İslam, siyasal, askeri, ekonomik ve düşünsel konularda tarih boyunca çok sayıda saldırı ve tehditle karşılaşmıştır. İslam’ın etkisi arttıkça ve sınırları genişledikçe diğer kültürel havzalarla ekonomik, askeri, siyasal ve düşünsel anlamda karşı karşıya gelmiş, karşılıklı etkileşime girmiştir. İlk karşılaşma entelektüel anlamda Yunan düşüncesi ile olan karşılaşmadır. Bu kültürel ve entelektüel alışverişten Müslümanlar oldukça kazançlı çıktılar. Yunan düşüncesini İslamileştirdiler ve büyük bir bilimsel-felsefi atılım yaptılar. İkinci büyük karşılaşma, askeri alanda, özellikle güvenlik anlamında derin sarsıntılar yaratan Moğol istilasıdır. Moğollar, İslam dünyasını askeri anlamda baştan aşağı tahrip etmelerine karşın, entelektüel birikimleri yetersiz olduğundan üstünlüklerini kısa sürede kaybettiler. Kuşku yok ki, Endülüs tecrübesi, Haçlı Seferleri, Osmanlı-Batı ilişkileri belirli krizler ve imkanlar doğurmuştur.
Öyle görülüyor ki, modern dönemde karşılaşılan kriz, İslam dünyasının tarih boyunca yaşadığı en derin krizdir ve etkileri hala devam etmektedir. Daha önce karşılaşılan krizler tek yönlü olduğundan cevap vermek kolay olmuştu. Üstelik bu krizlerde İslam dünyası güçlü bir konumdaydı. Modern dönemdeki kriz ise ekonomik, askeri ve entelektüel yönden eş zamanlı yaşanan derin bir krizdir. Bu kriz halen bütün kapsamıyla devam etmektedir.
Öte yandan derin etkileri olan krizden çıkış yolları üzerinde Müslüman aydınlar, temel kaynaklarından hareketle, çalışmalarını sürdürmektedir. Nakıb el- Attas’ın entelektüel zeminde yürüttüğü çalışmalar, bu anlamda özel bir önem taşımaktadır. Modern dönemde Müslümanların karşılaştığı meydan okumalarda oryantalist ve İslamafobi çalışmaları başı çekmektedir.
İslam ve modernizm arasında yapılan karşılaştırmalarda bir diğer sorun da İslam’ın temel kaynakları hakkında, bir kısmı bilerek yapılan, yetersiz bilgilerdir. İşte Nakıb el-Attas, “İslam Metafiziğine Prolegomena” adlı kitabında, bu yetersizliği giderecek derin ve kapsamlı analizler yapmaktadır.
Kuşku yok ki, her medeniyet, epistemoloji, ontoloji ve etik anlamında metafizik bir arka plana yaslanır. Metafizik arka plan yeterli düzeyde analiz edilmediğinde, yapılacak tartışmalar, istenilen seviyede olamayacaktır. Nakıb el-Attas, modern düşüncenin İslam hakkındaki kafa karışıklığı ve bilgi yetersizliğini gidermek için İslam metafiziğinin dayandığı temek parametreleri Kur’an, Sünnet ve İslam Sufilerinin düşünceleriyle temellendirmektedir.
Nakib el- Attas’ın temel amacı, İslam metafiziğinin ana parametrelerini, kendi kaynaklarından ve bilgi sisteminden hareketle, sistemli bir şekilde analiz etmektir. Attas, İslam metafiziğini temellendirmek için din kavramı, ahlakın ve edebin temeli, İslam’da mutluluğun anlamı, insanın mahiyeti ve nefsin psikolojisi, mahiyet -zat ilişkisi ve varlığın mertebeleri gibi konuları ele almaktadır. Tartışmanın temeli, her medeniyetin metafizik bir siteme dayandığı ön kabulü ile başlamaktadır. Attas’a göre medeniyetleri birbirinden farklılaştıran ölçüt dayandığı metafizik zemindir.
Hiç kuşku yok ki, İslam Metafiziği, modern düşüncelerin ötesinde kendine özgü nitelikler taşır. Bundan dolayı İslam metafiziği ve modern dünyanın dayandığı arasında belirgin farklar vardır. İlk olarak İslam metafiziği, modern dünyanın dayandığı empirist- rasyonalist paradigma ile kendini sınırlandırmaz. İkinci olarak İslam, kategorik olarak kutsal – profan ayırımını kabul etmez. İslam bu ayırımın ötesinde varlığın birliği (Tevhit) düşüncesinden hareket eder. Bu, İslam metafiziğinin hem dünya hem de ahireti kuşattığı anlamına gelir. İslam’ın dünya görüşündeki özgünlük, modern düşüncenin hiç vurgu yapmadığı gayb alemi tasavvuru, onu kendi kaynakları içinde ele almamız gerektiğini açıkça göstermektedir.
