vazgeçtim ama unutmadım,
acısı ha! şurda işte dediğiniz ne varsa
bilin ki
çok zaman bize rağmen hayat dayatır
boyun bükeriz.
mecburiyet sonrası olan ayrılıklardandır ve
kapanmaz yaralar bırakır arkasında.
benim bugün söylediğim zoraki olan ayrılıklar değil be dost.
gelir duvara dayanırsınız
bıkmadan denersiniz ve her seferinde hani olmaz işte, aşamazsınız ya!
önünüzü aşılmaz olan dağlar, uçurumlar kesmiştir ve tekrar tekrar tırmanmanın,
aşmaya çalışmanın sonucu bellidir
taşıyıp durulan, üzerinize adeta yapışan,
onsuz olmaz dediğiniz ne varsa,
adamın belini çatırtadan,
yıllarca omuzlara yük olan,
gönle yara olandan bahsediyorum.
bu taşınmaz yük
insani ilişkilerde sıkça karşılaşırız.
iş hayatımızda vardır. arkadaşlar arasında vardır. eşler arasında vardır,
sevgililer arasında vardır. insan eşya arasında vardır, fikir ve inançlarda vardır.
bırakılması, terk edilmesi gereken, taşıması sadece yorgunluk olan,
yaşanan hayatı zehir eden birlikteliklerdir ve
adeta ömrü törpüler! işte onlardan bahsediyorum
eziyete dönüşen
bir türlü vazgeçemediğimiz "ilişkilerimiz"
hep bitirmesini bilmemekten kaynaklanır ve kişiye zulümdür
vazgeçmek var ya !
evet vazgeçmek diyorum. bırakmak,
öylece bırakmak.
kendi irademizle bile isteye vazgeçmek işte… özgür bırakmak tüm "yük" olanları...
vazgeçmemek esasında
geleceğimizi,
yani yaşanacak daha güzel olanı
geçmişin yük olan yaşanmışlıklarına
kurban etmek gibi bir şey, ah bir bilsek
kolay değil be dost kolay değil.
çocukluğumuzdan beri bizlere zorluklarla mücadele etmek,
ısrarcı olmak, vazgeçmemek, pes etmemek gerektiği öğretildi.
modern zamanlarda her şey insandan bilinince, allah ‘haşa’ göğe çekilince! işte
karşımıza imkânsızlıklar çıktığında bile mutlaka bir yol bulmak zorunda olduğumuz
fısıldandı kulaklarımıza
kahramanlar vardı örnek işaretlenen.
eşsiz mücadele veren başarmış insanlar işte. bir ışık gibi parlayan yol göstericiler!
rol modeller…
"direne direne kazanacağız" bilinci zihin altımıza kazınmıştır adeta.
ah!, hayat her zaman "direnene" yol açmıyor ki dost
dağ gibi önüne dursanız da, çatlasanız, zıplasanız da
sizi yıkıp geçecek hikayeler olur
biz ona hayatın gerçeği diyoruz ve
böylesi durumda
boyun bükmek ve kabullenmek ve vazgeçmek lazım gelir
emek verilen bir insani ilişkiden,
saç baş yolduran! ilişkiler ağına dönmüş evliliklerden, yardan, eşten
bir modası geçmiş ekonomik anlayıştan, evlerimizdeki göz önünden uzak bir yerlerine koyduğumuz kullanmadığımız eşyalardan
bir "fikirden" vazgeçmek dünyanın en zor şeylerinden biridir.
