Bana mı öyle geliyor, yoksa, gerçekten öyle midir, bilemiyorum.
Son zamanlarda etrafımda öyle çok yakınım, dost veya arkadaşım dünya hayatına veda edip, bizi kendilerine hasret bırakıp gittiler ki, adeta çevremin boşaldığını hissetmeye başladım.
Gidenler gitmeden önce, kendileri hakkında uzun uzadıya düşünemiyoruz fakat, çekilip gittiklerinde yerleri boşalınca, üzerlerinde daha dikkatlice düşünmeye başlıyoruz ve kaybımızın ne kadar önemli ve değerli olduğunu anlıyoruz.
Geçenlerde böyle bir dostumu daha kaybettim.
Karamanlı İsmail Topuz.
İsmail Topuz Karaman’ın Damlapınar köyünde oturan, çiftçilik ve minibüsçülükle geçimini temin eden, mütedeyyin bir Anadolu insanı.
Genç yaşlarda dünya hayatının ağırlığından kurtulup aramızdan ayrılan, benden bir büyük ağabeyimin küçük oğlu Üzeyir’in evliliği sırasında tanıdım onu.
Beş kız babası, çalışkan ve Kur’an, ilim, irfan aşığı güzel bir insan.
İlk iki kızını tâ Karaman’ın ücra bir köyünden İstanbul’a Kur’an okuyup, hafıze olsunlar diye göndermiş.
Bir çoğumuz, evimizin bir kaç yüz metre uzağındaki okullara çocuklarımızı gönderirken nasıl zorlandığımızı düşünürsek, İsmail Beyin fedakârlığını daha iyi anlayabiliriz.
Çocuklar, bizim evin yakınındaki Milli Gençlik Vakfı evlerinden birinde kalıyor, zaman zaman benimle sohbet etmek için geliyorlardı.
Aslında, gelen kızların hepsi de, son derece hanımefendi, öğrenme ve uygulamaya istekli çocuklardı.
Tavır ve davranışları ile, yaşantıları, ahlâki duruşları ve edepleri ile ilk bakışta, Kur’an talebesi olduklarını gösteriyorlardı.
Özellikle yaşının uygunluğu, terbiyesi, hafızlığı, giyim-kuşamı, olgunluğu ve sürekli gülümseyen sevecen tavırları ile Ayşe, eşimin de, benim de dikkatimizi çekti.
Ayşe’ye gelinimiz olmasını teklif ettik.
Çocukları görüştürdük.
Ağabeyim vefat ettiği için, kayınpeder olma görevi bana düşmüştü.
Bir minibüs kiralayıp Karaman’a, kız istemeye gittik.
İsmail Topuz’u İşte o zaman tanıdım.
O sıralar ekonomik açıdan oldukça zor bir süreç yaşıyorduk.
Sanırım ailemizin durumunu Ayşe, babası ile konuşmuş olacak ki, adeta tam bir, Hz. Fatıma Annemiz ile Hz. Ali’nin söz ve nişanını yaptık.
Alacak, verecek, altın, gümüş hiçbir şey konuşulmadı.
O gece, İsmail Bey’in tutum ve davranışları, konuşmaları, bir kız babası olarak hiçbir isteğinin olmayışı, beni şaşırtmıştı.
Fakat, asıl şaşkınlığı, aylar sonra yaptığımız düğün sorasında yaşadım ve İsmail Topuz’un İslamla olan bağının, İslâmi duyarlığının, sahabe hayatlarının örnek alınarak uygulanmasının pratiğini yaşadım.
O, bir Hak aşığı, Hak bağlısı, Hak davasının mücahidi olarak yaşadı.
Hiç sormadım fakat, sanırım yaşıt olabilirdik.
Uzuna yakın boyu, geniş omuzları, sürekli gülümseyen çehresi ile dost ve yakınlarına güven veren, sağlıklı ve pehlivan gibi bir duruşu, bir cüssesi vardı.
Erbakan Hocayı çok severdi.
Köyünde, kendisinin kullandığı bir motor kazasında aramızdan ayrılıp, çok sevdiği Peygamberimize (as) kavuştu.
İsmail Topuz’un hiç unutamadığım, kimi kız babalarına örnek olsun diye sık sık anlattığım ve yukarıda beni şaşırtan dediğim öylesine dostça, Müslümanca bir davranışı var ki, bunu söylemeden geçemeyeceğim.
Düğünümüzü yaptık.
Ayşemizi alıp evimize, İstanbul’a getirdik.
Hepimizin dağılacağımız sırada kolumdan tutup, beni bir odaya soktu ve kapısını kapattı.
“Bak” dedi “Ferman Bey kardeşim, benim dünya malımda gözüm yok, bunu sen de gördün, Ayşe artık sizin evladınız, siz aç kalırsanız, o da kalsın, tok olursanız o da tok olur, rızkımıza Allah kefil, damat beyimiz de , zamanla, ev eşyalarını çalışır alır, buna da bir diyeceğim yok.
Benim senden, Ayşemin kayın pederi olarak tek bir isteğim var, o da şudur: siz de babasınız, malumunuz, Karaman’ın bir köyünden buraya ,İstanbul’a, daha çocuk yaşta kız yollayıp okutmak, onu hafız yapmak kolay değil.
Sizden isteğim, Ayşemiz, Kur’an ve Kur’ana hizmet yolunda okuyabildiği kadar okusun, asla önünü kesip ona engel olmayın. “ dedi.
İkimizin de gözlerimiz yaşardı.
Birbirimize sıkıca sarıldık.
İşte bu güzel insan artık aramızda değil fakat, ikisi hafıze olan beş tane sadaka-i cariye evladı var, ne mutlu ona.
İsmail Topuz gibi, kaç kız babası var ki şimdi?
Evladına başlık parası, yatak odası, koltuk takımı, kolyesi, bilekliği, bilmem kaç adet altın bileziği isteyip ısrar eden babalardan geçilmiyor.
Fakat o, bütün bu ziynetleri ayağının altına alıp Kur’anı ve Kur’an ahlakını, sadece bunu istedi.
İstedi ve aldı.
Örnek insan ve çok değerli dostum İsmail Topuz’a rahmet, eşine, yakınlarına, çocuklarına, torunlarına ve özellikle kızım Ayşe’ye sabır ve metanet diliyorum.