Ağustos ayının ortalarında, bir sabah namazı sonrası, sitenin bahçesindeki mescitten ağır adımlarla evlerine dönen birkaç kişi, korunaklı bir yer olan sitenin bahçesindeki bir ağacın altında bir karaltı fark ettiler. Merakla oraya doğru yöneldiler. Ağacın altında biri uyumaktaydı. Selam vererek seslendiler, uyandırdılar. Yüzünden hırsız veya evsiz olmadığı anlaşılıyordu. Sordular, durumunu öğrendiler. Annesi kanser hastasıymış, sitenin yakınındaki onkoloji hastanesinde tedavi görmekteymiş. Kısa süre yanında kalmış, sonra parası azalana kadar ucuz bir otelde kalmış, daha sonra hastanenin bahçesinde kalmaya başlamış. Ancak oradan da hastane görevlileri, bekçiler dışarıya çıkarınca, o da etrafa bakmış, bu sitenin bahçesini korunaklı bulmuş, bahçesinde bir mescit bulunmasını da burada yaşayanlar iyi insanlardır, diye yorumlayarak içeriye giren birilerinin arasına katılıp o da girmiş bahçeye, birkaç gecedir burada kalıyormuş. Onu dinleyenler, şaşkın bakışlarla birbirlerine bakakalmışlar.
Bu tarihten sonra orada şunlar oldu: Bu genç delikanlıyı dinleyenler, bir vakıf kurdular. Bu vakıf yoluyla uzun süreli kanser tedavisi gören hastalarının yakınlarının kalması için iki ev hazırladılar. Bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler kalıyor, duruma göre sayı ayarlanıyordu. Evlerle birlikte, hastaneden refakatçi kartı alan herkesin günde bir öğün sıcak yemek yiyeceği bir aşevi kurdular. Niyet o kadar güzelmiş ki senelerdir ne tuttukları yerler için ne çalışan kişiler için ne yapılan yemekler ve verilen hizmetler için bir kez olsun birilerine el açmamışlar. Bu hizmeti duyanlar, yaptıkları hayırlarının bir kısmını sessiz sedasız buraya yönlendirmişler. Bu arada belirtelim, yemeklerini de Van depreminde evsiz kalan birisi hazırlıyor. Uzun süredir burada, kanser hastalarının yakınlarının haricinde, ücretsiz yemek verildiğini duyan çevredeki yoksullar, garipler, kimsesizler de yemek saatinde gelip yemeklerini yiyip gidiyorlar. Gelenlere de ne ‘Kimsin?’ ne de ‘Muhtaç mısın?’ deniliyor. ‘Muhtaç olmasa gelir miydi?’ diye düşünüyorlar. Ben de tüm bunları öğrenince dedim ki: Müslümanlık budur işte!
Nevşehir’den Bir İyilik Hareketi
Tanıdıklarımdan bir hanım aradı bir süre önce. Konuştuk biraz. Bazı öğrencilere burs ayarladığımı duymuş. Üniversiteye başlayan kızı için yer ve burs gerekiyormuş. Yapabileceğim bir şey olup olmadığını sordu. Elimden ne gelirse yapacağımı söyledim. Bir süre sonra gerçekten de uygun bir yurt ve iyi bir burs kısmet oldu. Ertesi sene için bu çocuğa ve başka kentlerde üniversite okuyan ailesi dar gelirli öğrencilerime yine burs aramak durumundaydım. Öğrencilerim durumlarını haber veriyor, ben de bir şey istemekten son derece rahatsız olduğum halde, zorlanarak da olsa onlar için burs istiyor, arıyor, soruyordum. Yine öyle olacaktı.
O günlerdeydi, kızına yurt ayarladığımız hanım aradı. Galiba dedim, ‘Bu sene de benim kızıma burs bulmanız mümkün mü?’ diyecek. Açtım telefonu, hatır sordu, geçen yılki burs için tekrar teşekkür etti ve şunları söyledi: ‘Hocam, biz burada çocukları üniversite okuyan, birbirini tanıyan anneler bir araya geldik. Haftada iki gün mantı, erişte, yufka yapıp satıyor, kendi çocuklarımıza ve başka benzer çocuklara burs parası hazırlıyoruz. Bu iş beklediğimizden iyi gitti. Düşündüğümüzden daha çok satış yapıyoruz. Size şunu söylemek için aradım. Biz bu yıl çocuklarımıza sizden burs istemiyoruz. Eğer varsa ve uygun görürseniz sizin burs verilmesini gerekli gördüğünüz beş öğrenciye biz burs vermek istiyoruz. Bu kararı buradaki tüm annelerle birlikte aldık. Uygun mudur hocam.’ Uygun olmaz olur muydu hiç! Sevincimden ne diyeceğimi bilemeyerek kendi kendime dedim ki: Müslümanlık budur işte!
