret vermek istiyorum. “Johor'un diğer sultanlarında olduğu gibi, İstanbul ile Johor arasında benzersiz bir bağ vardı. Bu, özellikle Johor Sultanı Ebu Bekir ile yeni bir ilişki türü başladığında açıkça ortaya çıktı. Osmanlı Sultanları hareminin bir üyesi olan Ruqayyah Hanım, Malezya Sultanına fahri hediye olarak gönderildi. Ruqayyah Hanım Johor'a vardıktan sonra Sultan Ungku Abdul Majid ile evlendi ve bu evlilikten üç oğlu oldu; bunlardan biri, Malaya Üniversitesi'nin eski Rektörü Ungku Abdul Aziz'in babası Ungku Abdul Hamid idi. Kocasının ölümünden sonra Ruqayyah Hanım, Dato' Jaafar ile evlendi. Bu birliktelikten yedi çocuk doğdu; bunlardan biri olan Dato' Onn, UMNO' partisini kurdu; oğlu Tun Hüseyin, Malezya'nın üçüncü Başbakanı idi...”iv

Bu alıntılardan sonra artık makalemizin asıl konusu ile devam edebiliriz. Malezya’dan gelen misafirlerimizi Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi'ne (İSAM) götürdüm. Sağ olsun Prof. Dr. Murat Şimşek hocam karşıladı bizi merkezin kapısında. Misafirler buradaki kaynakları taramak istediler öncelikle. Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürü Mustafa Birol Ülker bey merkez ile ilgili detaylı bilgilendirmede bulundu. Yaptıkları katalog çalışmalarından, Yüksek Lisans ve Doktora tezlerinin detaylı bir şekilde dizinlerinden ve yorucu olmakla birlikte zevkli mesailerinden bahsetti... Bu çalışmaların yorucu ve dikkat istemesine vurgu yapmak için sadece bu katalog hazırlığının bile kendisinin şeker hastası olmasına yettiğinden şakayla birlikte bahsetti. Hakikaten özveri isteyen çalışmalara ihtiyaç vardı merkezde.

Türkiye’de akademik çalışma yaptırılan bütün üniversiteler ve enstitülerde Lisansüstü tezlerinin ortak bir havuzu olmadığından yakınıldı. Kimin ne yaptığı belli değil, aynı konu belki farklı bir kurumda defalarca çalışılmış bile olabilir. Kimin ne konu çalıştığı, hangi aşamada olduğu, sonunda ne tür bir tez ortaya çıktığı konusunda kimsenin bilgi sahibi olmadığından bahsedilmesine herkes gibi ben de çok üzüldüm. Bazı danışmanların tez çalışmalarının konusunu ve içeriğini savunma tarihi belli olduğu zaman ancak öğrenebiliyorlarmış…  Bu ise bir akademisyen olarak benim de içimi sızlatıyordu.

Bütün akademisyenler elbette aynı değil. Ancak bu hakikatlerin konuşuluyor olması bile akademinin ciddi olarak gözden geçirilmesini zorunlu kılan sebepler olarak görülmelidir. Türkiye’nin her bir köşesinde yaptırılan tez çalışmalarının süreç takibinin yapıldığı bütün kurumlarla sikronize bir merkez YÖK bünyesinde acilen kurulması çok faydalı olur. Süreç danışmanlar tarafından görülebilmeli. En azından yapılmakta olan ve bitmiş olan tezler bir merkezden takip edilebilmelidir.

Yükseköğretim Kurulu Tez Merkezi (YÖKTEZ) çok güzel hizmetler veriyor ancak üzerinde çalışıp bütün Türkiye’de yapılan çalışmaları da kapsayacak şekilde sikronize bir program geliştirilerek daha kullanışlı hale getirilebilir. Bunun için teknolojinin imkanlarından faydalanılarak kolayca bu eksiklik giderilebilir Bütün Türkiye’de yapılmakta olan ve bitmiş tezler aynı merkezden takip edilebilir ve yeni çalışmalara yol gösterilmiş olur böylece...
Devlet Arşivleri Başkanlığı’nı, daha fazla vakit ayırmak için, misafirlerimiz ertesi güne bıraktılar. Böylece bu sahadaki araştırmalarının kaynağına ulaşmış, Osmanlı Arşivi Külliyesi’ni tanıyarak ileriye dönük çalışmaları için yolu öğrenmiş olacaklar.

Devlet Arşivleri Başkanlığı Hazine-i Evrak dairesinde çalıştığını bir vesileyle öğrendiğim Ahmet Semih Torun bey Külliye’de bize mihmandarlık yaptı. Kendisinin rahatsızlığına rağmen bizim için vakit ayırması, arkadaşlarımızla ilgilenmesi misafirperverliği adına kayda değer müteşekkir bir davranıştı. Bu arada bizi kabul eden Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Külliyesi başkan yardımcısı Sebahattin Bayram beye, Arşiv belgelerini bize uygulamalı olarak gösteren, araştırmanın nasıl yapılacağını bilfiil öğreten ve imkânları sağlayan araştırma hizmetleri müdürü Fuat Recep beye teşekkür etmek isterim.

