2e-Sosyal Güvenlik Sistemi, Sosyal Yardımlar ve Gizli İşsizlik:
Geçmişte Bağ-kur’da çalışan bir arkadaşım; “bire bin kazandıran en büyük piyango Bağ-kurdur” demiş, gelen veya gelecek aflar sayesinde hakkıyla prim ödeyenlere nispetle çok az prim ödeyerek emekli olabilirsin diye de eklemişti.
Doğası gereği SGK gibi kurumlar, toplumsal bir sigorta ve dayanışma sistemidir. Buralara ödenen primler, kendi aktüer dengesi içinde prim ödeyen insanların şimdiki ve gelecekteki sağlık harcamaları ve emeklilik maaşlarında kullanılmak üzere toplanır ve değerlendirilir. Bu kurumlar da devlete emanettir. Güvenilir bir şekilde işlemesi devletin sorumluluğundadır.
Çıkarılan prim afları, primini zamanında ödemeyenlerin lehine ve ödeyenlerin aleyhine sonuç üretmekle kalmaz, aynı zamanda bu kurumlarda oluşan açıkların, ödenen vergilerle Hazine tarafından karşılanması sebebiyle de tüm topluma son derece olumsuz etkileri olur. Prim ödemeyenler, devlet eliyle haksız kazanç elde eder ve sebepsiz bir şekilde zenginleşir.
Yine verilen sosyal yardımlar; tabiatıyla bir üretime karşılık olmaksızın, gerçekten üretme imkanı olmayan ihtiyaç sahibi yaşlı, çocuk, yetim, yoksul ve hasta insanlara, bedelini tüm toplumun ödediği kaynaklardır. Bu sebeple bu konuda çok hassas olunması gerekir.
Zira iyi ölçümleme ve araştırma yapılmadan verilen sosyal yardımlar, haksız şekilde bu yardımı alanların zenginleşmesine sebebiyet vereceği gibi, karşılıksız bir şekilde bir üretim olmadan dolaşımdaki para miktarını artıracağından doğrudan enflasyona veya zamlara katkıda bulunarak tolumun bir kısmında varlığında haksız sebepsiz azalmaya sebebiyet verilecektir.
Bunun yanında kamu ve özel sektörde çağın gelişen bilişim imkanları da göz önüne alınarak sağlıklı bir şekilde iş gücü ve iş yükü analizleri, iş gücü planlaması yapılmaksızın insanların istihdam edildiği kanaatindeyim. Özellikle kamuda bunun daha yaygın olduğunu geçmiş tecrübelerime dayanarak ifade edebilirim.
Sosyal güvenlik sistemindeki yanlış uygulamalar, her hangi bir nedenle atıl hale gelmiş insanların üretmeden aldıkları her maaş ve ücret; devlette meydana gelmişse hizmet maliyetinde artış ve daha fazla vergi toplanma sonucunu, özel sektörde olursa daha yüksek bedelle mal ve hizmet üretme ve satma sonucunu doğurur ki her iki durumda da toplumun aleyhine sonuç ortaya çıkar.
2f)-Verilen Teşvikler, Yatırım ve İşletme Kredilerinin Doğru Kullanılmaması:
Yatırım/üretim amaçlı olarak verilen kredilerin hem amaç doğrultusunda hem de verimli olarak kullanılmaması da; doğrudan dolaşımdaki parayı karşılıksız olarak artıracağından anında enflasyona sebep olur.
Aynı şekilde devletin verdiği yatırım ve üretim teşviklerini yerinde kullanmamak da üretim karşılığı olmaksızın dolaşımdaki para miktarını artıracağından enflasyona sebebiyet verecektir.
Bu itibarla devletin, kamu ve özel bankalarca verilen kredilerin ve devlet teşviklerinin; verimli alanlara gitmesi ve mutlaka üretime dönmesi için çok ciddi yönetim ve denetim mekanizmaları kurması gerekir.
