Uluslararası ilişkilerde esas olanın menfaat olduğu küresel bir ilkedir. Hangi kıta ülkesini masaya yatırırsanız yatırın, diğer ülkelerle kuracağı ilişkilerde göreceğiniz elle tutulur yegâne ilke “ülke menfaatini korumak” olacaktır. Diğer ülkelerde kendi menfaatine matuf şahıs, grup ve örgütler bulunduran devletler, ilkesel olarak bu kullanımın devamı ve yeni kullanım merkezlerinin güveni için, ahlaki değilse bile ilkesel olarak menfaatine gayret gösteren bu merkezleri korurlar. Kimi gelişmemiş/gelişmesine izin verilmemiş ülkeler bunu çoğu zaman yıllarca ekonomik ve siyasi abluka altında kalmak, kimi küresel güçler ise, ilişkili oldukları ülkeleri kendisine küstürmek pahasına yaparlar. Bugün FETÖ’nün ve PKK’nın ABD ve AB ülkelerinde Türkiye’nin tüm baskılarına rağmen konforlarında hiçbir sıkıntı yaşamadan var olmaları ve destek alıyor olmaları bunu gösterir.
Öte yandan bu ilkenin ahlaki bir zeminde olması o ülkenin güvenilirliğini ve dahi o güven üzerine de diğer grup, ülke ve uluslararası kuruluşların o ülke ile birlikte gelecek perspektifi oluşturmalarına sebep olur. Tüm bunlar kendi rutini içinde anlaşılabilir şeylerdir. Ve bu rutin dediğimiz şey, ahlaki zemine sahipse de kimse tarafından kınanmaz ve eleştirilmezsiniz. Hoş, insan insana ilişkilerde de bu böyle değil midir? Şahsi menfaatinizin özgürlük çizgisi, bir başkasının menfaat alanı başlangıcına kadardır. Karşınızdaki rıza gösterirse ancak sizin menfaat alanınız, onun menfaat alanından istifade edebilir. Bu hesapların matematiksel işlediği zeminlerdir.
Ve inançlar tam da burada devreye girer. Öteki için kendi menfaat alanınızdan fedakârlık yapın. Obezleşmiş yaşam alanınızı inancınızdan kaynaklanan diyetle küçültün ve ötekinin açığa çıkmış, erimeye yüz tutmuş kemiklerinin etlenmesine çalışın. Bunun için risk alın. Strese girin. Ve öteki sizin perdelediğiniz zorluklar üzerinden yaşadığı kolaylıkla kendisine gelsin.
Dün, Dünya Kudüs günüydü. İmam Humeyni tarafından 7 Ağustos 1979 yılında ilan edilen ve Ramazan ayının son cuma gününe denk gelen bu gün, özü itibariyle işgalci Siyonistlere karşı her Müslümanın yüreğinde taşıması gereken kini ve direnişi yeniden onarma günüdür. Henüz kazanılmamış zaferin, muhtemel zafer günü için yüreklerde prova yapılması günüdür. Bu yönüyle de ortak bir davayı, tüm farklılaşmalardan azade ortak kaygı ve kavgaya dönüştürme günüdür. Bu bir temrin günüdür. Kudüs’ün özgürlüğünün, Filistin’in işgalci güçlerden hem de son metrekaresine kadar temizlenip arındırılmasından geçtiği bilgisinin, bilince dönüştüğü gündür.
O sebeple Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü konusunda direkt ya da dolaylı çalışma yapan tüm şahıs, grup ve merkezlere destek vermek, Türkiye ve Türkiyeli Müslümanlar olarak esasen hem dini hem ahlaki bir sorumluluktur. Dini bir sorumluluktur, çünkü aynı dinin müntesipleri olarak ortak kutsal mekânımızdır. Ahlaki bir sorumluluktur, çünkü Kudüs, bir yönüyle Osmanlı mirası ata yadigârı topraklardır ve daha yüz yıl önce bizim elimizden kılıç zoruyla alınmıştır.
Bir Ses-Zeynep Oral - Derleyen: Celal Sancar
29.01.2023
ABD Heyeti Hadramut'ta Ne Arıyor?
30.01.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
aşk kağıda yazılmıyor mihriban Mustafa AKMEŞE 27.01.2023
Yusuf'un Zuleyhaya Meyli Enes TARIM 27.01.2023
Halife Ömer Bin Abdulaziz Dönemi Vedat KAHYALAR 27.01.2023
Yaşar Kaplan’ın Ardından Süleyman ARSLANTAŞ 11.01.2023
Mehmet Akif Yalnızlığı Cyrano De BERGERAC 17.01.2023
celladına aşık kürtler! Mustafa AKMEŞE 20.01.2023
Akademisyenler, Bilgi ve Ahlak Yusuf YAVUZYILMAZ 08.01.2023
Suriye Gezi Notları Süleyman ARSLANTAŞ 18.01.2023
aşk kağıda yazılmıyor mihriban Mustafa AKMEŞE 27.01.2023
Yozlaşma Vedat KAHYALAR 13.01.2023