Devlet arşivinde araştırma yapmak için dünyanın dört bir yerinden gelen araştırmacıların olduğunu Hazine-i Evrak dairesini gezerken gördük. Burada araştırma yapabilmek, arşiv belgelerine ulaşabilmek için hiçbir zorlukla karşılaşılmadığını öğrendik. Yeter ki araştırma yapılmak istensin. Güler yüzle araştırmacılar karşılanıyor. Prosedürler kolaylaştırılmış bir şekilde birkaç dakika içinde halledilip 95 milyon belge, 400 bin defter araştırmacıların hizmetine sunuluyor. İşin daha da ilginç olanı bütün bu belgelere Belge Tarama Sistemiv sayfasına girilerek e-devlet üzerinden elektronik olarak ulaşma imkânı var.

SaimKayadibi

Kendi tarihini sağlam kaynaklardan öğrenmek isteyen birçok devlet de Osmanlı Devlet Arşivlerini ziyaret etmeye ihtiyacı olduğunun farkında. 50'ye yakın devletin tarihi Devlet Arşivleri'mizde onları bekliyor. Osmanlı Devleti'nin yönetimi altında bulunan üç kıta göz önünde bulundurulduğunda sayısı 100 milyona yakın belge bu ülkeleri yakından ilgilendiren kayıtları içermektedir.vi

Sadece akademik çalışma yapanlarla sınırlı kalınmamış, aynı zamanda geçmişi ile bağlantı kurmak isteyen herhangi bir birey bile arşiv belgelerine ulaşarak köklerini gün yüzüne çıkarma imkânına sahip. Devletin hafızasında kendi geçmişini araştıran vatandaşlar bile bu fırsatı değerlendirmekten geri durmamışlar. Sadece içinde bulunduğumuz 2024 yılı Temmuz ayına kadar, 6 aylık süre içinde sisteme 386 bin 34 araştırmacı giriş yapmış, 1 milyon 594 bin 972 belgeyi aramış, 5 milyon 626 bin 81 görüntüyü incelemiş ve 335 bin 355 belgeyi elde etmişlerdir.vii

İstanbul’un Kağıthane bölgesinde harika bir konuma sahip olan yeni Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Külliyesi’nde belgeler konusunda bizi aydınlatan Fuat bey örnek olsun diye Sumatra anahtar kelimesi ile bir arama yaptı sistemde. Karşımıza çıkan tarihi belge oldukça ilginçti.

Şu anda Endonezya’nın özel otonom bölgelerinden biri olan Açe eyaleti ile ilgiliydi karşımıza çıkan evrak. Açe Sultanı hicri 03-05-1290 (Miladi 29 Haziran 1873) tarihinde Osmanlı’ya "Sumatra ceziresinden Açe memleketi hükümdarı, ahali ve rüesasının Osmanlı Devleti himayesine girme talebleri" konu başlığını içeren bir mektup göndermişti. Osmanlı idaresi altına girmek istediklerini ifade eden resmi bir talepti bu. Evraklar Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştı. O kadar sanatkârane bir yazı ile yazılmıştı ki hayran olmamak mümkün değil. Bu yazışma ile ilgili olarak 33 defa resmi yazışmanın yapılmış olduğunu incelediğimiz evraklarda gördük.

Osmanlı Arşivi Külliyesi’nin sadece arşiv belgelerinin muhafaza edildiği bir yerden ibaret olmadığını Külliye’yi gezimiz sırasında gördük. Devasa kompleks içerisinde uluslararası sergi ve konferans salonları, harika belge ve eserlerin sergilendiği müze, çalıştayların, eğitim ve öğretim etkinliklerinin yapıldığı yerlerinin de hatırlanması gerekir.

Kısacası medeniyetimizin mirası arşiv belge ve defterleri bütün gizemleriyle birlikte İstanbul Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi Külliyesi’nde geçmişini merak eden araştırmacıları beklemeye devam etmektedir. Tarihine arşiv belgeleri ile yolculuk yapmak isteyenler için gidilmesi gereken, hatta olmazsa olmaz yerlerden biri burası.

Vesselam,

Prof. Dr. Saim Kayadibi
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Saim Kayadibi | 27.09.2024 16:54
Thank you very much brother Adnan. Nice to see you here. Hope to meet again inshaAllah. I wish you success too. Take care and wasslam.
Adnan ASKEEB | 27.09.2024 14:46
Professor Saim is one of the best scientists in Türkiye. I was his student. I wish him success.