Onunla yaklaşık on sene önce kızını oğluma istemek için gittiğimde tanıştım. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, siyah ve gür saçlı, mütebessim, karayâğız bir adamdı. Sakin ve mutedil bir kişiliği vardı, tane tane konuşurdu. "Kız evi naz evi" derler ama o bize hiçbir zorluk çıkarmadı.
Kimi insanlar, bi-zâtihi kötüdür. Onları mevzubahis etmek bile gereksizdir. Kimi insanlar da iyidirler, lâkin sadece iyiler tarafından sevilirler. Sayıları çok az olsa da üçüncü bir “iyi insan” grubu daha vardır ki hem iyiler hem de kötüler tarafından sevilir ve sayılırlar. Çünkü onlar kötülüğe de iyilik ile karşılık verirler. Böyle biri olmak gerçekten zordur. İşte dünürüm “Türkmen Kır” bu tür iyilerdendi. Onunla ilgili kötü bir söz söyleyen veya şikâyetlenen hiç kimseye rastlamadım.
Türkmen, 18 Şubat 2023 Cumartesi akşamı aramızdan ayrılarak rahmeti Rahman’a kavuştu. Şunu öncelikle ifade etmeliyim ki Türkmen’in sülalesi ona gerçekten düşkündü. Kalp krizi geçirip hastahâneye kaldırıldığı duyulur duyulmaz Türkiye’nin dört bir yanından akrabaları hastahâneye akın ettiler. Hatta yurt dışındaki ablası bile aynı gece hastahâneye ulaştı.
Türkmen Kır, 9 çocuklu bir babanın 7. evladı olarak Afşin, Dağlıca'da dünyaya gelir. Altı ablası vardır. Türkmen, doğduktan sonra adeta bir veliaht muamelesi görür. O, kendisinden sonra doğan bir erkek ve bir kız kardeş için de bu ayrıcalıklı yerini korur. Türkmen bey, insanlar ile olan münasebetlerindeki irfanı herhalde bu kalabalık aile ortamı sayesinde elde etmiş olmalıdır. Kalabalık aile kültürü, modern insanın anlayamayacağı kadar yüksek faydalar ve hikmetler taşımaktadır.
Türkmen bey, çocukluk ve gençlik yıllarını köyün ağası olan (bir süre belediye başkanlığı da yapmış) babasının desteği ile yokluk görmeden geçirir. Hareketli bir çocukluk ve gençlik dönemi yaşar. Çevresinde etkilidir. Köy takımında futbol oynar, lise yıllarında bando takımında yer alır. İyi bir atlettir, çeşitli müsabakalarda madalyalar kazanır. Kendisi ile akran olan ablasının oğlu Ahmet ve küçük kardeşi Mikail ile adeta bir “takım” olarak her yerde hâzır ve nâzırdırlar. O, gençlik yıllarında, bir yanlış gördüğünde müdahale etmekten ve racon kesmekten de geri durmaz.
Liseyi bitirdiğinde hem üniversite hem de memurluk imtihanını kazandığı halde babasının arzusuna uyarak Afşin’de kalmayı tercih eder. Yirmi yaşında evlenir. Babası kendisine büyük bir toptancı dükkânı açar. Lâkin o, “Ağalık vermekle olur” sözünü doğrularcasına aldıklarının parasını ödeyemeyen esnafın borçlarını sile sile elinde ve avucunda ne varsa tüketir. Bir süre de bakkallık yapar ve nihayet onu da kapatmak zorunda kalır. Büyük bir sermaye ile başladığı ticaret hayatından elinde sadece baştan sona dolu bir veresiye defteri kalmıştır. Aslında bu defter onun nasıl bir hayırsever olduğunun belgesidir. Sonra da maaşlı olarak çeşitli fabrikalarda çalışır.
Türkmen bey, biri erkek, üçü kız, dört çocuk yetiştirir. Hepsini de okutur. Onlardan biri de benim gelinimdir. Çocuklarına bakarak bile Türkmen beyin evinde oluşturduğu, muhabbete dayalı düzeni, dinginliği, edep ve âdâbı görebilirsiniz. Türkmen Bey, çocuklarına öyle iyi muamele eder ki her biri babası için biricik olduğunu ve babasının en çok kendisini sevdiğini sanır. Halbuki o, pek çok baba gibi çocukları arasında ayırım yapmaz.
Son yıllarda Türkmen beyin kalbinde problemler belirdi. Daha doğrusu damarlarında tıkanmalar oluşmaya başladı. Bu yüzden birkaç kez anjiyo oldu. Doktorların verdiği ilaçları kullanmaya başladı. Ama bu durum, onun hayata bağlılığında ve kişiliğinde hiçbir olumsuz etki yapmadı.
Vefatından sonra bu yazıyı yazmak için düşünmeye başladığımda Türkmen Bey’in tıpkı kendisi gibi 55 yaşında vefat eden abim Hasan Usta ile benzerlikler taşıdığını fark ettim. Her ikisi de babaları tarafından yanlarında kalması için evlatları arasından seçilmişti. Her ikisi de ihtiyarladıklarında ana ve babasına gıklarını bile çıkarmadan yıllarca bakmışlardı. Her ikisi de çevresindeki herkes tarafından seviliyor ve sayılıyordu. Her ikisi de kimin ne ihtiyacı varsa onu gidermek için hemen yardıma koşuyordu.
Türkmen Bey ile dünürlüğün ötesinde ortak bir yanımız vardı. İki ortak toruna dedelik ediyorduk. O, torunları ile oynamaktan onlar ile birlikte olmaktan o kadar çok haz duyardı ki bunu kelimeler ile ifade etmek gerçekten zordur. Onun kalbi son zamanlarda en çok sevdiği işi yaparken: “torun oynatırken” durdu. Doktorlar bir buçuk saat onu tekrar çalıştırmak için uğraştılar. Başardılar da. Ama yorgun düşen bedeni daha fazla dayanamadı. Sadece 20 gün sonra ruhu, yorgun düşen bedeni ve artık çalışamayacak kadar yıpranmış kalbinden ayrılıp, Rabbine geri döndü.
Türkmen beyin cenazesini Ankara’dan depremde hasar görmüş memleketi Afşin’e götürdük. Kalabalık bir cemaat ile kıldığımız cenaze namazından sonra aile mezarlığına babasının ve anasının yanıbaşına defnettik. Yıkılmış ve harap olmuş bir ilçede, güneşli güzel bir günde onu doğup büyüdüğü topraklara emanet ettik.
İyilerin dünya sürgünü kısa olurmuş. Mekânın cennet olsun Türkmen Bey!
Ebu Ubeyde: Nasrallah'ın yasını tutuyoruz
28.09.2024
HİZBULLAH'IN FİLİSTİN SINAVI | HAZIM KORAL
28.09.2024
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024