İstanbul’dan Bir İyilik Hareketi
Bir süre önce tanıştığımız ve kısa sürede yakınlaştığımız bir arkadaşla konuşuyorduk. Anlattıklarını hayranlıkla dinliyordum. Şöyle anlattı: ‘Haftada birkaç gece yarısı, hani sizi geçen hafta okulda ziyaret eden Erdal Bey var ya onunla dışarı çıkarlar. Köprü altlarını, sokakları, parkları dolaşırlar. Sokakta buldukları kimsesizleri hazırladıkları eve getirmeye, sokaktan almaya çalışırlar. Ha evleri bilmiyorsunuz siz tabi. Üç, dört tane ev var. Eşimin, Erdal Bey’in bir de Aysun Hanım’ın hazırladıkları. Başka arkadaşları da yardımcı oluyor. Geceleri buldukları çocukları alıp bu evlere getiriyorlar. Çocukları ikna etmek çok zor oluyormuş, inanmıyorlarmış, gelenlerin kendilerini dışarda kalmasınlar diye bir eve götürmek istediklerine. Aylardır su yüzü görmediklerinden, sokaklarda pis yerlerde yattıklarından çok kötü kokuyormuş bu çocuklar. Evde banyo yaptırıyor, aldıkları temiz çamaşırları giydiriyor, yemek ihtiyacını gideriyor, ailesi olup olmadığını araştırıyorlar. Bazen çocuklar bunları hiç söylemiyorlarmış. Bu durumda zorlamıyorlar çocukları. Sokaktaki çocukları eve getirmeye ikna etmek için eğer daha önce onlarla sokakta yaşayan arkadaşlarından eve getirilen varsa onları götürüyorlarmış. Çok zor oluyormuş çocukların inanmaları. E tabi bir gece birileri geliyor, bu çocuklara diyorlar ki: ‘Çocuklar sizi bir eve götüreceğiz, orada yıkanın, giyinin, yemek yiyin, kendinize iş bulun ya da biz size iş bulalım, orada kalın, sokakta kalmayın. Biz size yardımcı olmak istiyoruz.’ Buna inanmak istemiyorlarmış. Sokaktaki çocukların her birinin ayrı bir öyküsü var, ayrı bir zorluk içinden gelmişler, öyle kolay inanırlar mı? Bunlardan on altı yaşında bir delikanlı bu evlerden birinde iki ay kaldıktan sonra hala inanmayıp eşime sormuş: ‘Abi, siz bu kadar masrafı niye yapıyorsunuz, gerçekten bir gün bizden bir şey istemeyecek misiniz? Yani hiçbir şey istemeyecek misiniz?’ Eşim o gün çok üzülmüştü. Dedi ki: ‘Ya çocuklar öyle kötü şeyler yaşamışlar ki haftalar geçiyor yine de güvenemiyorlar.’ ‘Sen ne dedin çocuğa dedim? Dedi ki: ‘Niyetimizi Allah biliyor. Sen de belki bugün anlamayabilirsin ama bir gün gerçekten anlamak istersen kitabımız Kur’an-ı Kerim’de İnsan Suresi var. Oradan 7-10 ayetlerini okursan oğlum bunu niye yaptığımızı anlarsın.’ dedim. ‘Abi sen okusana’ dedi. O kadar içten istedi ki okudum: ‘Onlar, verdikleri sözü yerine getirir ve dehşeti yayılan bir günden korkarlar. Kendilerinin de canları istediği halde yoksul, yetim ve tutsakları doyururlar. ‘Biz sizi ancak Allah’ın hoşnutluğu için doyuruyoruz, sizden bir karşılık ya da teşekkür beklemiyoruz. Çünkü biz asık suratlı zor bir günde Rabbimizden korkarız (derler).’ Dinlediklerimle iyice duygulandım, dedim ki: Müslümanlık budur işte!
Bireysel Bir İyilik Hareketi
Birkaç yıl önce mezun olan iyi bir öğrencim, utanarak uzun bir mesaj yazmış, yaşadığı maddi sıkıntıyı anlatmış ve yardım istemişti. Ben de hemen iki arkadaşıma durumu ilettim. İkisi de hemen duruma el attılar, biri öğrencimin sorunlarını giderecek bir miktar para gönderdi, diğeri de okul bitene kadar burs bağlayacağını bildirdi. Daha sonra takip ettim arkadaşım bursu düzenli bir şekilde gönderiyordu.
Aradan birkaç ay geçmişti. Yolculuk yapıyordum, telefon geldi, baktım burs bağlanan öğrencimdi. Açtım, ne dediğini anlamaya çalıştım, anlayınca da gözlerim doldu, mutluluktan güldüm. Öğrencim diyordu ki: ‘Hocam, ben biriken borcumu gelen parayla kapattım, sağ olun var olun, gönderen abladan da Allah razı olsun. Diğer burs da geliyor. Ancak yurttaki oda arkadaşımla birlikte devlet bursuna başvurmuştuk. Bana çıktı, ona çıkmadı. Şimdi benim iki bursum oldu, onun hiç bursu yok. Acaba bana burs bağlayan abla bundan sonra o bursu arkadaşıma gönderse olur mu?’ Daha yirmi yaşında ve babası iflas etmiş bir öğrenci olarak esasında her kuruşa ihtiyacı vardı ancak o böyle diyordu. ‘Oğlum, sana geldikçe sen ver her ay arkadaşına’ dedim. Bana dedi ki: ‘Hocam, bu benim yakın arkadaşım, ben verirsem kendini bana karşı borçlu hisseder, ben onun öyle hissetmesini istemiyorum.’ ‘Tamam’ dedim duygulanmış olarak ‘Tamam oğlum, senin dediğin gibi düzenleyelim yeniden, gönder arkadaşının hesap numarasını.’ Dualaşarak kapattık telefonu. Bir süre yutkunarak bekledim, öğrencim hakkında yanılmadığımı görmenin mutluluğuyla arabada geriye yaslandım. Yol arkadaşım bizi dinlemişti, ona dönüp dedim ki: ‘Müslümanlık budur işte!’
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
“Şok ve dehşet” zafer demek değil
06.10.2024
İslam İnkılabı Lideri'nin Mesajları
07.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
Tehlikeli Oyun AHMET HAKAN ÇAKICI 08.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024
Yaşanan Kötülüğün Sorumlusu Kim… ABDULAZİZ TANTİK 11.09.2024