2g)-Bütçe Yönetimi:
Bir arada yaşamanın zorunlu bir gereği olan devletin topluma verdiği hizmetin bedelini yine kendi vatandaşlarından toplaması tabii bir durumdur. Ancak devletin verdiği bu hizmeti ölçü dahilinde vergilendirmesi, bu hizmeti alan insanların da bu bedeli gereği gibi ödemesi gerekir.
Kaynaklarını yerinde ve verimli olarak harcamayan bir organizasyon mutlak surette ilave kaynağa ihtiyaç duyacaktır. Bu da insanlardan daha fazla vergi almak anlamına gelir. Haksız olarak alınan her vergi bir kısım insanların varlığında azalmaya sebebiyet verirken bazılarında ise artışa sebebiyet verir.
Şayet devlet vergi toplayamazsa bedelini yine o toplumda yaşayanların ödeyeceği ya karşılıksız para basacak ya borçlanma yoluna gidecek, bu da olmazsa topluma ait varlıkların satışı yoluyla devlet çarkını işletmeye çalışacaktır.
Kısaca enflasyon önlenmek isteniyorsa, ilk önce kurallara dayalı bir ortak akıl ve liyakat sistemi olan, verimli işleyen bir devlet, borç alacak ilişkilerin kayda dayalı olduğu iktisadi yapı, hakkaniyetli ve kurala bağlı olarak alınan bir vergi düzenine ihtiyaç bulunmaktadır.
3-Alım-Satım İşlerinde Hile Yapılması:
İnsanların mallarındaki değersizleşmeye (enflasyona) sebep olan unsurlardan birisi de alım ve satımların ihalelerinde veya edimlerinde bozucu işlemler (fesat) yapılmasıdır.
İster devlette isterse özel sektörde alınıp satılacak malın veya hizmetin ölçüsünde, tartısında, kalitesinde; o mal ve hizmetten yararlanacak olanların bilgisizliğinden, imkansızlığından, akıl yetmezliğinden yararlanarak; o ülkede maruf kalite ölçü ve yönetmeliklerine, ihaleye, önceden yapılan sözleşmeye, sözleşme yerine geçecek duyurulara veya beyanlara aykırı şekilde yapılacak her türlü hileli işlemle bir mal veya hizmeti ederinden daha yüksek bir bedele satarak, karşı tarafın malında bir değersizleşmeye sebep olmak, doğrudan enflasyonu azdıran nedenlerde birisidir.
Hileli işlemin bir devlet ihalesinde ve sözleşmesinde olması, tacirler arasında veya tacirlerle kişiler arasında olması işin mahiyetini değiştirmez. Sonuçta bu durum alınan mal ve hizmeti daha fazla bedel ödeyerek almak ve bunun karşılığında daha az mal ve hizmet almak anlamına gelmektedir.
Bir toplumda bu neviden işlemler yaygınsa ve kontrol edilemez noktalara gelmişse o toplumun geleceğinden endişe etmemek mümkün değildir. Yine aynı şekilde bir ülkede sürekli olarak kabul edilebilir ölçülerin dışında enflasyon varsa o ülkede çokça hileli işlemlerle alışveriş yapıldığı sonucuna da varabiliriz.
Devam edecek...
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
BARIŞ UMUDU / Ümit AKTAŞ
09.02.2025
BARIŞ UMUDU|ÜMİT AKTAŞ
08.02.2025
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
Yıldız Ramazanoğlu ile Derkenar..
24.01.2025
Nail Bey'in Aklı İsraille Ticarette Kaldı!
25.01.2025
Instagram Annesi Hülya FEYZULLAH AKDAĞ 09.02.2025
Netanyahu Trump’ın Mayın Eşşeği mi? AHMET GÜRBÜZ 08.02.2025
ATEŞKESİN ATEŞİ DERVİŞ ARGUN 15.01.2025