‘faydası kalmamış’ ve
yük olanı terk etmek zor gelir insana.
peki niye öyleyiz ki
niye?
her anı acı olan, yük olan, eziyet olan ve olmaya devam eden birliktelikleri
yıllarca niye taşır ki insan diyorsanız
haydi buyrun;
akıllıyız ya!.
vazgeçmeyi düşünsek bile hemen mantık araya girer sayısız gerekçe üretir.
yeni olanın bilinmezliğini yüklenmek istemeyiz
eski olanın yönetebilir olduğuna inanmak gibi.
akıl oynaşır sahibiyle ve var olan eziyeti kişiye taşıttırır.
vazgeçmek zayıflıkmış gibi gelmeye başlar. her ne pahasına olursa olsun “vazgeçmemekte” o kadar diretiriz ki;
zamanla ‘insanlığımızdan’ olacak dertlerin sahip oluruz.
sonra inançlarımız işte.
katlanmak iyidir derler. sabır derler. ucunda aydınlık günler var derler,
erdemli olmak için fedakarlık gerekir derler,
cennet /cehennem var ucunda derler,
vazgeçilmesi gereken duruma sabretmek
“güçlü olmak”tır derler,
bir ilişkiyi bitirmek, “beceremediler” olur.
her ne pahasına olursa olsun devam etmek ise “mücadeleci” olmak diye adlandırılır.
bu anlayıştan vazgeçmeyi, “yenilgi” olarak algılatır.
bir de korkarız dost.
evet korkarız. korku en derinde ve en etkili olandır.
vazgeçmemiz gereken neyse,
bizi ona bağlayan en temel iç güdü oluverir.
korku bağımlılığı arttırır.
çekilmez olanı bırakın terketmeyi "hastalıklı" bir birlikteliği evirir.
peki,
ne edelim de
hem zorluklarla mücadele etmek için direnelim,
hem de
yeri ve zamanı geldiğinde vazgeçmeyi de bilelim?
“Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sabır;
değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilmem için cesaret ver
bu iki durumu birbirinden ayırt edebilmem için bilgelik ver.” (anonim)
ey yolcu
“bir elime ayı bir elime güneşi verseniz vazgeçmem yolumdan” diyen
aziz peygamberi
bir de vazgeçtikleriyle de ah! bir tanısak...
ey yolcu
yükünü hafif tut.
düştüğün yol "sarp olan bir yokuştur".
gönlünü ve bedenini yoranı ve
omuzlarındaki yükü "kaderin" bilme.
“vazgeçmek"
sürdürmekten çok zaman zordur
ve
vazgeçmek “cesur" olanların işidir
sen "yoldan" vazgeçme yeter...
Not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
NEREYE GİDİYORUZ? 2021-02-21 18:34:13 Orhan GÖKTAŞ
YARGI BAĞIMSIZLIĞI 2021-02-21 18:47:13 Yusuf YAVUZYILMAZ
İnsan Hasletleri -2- (İyi-Kötü Ölçütü) 2021-02-22 10:20:13 Mustafa YILDIZ
SÜNNETULLAH 2021-02-22 10:27:13 Enes TARIM
Müslüman Halkların Mı, Kukla Rejimlerin Mi Zafer Kutlamaları? 2021-02-22 13:02:16 Selahaddin E. Çakırgil
İnsan Hakları savunucularını susturmak 2021-02-22 13:08:37 Ahmet TAŞGETİREN
Bu bir kandil yazısı değildir... Müsadenizle 2021-02-22 16:53:31 Ahmet Hakan ÇAKICI
ESKİYEN SİSTEMLERİMİZİ/YÜKLERİMİZİ TAŞIMAK ZORUNDAMIYIZ ? 2021-01-29 11:01:36 Vedat KAHYALAR
söyleyin allah aşkına! hiç olmazsa kıskıvrak… 2021-01-29 18:30:09 Mustafa AKMEŞE
GÜZ YAĞMURLARI 2021-01-30 15:18:56 Mehmet Yavuz AY
ANNEM 2021-01-31 13:35:47 Orhan GÖKTAŞ
Zarif’in ‘Zerâfet’i ve ‘İsmiyle Müsemmâ Olmak’.. 2021-01-31 15:41:09 Selahaddin E. Çakırgil
AK PARTİ’DE YAŞANAN DEĞİŞİMİN SOSYOLOJİSİ 2021-01-31 15:59:03 Yusuf YAVUZYILMAZ