Öte yandan doğruluk ve gerçeklik anlayışı modern düşüncenin kabul ettiği anlayıştan tamamen farklıdır ve ancak kendi metafiziği içinde anlamlandırılabilecek bir durumdur. “ Bir bütün olarak hayat perspektifi dahil görünür alemlerin yanı sıra gayb aleminin de metafizik araştırması olan İslami gerçeklik ve doğruluk görüşü, ne tamamen çeşitli kültürel gayelerin, değerlerin ve fenomenlerin ‘suni insicam’ içerisinde toplanmasından oluşturulan bir dünya görüşüdür ne de koşullara uygun bir biçimde değişen paradigmalarla aynı çizgiye dönüşmek ve ucu açık gelecek oluşumu için belirsiz kalmak zorunda olan felsefi teoriler ve bilimsel keşiflerin tarihine ve gelişim sürecine istinat ederek tedricen teşkil edilmiş bir şeydir”(1)
Nakib el-Attas’a göre İslam Batı düşüncesinin geçtiği aşamalardan geçmemiştir. İslam’ın gelişim tarihi, kendine özgü özellikler taşır ve Batı toplumlarının düşünce serüveninden farklı bir yol izler. “Dünya görüşünün temel unsurlarındaki değişimleri ihtiva eden düşünce ve değer sistemlerindeki kaymalara taraftar olanlar, kültürlerin tüm formlarının bu tür kaymaları tecrübe etmeleri gerektiğini söyleyebilirler. Aksi takdirde değişen koşullara sahip etkileşim sürecinde kendi kendini tüketir, üretemez hale gelir ve öylece kalakalırlar. Fakat bu yorum sadece düşünce ve değer sistemlerinin kendi zamanlarındaki bilimin kültürel ve felsefi unsurlarından elde edildiği medeniyetlerin tecrübesi ve idraki içinde doğrudur. İslam, bir kültür formu değildir. İslam’ın gerçeklik ve doğruluk tasavvurunu yansıtan düşünce sistemi ve ondan elde edilen değer sistemi, yalnızca bilim tarafından desteklenen kültürel ve felsefi unsurlardan oluşturulmamıştır. Bilakis onun temel kaynağı, dinin tasdik ettiği aklın ve keşf yoluyla ulaşılan ilkelerin kabul edildiği vahiydir.”(2)
Nakib el- Attas’a göre Batı düşüncesinde ‘gelişme’ diye adlandırılan süreç İslam’a atfedilemez. İslam yorum ve detaylarda meydana gelen değişim ve farklılıkları kabul eden, ancak temelde yer alan vahiy hakikatleri gelişme kavramının dışındadır. İslam medeniyetinin ve dolayısıyla metafiziğinin temeli vahiydir. Vahiy, Allah tarafından gönderilen, Peygamberin zihninin hiçbir şekilde müdahil olmadığı ilahi bilgi türüdür. Ayrıca Batı dünyasında dil felsefecilerinin öne sürdüğü, dilin gerçekliği tam olarak ifade edip etmeyeceği konusundaki tartışmanın da İslam’la bir ilgisi yoktur.
Nakib el- Attas’a göre Batı düşüncesinin temel özelliği bilimsel verilerle elde edilen bilgilerle kültürel gelenekler ve inanç sistemleri arasında uyum sağlama eğilimidir. Bu amaçla dillendirilen ‘dinlerin aşkın birliği’ iddiası doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü bu iddialar, tümevarım yoluyla elde edilen deneyimlerden değil, zihinsel çıkarımlardan oluşmaktadır. Attas’a göre yalnızca bir din vardır; Bu da son Peygamber aracılığıyla gönderilmiş olan son dindir. Daha önceki peygamberlerin mesajı zaten bu dinde içkindir.
Attas’a göre İslam söz konusu olduğunda zahit-batın anlamların birbirinden ayrılması ve otonom alanlar olarak tanımlanması kabul edilemez. İslam, zahirden hareketle batına doğru giden dikey bir sürekliliği amaçlar. “Din, hem Allah’ın birliğinin ( et-tevhit) tasdik edilmesinden ve doğruladıkları tutum ve davranışı onaylayan, kemale erdiren ve pekiştiren O’nun son Peygamberi tarafından gönderildiği şekliyle kabul ettiğimiz tutum ve davranışlardan müteşekkildir.”(3)
Kuşku yok ki, İslam metafiziğinin odak kavramlarının en tepesinde “Allah” kavramı bulunur. Allah, Batı düşüncesinde formüle edilen ve Aristoteles’ten itibaren dillendirilen felsefi düşüncelerin ötesinde evreni yaratan, zaman ve mekan dışı bir kavramsallaştırmaya işaret eder. Attas’a göre İslam, insanı her şeyin ölçütü olarak gören ve sofistlerden itibaren savunulan öznelci anlayışı kabul etmez.
Attas, temeldeki sorunun bilginin ifsadı olduğu konusunda ısrarcıdır. Bu durumun temel nedeni, modern düşüncenin etkisiyle oluşan kafa karışıklığıdır. Batı düşüncesinin yarattığı zihinsel karışıklık, vahye dayanan dünya görüşünün doğru anlaşılması önündeki engellerden birini oluşturmaktadır. Attas’a göre anlam, bir bilgi sistemi içinde kavramların birbirleriyle ilişkileri sonucu ortaya çıkar. Güvenilir tanımlar yapılmadığı zaman, tanımlanan kavramlar asli anlamlarını yitirir; derin bilgi ve kavrayışın yerini içeriksiz sloganlar alır. Slogan üzerinden tefekkür üretilemeyeceği açıktır.
