II.BÖLÜM
1-Para Politikaları:
1a-Karlışıksız Para Basılması ve Kaydi Para Üretilmesi:
Enflasyonun yani malın, paranın ve emeğin değersizleşmesinin en büyük sebebi üretim karşılığı olmaksızın para basılması ve/veya kaydi para oluşturulması yoluyla parasal genişlemelere (emisyon hacmi) gidilmesidir.
Emisyon hacmi ile piyasadaki mal ve hizmet arz-talebi arasındaki ilişki, bileşik kaplar gibidir. Birisindeki ölçüsüz artış veya azalış diğer tarafta haksız artış veya eksilişe sebep olmaktadır.
Daha kolay anlaşılması bakımından, teorik olarak piyasada üretilmiş100 birim mal ve bu malı temsilen devlet tarafından 100 liralık para tedavül edildiğini varsayalım. Bu durumda her bir ürünün fiyatı 1 liradır. Üretim 200 birime çıkarılırsa bunun karşılığı olarak devletin 100 lira daha para basarak dolaşımdaki para hacmini 200 liraya çıkarma hakkı vardır ki; bu durumda her bir ünite malın fiyatı yine 1 lira olarak kalacaktır.
Şayet üretimi artırmadan dolaşımdaki para miktarı %20 artışla 120 liraya çıkarılırsa; her bir ünite malın bedeli %20 zamlanmış olarak 1,2 lira olacaktır. Yani %20 enflasyon olacaktır.
Para basma yetkisini kullanan bir devletin; (çok büyük çaplı savaş, salgın hastalık ve tabi afetler hariç) meşru sebebe dayanmadan, mal ve hizmet üretimi karşılığı olmaksızın nakdi veya kaydi para üretmesi ve/veya konut, otomobil, tatil, ihtiyaç vs için tüketici kredisi ve kredi kartları verilmesi nedeniyle oluşan parasal genişlemeler, piyasada sahte (fiktif) talep oluşturur ve bunların sonucu kaçınılmaz olarak yüksek enflasyon meydana gelir ki; bu da; insanların malındaki, emeğindeki haksız eksilmenin önemli sebebidir. Tabiatıyla bu durum aynı zamanda gelecek nesillere de ödetilecek en büyük haksız bedeldir.
Merkez Bankası ve BDDK’nın emisyon hacmini çok iyi yönetmesi, karşılıksız ve haksız parasal genişlemelere sebebiyet vermemesi, bir şekilde istismar edilerek piyasaya sürülmüş karşılıksız parayı çeşitli yol ve yöntemlerle tekrar geri alması gerekmektedir. Yani emisyon hacmini karşılıksız bir şekilde %20 artırmışsa, bu parayı %20 fazla bedel vererek geri toplaması ve emisyon hacmini dengeye oturtması gerekmektedir.
Aksi durumda üretim karşılığı olmayan para basılması veya kaydi para üretilmesi sebebiyle meydana gelen parasal genişlemeler mutlak surette enflasyona sebep olacaktır.
1b)-Yetersiz Sermaye Birikimi ve Kredili Hane Halkı Tüketimindeki Artış.
2022 TÜİK verilerine göre hane halkı tasarrufunun, Gayri Safi Yurt içi Hasılaya (GSYİH) oranı %7'ler civarında, harcanabilir gelire oranı ise %11'ler civarındadır. Bu oran gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere nisbetle çok düşüktür. Buna mukabil özellikle kredili olarak otomobil, konut, tatil, dayanıklı tüketim gibi harcamalarda da yine önemli oranlarda artışlar yaşanmaktadır.
Maalesef ülkemizde hane halkının tasarruf meylinin düşük olması sebebiyle nihai tüketim harcamaları için ihtiyaç duyulan kredi, yurt dışından temin edilen fonlardan karşılanmaktadır. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Dengeli bir ekonomide hane halkının; konut, otomobil, tatil vb. bütün tüketimlerini, kendi öz kazancıyla ürettiği ve milli ekonomiye kattığı miktar ve oranda yapması gerekir.
Yetersiz tasarruf sebebiyle yurt dışı fonlardan elde edilen yabancı paraların tüketici kredisi yoluyla nihai tüketim için piyasaya sunulması; hem iç talebi kışkırtarak hem ev araba, dayanıklı tüketim malı, tatil gibi ürünlerin fiyatlarını yükseltmekte hem de doğrudan tüketim malları ithalatını artırmaktadır.
Bunun yanında üretimde ithal girdi oranı yüksek olduğundan artan hane halkı tüketimi, aynı zamanda cari açık oluşumuna sebep olmaktadır.
Yıllardan beri devam eden yüksek cari açık; adeta sarmal şeklinde döviz fiyatlarındaki kırılganlığı artırmakta, bu durum en ufak sıkışıklıkta döviz fiyatları yükselmekte ve bu yükselme tekrar maliyetlere doğrudan etki ederek yıllarca içinden çıkılmaz problemlere (maliyet enflasyonu) sebep olmaktadır.
Yine bir şekilde karşılıksız basılan para ve verilen tüketici kredilerinin bedelini, aslında bugün yaşayan insanlar ve gelecek nesiller değersizleşme, zam ve vergi olarak ödemektedir/ödeyecektir.
Parasını ödeyerek (hele de kredili olarak) almış olsak dahi ihtiyacımızın üstünde satın aldığımız ve tükettiğimiz her şey; bir sonraki adımda talebi artırarak fiyat artışı meydana getirecek ve bu durum gerçekten ihtiyaç sahibi olan bir insanın o mal veya hizmete erişememesi veya daha yüksek bedel ödeyerek satınalması sonucunu doğuracaktır.
Yukarıda da belirtildiği üzere meşru bir sebep olmaksızın üretim karşılığı olmadan halkın eline satınalma gücü vermek yani sahte refah yaşatmak çok tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır.
Bunlarla birlikte salt para politikalarıyla bir ülkede zamlar yani enflasyon kontrol altına alınamaz. Mutlak surette her alanda ölçme ve değerlendirme yapan kayıtlı bir iktisadi hayatı kurgulayarak verimli üretim yapmak durumundayız.
Aşağı bölümde buna ilişkin tespit ve önerilerimizi paylaşacağız.
Devam edecek...
Büyük Direnişci Cevher Dudayev
22.04.2025
Mustafa Ökkeş Evren ile Derkenar..
20.04.2025
Boykotlu işletme önünde Gazze protestosu..
20.04.2025
Güven ve Adalet Toplumu |HAMZA ER
28.03.2025
UMRAN SORUYOR: DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
29.03.2025
ah örgütçü kafa ah! MUSTAFA AKMEŞE 25.04.2025
Sorular YUSUF YAVUZYILMAZ 19.04.2025