Muvahhide karşı “Tevhitçi”
Bu yazının adını “Küçük tevhid ve büyük tevhid” veya “Sathi tevhid ve deruni tevhid” de koyabilirdim ama yakında cereyan eden bir diyalogdan ötürü yukarıdaki ismi tercih ettim.
Geçenlerde bir grup arkadaşın isteği üzerine yeniden Mesnevi okumaya başladık. Tıpkı benim gençliğimdeki gibi Mevlâna’yı hiç okumadığı ve bilmediği halde çevreden duyduklarıyla müşrik zanneden bir delikanlıyı da davet ettim. Okumalara katılmasını ve orada gördüğü aykırılıkları ve yanlışları tenkit etmesini istedim. Davetime sesli bir mesaj ile cevap verdi. Şöyle diyordu: “Ağabeyciğim, davetin için teşekkür ederim. Ama ben tevhitçi bir adamım. Bu yüzden içinde şirk bulaşığı olan kitap okumalarına katılmak istemem. Daha doğrudan ve tevhid bakımından şüphe taşımayan kitapları okumayı tercih ederim.”
Bu delikanlıyı elbette mazur görüyorum. Görüşünden ve tavrından dolayı kınamıyorum. Çünkü bu tavır tıpkı benim gençliğimdekine benziyor. İyi ve samimi bir Müslüman olduğundan şüphem yok. O bir muvahhittir, her ne kadar kendisine “tevhitçi” dese de. Lakin onun muvahhidliği, zahiri ve sathi bir tevhitçilikten ibaret. Gerek Kur’an-ı Kerim'i gerekse değer kitapları sadece sözlük anlamlarından hareket ederek okuyor ve kendi anladığı mananın mutlak doğru olduğuna inanıyor. Nereden biliyorsun diye soracak olursanız, cevabım “kendi gençliğimden” olacaktır.
Muhtemelen O, deruni olan ile sathi olan arasındaki farkı anlatmak üzere kullandığım karpuz metaforundan bihaberdir. İnsanlar, gençken genellikle karpuzu ilk defa gören kişilerin yuvarlak ve yeşil diye tanımlamasına benzer bir haldedirler. Karpuzun yuvarlak ve yeşil olduğu doğrudur. Lakin karpuzu ortadan ikiye kestiğinizde kırmızısının yeşilinden çok olduğu da görülecektir. Dahası karpuzu kesmeden kabuğundan ısıracak olursanız tadı da kötüymüş bu yenmez kanaatine varırsınız. Tıpkı benim mesneviyi fakülte birinci sınıfta okumaya kalktığımda bunda bir şey yok deyip bir kenara attığım gibi. Onun tadını fark etmem için kırklı yaşlara kadar beklemem gerekti.
Neyse, sözü uzatıp asıl meseleyi gözden kaçırmayalım. Bu arkadaşın ki sadece görünen ile yetinmekten ibaret bir tevhid’tir. Elbette Allah bunu da kabul edecektir. Ama daha deruni, Allah’ı gereği gibi takdir edecek ve farkında olacak bir muvahhidlik belki de Allah indinde daha makbuldür.
Bu bahsi anlamanız için ikinci bir misal daha vereyim size. Yıllar önce “Mevlâna’yı Keşfetmek” isimli yazıyı yazdığımda içinde bulunduğum çevrenin ileri gelenlerinden birkaçı yanıma geldi ve tıpkı bu delikanlının dediği gibi “Sen nasıl olur da içerisinde şirk ve müstehcen ifadeler bulunan Mesnevi’nin sahibini methedersin? diye bana çıkıştılar.” Ben de onların en hızlı olanına “abi sen hiç grip oldun mu?” diye sordum. “Osman konuyu saptırma” diye cevap vermişti. Ona demiştim ki: “Abi konuyu saptırmıyorum, bilakis derinleştirmek istiyorum.” “Oldum ne olacak!” deyince ikinci soruyu sordum. “Peki neden grip oldun abi?” “Neden olacak ya üşüttüğümden ya da mikrop kaptığımdan” diye cevap verdi. Benim beklediğim de işte buydu. Ona dedim ki “Abi şimdi benim kafam karıştı. Mevlâna diyor ki ‘İlk sebep (Allah) dururken ikinci ve üçüncü sebepleri fail zannetmek şirktir.’ Hanginiz müşrik karar veremedim, sen mi müşriksin yoksa Mevlâna mı?”
Ben biliyorum ki hem bu büyüklerim hem de Mevlâna muvahhidti. Lakin bunlar sem’a makamında (duyu organları idraki düzeyinde) Mevlâna fuad makamında (yürek idraki düzeyinde) muvahhidti.
Şimdi bu delikanlı zannediyor ki “tevhitçi” dediğinde doğru bir söz söylemiş oluyor. Halbuki bizim kültürümüzde tevhitçi diye bir kelime yoktur, muvahhid vardır. Daha tevhide inanan insanın muvahhid olduğunu bile bilmeyecek kadar az malumat sahibi, kendisine “tevhitçi” diyor, oduncu, fırıncı ve tamirci gibi.
Neyse, demek istediğim şey şudur: Zahir ya da lafız ile yetinip Allah'tan başka ilah olmadığını kabullenmek muvahhid olmaya yeter. Amenna. Amma bunu daha deruni düşünceler ile pekiştirip tıpkı Hz. İbrahim gibi “Batanları sevmem” diyerek Allah'tan başka bir varlığın olmadığını kavramak da muvahhidliğin dik âlâsıdır.
Gannuşi:Aksa Tufanı Nuh tufanı gibi olacak
22.11.2023
İsrail Saldırılarında Türkiye'den 2 Şehit
22.11.2023
Yine fırladılar orta yere | Vahdettin İnce
27.11.2023
Üstün Bol ile Derkenar..
01.11.2023
Ankara'daki STK'lardan Filistin Bildirisi..
02.11.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
STK’lar Sararırsa DERVİŞ ARGUN 24.11.2023
YÜZ YILLIK MUHASEBE ÜSTÜN BOL 04.11.2023
İtaat ve Sadakat Özgürlüğü ATASOY MÜFTÜOĞLU 07.11.2023
Akran Zorbalığı ve Çeteleşme MUHSİN GANİOĞLU 31.10.2023
Nefret Tanrısı Yehova ENES TARIM 03.11.2023