Dil, varlık sisteminin en önemli ifade biçimidir. “Dil, ontolojiyi yansıtır. Yabancı anahtar kavramların dile girişi, sadece kelimelerin geçişini değil, bundan daha fazla bu tür kavramların ortaya konulduğu dilin yansıttığı dünya görüşüyle bağdaşmayan yabancı dünya görüşünün üst sistemine ait sembolik yapıların geçişini de gerektirir.”(4) Bu da doğal olarak bir zihin karmaşasına yol açar. Batı dünyasına ait seküler kavramlarla İslam’ın metafiziğini anlamak mümkün değildir. Attas’a göre “Seküler” kavramının Batı’da kullanıldığı anlamıyla Kur’an’i bir karşılığı yoktur.
Sekülerleşme, Batı’yı rahatsız etmemesine ve Batı tarihinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmasına karşın, İslam dünyasında birçok zihinsel karışıklığa yol açtı. Sekülerleşmenin hayatı ve varlığı dinden arındırarak anlamlandırma olarak tanımlanması, İslam’ın dünya görüşüyle en temel farklılığı ortaya çıkardı. Sekülerleşme, sadece siyasi alanı değil, toplumsal ve kültürel alanı da etkiler. Batı dünyasında sekülerleşme din ve metafiziğin tasallutundan kurtulma olarak olumlanır. Aslında asıl mücadele edilen din adına hareket eden kilisenin bilim ve felsefe üzerine olan tasallutudur. Sekülerleşme ile din ve dünya arasında birbirini etkilemeyen farklılaşma ortaya çıkar. Bu tanımlama İslam metafiziğine kökten aykırıdır.
Nakib el-Attas’ın dikkat çektiği en önemli noktalardan biri, başka bir medeniyet havzasında, başka tarihsel koşulların ürünü olarak ortaya çıkan kavramlarla, bir başka medeniyetin anlaşılamayacağı konusudur.
Attas’a göre Batı’nın bilim anlayışı ile İslam’ın bilim anlayışı örtüşmez. Batı’da bilim ve din iki ayrı kategoridir; alanları ve yöntemleri birbirinden farklıdır; asla birbirlerinin alanlarına müdahale etmezler. Oysa İslam dininde kutsal ve din-dışı diye bir epistemolojik ayırıma gidilemez. O halde dili Batı modernitesinin ürettiği kavramların tasallutundan kurtarmak gerekir. “İslam’a dönüşün asli unsuru dilin İslamileştirilmesi, İslam’ın temel kelime dağarcığının Müslüman halkların dillerine katılmasından başka bir şey değildir.”(5)
Batı dünyasında bilgi kavramına yapılan semantik müdahale ve sonrasında gelişen pozitivist anlayışla, bilimsel bilginin tek belirleyici bilgi türü olması, İslam tarafından kabul edilemez. Çünkü İslam’da bilgi salt deneyin ve aklın sınırlarına hapsedilemez. Batılı bilim anlayışının egemenliğinin İslam toplumlarını etkilemesi sonucunda, İslam’ın kendine özgü kavramsal sistemi bozuldu ve anlamları değiştirildi.
Attas’a göre dilin doğru bir biçimde kullanılmaması, dile ait odak kavramların semantik müdahaleye uğraması, dinin yansıttığı dünya görüşünü de derinden etkiledi. Çünkü bir kültürün ve dinin ontolojisi ve epistemolojisi arasında, ihmal edilmemesi gereken, köklü bir bağlantı vardır. ‘Edep, kader, mutluluk, özgürlük, tevekkül…” gibi kavramlar, ancak kendi düşünce sistematiği içinde anlam kazanır. Bu yüzden İslam ontolojisi ancak İslam epistemolojisi içerisinde anlam kazanabilir ve doğru anlaşılabilir.
Attas’a göre İslam düşüncesi, içine giren Batılı kavramların ve bu kavramların etrafında oluşan zihniyet dünyasının baskısı altındadır. İslam, hakikatle ilgili bilgiyi kendi sistematiği içinde barındırır; kendi dışında üretilen felsefeye ve bilime ihtiyaç duymaz. Attas, din, ahlak, edep, varlık, mahiyet, nefs ve varlığın mertebeleri gibi kavramların analizini, kitabında öne sürdüğü tezin doğrultusunda, İslam metafiziğinden yola çıkarak yapmaktadır. İslam metafiziğini temellendirme konusunda da temel aldığı tasavvuf ve onun dayandığı epistemolojik sistemdir.
Nakıb el-Attas, “İslam Metafiziğine Prolegomena” adlı eserinde İslam Dünya görüşünü Batı modern düşünceden ayıran asli unsurlarına dair temellendirme yapmayı hedeflemektedir.
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
Hocam Şeyho Duman|Talip Özçelik
09.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Yemen’den İsrailli kimya devine büyük darbe
15.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024
KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER YUSUF YAVUZYILMAZ 17.11.2024